T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Siyasetin merkezi neresi?

Siyasi hayatta aktif rol oynayan kişilerin ve kurumların kimlikleri, durdukları yeri ve toplumsal sorunları çözme hususundaki projeleri hakkında bilgi vermesi ve siyasi yelpazedeki konumlarını tanımlaması bakımından önemlidir. Alışılagelmiş siyasi kimliklerden oluşan bir kimlik yelpazesi var: Merkez, merkez sağ, merkez sol, sosyal demokrat, milliyetçi, muhafazakar gibi...

Buna genellikle rakibi mahkum etmek, küçük düşürmek, kitlelerin gözünde sevimsiz ve kötü göstermek amacıyla kullanılan faşist, komünist, ırkçı, dinci vb kimlik sıfatlarını da ilave etmemiz gerekir.

Genel itibariyle tercüme ve teorik bir kavramlaştırma özelliği gösteren bu kimlik yelpazesinin gerçek hayatla ne kadar uyuştuğu, uyuşup uyuşmadığı tartışmaya değer bir konudur.

Türk siyasetiyle ilgili şöyle bir genel görüntü var: Merkez sağ ve merkez sol diye adlandırılan partiler siyasetin merkezinde büyük bir yer işgal etmektedirler. İktidar bunlar arasında el değiştirir, seçmenin büyük bölümü tercihlerini merkezdeki bu partilerden yana yapar ve merkezin sağı ile merkezin solu arasında gider gelir.

Merkezden uzaklaştıkça sistemle kavgalı, temsil kabiliyeti sınırlı ve sorunlu, uzlaşma imkanı bulunmayan, farklı toplum kesimleriyle kavgalı bir görüntü veren "aşırı uçlar"da seyreden partiler öne çıkmaktadır. Merkez soldan uzaklaştıkça sosyalist, Marksist, komünist partilere; merkez sağdan uzaklaştıkça da aşırı milliyetçi, dinci, ırkçı, faşist partilere varılmaktadır.

Buradaki temel sorunun "siyasetin merkezi"nin ne olduğu, merkezden neyin anlatıldığı açık. Siyasette merkez nedir, neresidir? Hangi görüş, siyasal kimlik ve ideoloji siyasetin merkezini temsil etmektedir?

Bu soru üzerinde bir sürü tartışma yapmak mümkün. Muhtemelen en basit anlatım mevcut kurulu düzene yönelik olarak ciddi bir eleştirisi bulunmayan, mevcudu mümkün olduğu kadar devam ettirmeyi amaçlayan, toplumun ana kitlesini temsile yönelen ve orta sınıfın sözcülüğünü üstlenen siyasi görüş ve hareketi merkez olarak nitelemek mümkün. Bu nitelikteki bir hareketin toplumun nispeten marjinal kesimlerini, kenardaki farklılıkları değil egemen ana kütleyi temsil etmesi söz konusudur. Kurulu düzenle barışık olması ve bir "düzen değişikliği" peşinde koşmaması önemlidir.

Merkezin sağı ve solunun ise en basit ifadesiyle radikal bir farklılıktan çok bir ton ve renk farklılığı taşıdığı söylenebilir. Bir başka ifade ile merkezin tanımladığı düzenin sol siyasal tercihlerle tanımlanması merkez solun, sağ tercihlerle yüceltilip sürdürülmesi ise merkez sağı ifade etmektedir.

Türkiye siyasetinde siyasal kadroların kimlik ve konumlarının büyük bir değişim geçirdikleri anlaşılıyor. Son araştırmalar Türk halkının merkezde herhangi bir partinin olmadığına inandığını gösteriyor. Merkezin solunda CHP, merkezin sağında ise Ak Partiyi görüyor.

Buradan hareketle, seçmen merkezin boş olduğuna inandığına göre buraya yerleşecek bir parti ihtiyacı var diyerek yeni bir parti veya oluşumun gündeme gelmesi düşünülemez mi? Nitekim bununla ilgili haberler gazete sayfalarında yer almaya başladı bile. Ancak gözden kaçırılan bir nokta var. Seçmen merkezi temsil eden bir partinin olmadığına inanmakla beraber merkeze oynayacak bir partiye destek verir mi? Daha doğrusu kurulu düzenin işleyişinden yana bir siyaset projesi seçmenin taleplerini ve tercihlerini tatmin eder, mevcut kolektif sorunları çözme başarısını gösterebilir mi?

Mesela Türkiye'de mevcut eğitim sisteminin ciddi bir sorun olduğunu ve buradan doğan sorunların çözümünü önermeyen bir siyasi projenin destek bulması mümkün mü? Siyasi liderlerimizden biri önceki gün yapılan Üniversite sınavının son sınav olduğunu, önümüzdeki seçimde iktidara geleceklerini ve sınavı kaldıracaklarını söyledi. Bunu hiç kimsenin ciddiye aldığını sanmıyorum. O lidere "nasıl kaldıracaksın?" sorusu sorulmaz mı?

Aslında temel sorun siyasetin merkezindedir. Mevcut merkezin dizaynında problem var ve kolektif sorunların büyük kısmı buradan kaynaklanmaktadır. Merkezi sorgulaman siyaset yapmak isteyenlerin başarı şansı çok sınırlı gözüküyor. Asıl problem merkezde kalarak merkezi dönüştürmenin imkansızlığını görmemektedir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi