T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
A K T Ü E L 20 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kaderini Napolyon'un eşi Josephine benzetti

Gazeteci İpek Çalışlar, Latife Hanım'ın ülke çıkarları için eşinin kendisini boşadığını düşündüğünü, bu yüzden de kaderini Napolyon'un eşi Josephine'ye benzettiğini söylüyor.

 HALE KAPLAN ÖZ
Doğan Kitap tarafından yayınlanan 'Latife Hanım' isimli kitabın yazarı İpek Çalışlar, çocukluğundan beri duvarda asılı gördüğü Latife Hanım resmine bakıp ona karşı merak duyduğunu söylüyor. Latife Hanım'ı bir bilmece olarak tanımlayan Çalışlar, anılardan, biyografilerinden ve yabancı savaş muhabirlerinin dönemi anlatan kitaplarından yaptığı araştırmalarla bu bilmeceyi çözmeye çalışmış.

Araştırmalarınız ve kitabı yazma sürecinde bir kadın olarak ona karşı hissettiğiniz en belirgin duygu neydi?

Latife Hanım'la iki yıl birlikte olduk. Bu beraberliğimiz sürecek diye de düşünüyorum. Latife'yi tanımaya başlayınca onun duygularını ve düşüncelerini de anlamaya başladım. Sonunda arkadaşım gibi oldu. Latife Hanım'a olan duygularımı sevgi ve hayranlık diye özetleyebilirim. Başlangıçta onu keşfederken hayran oldum, karşımda ete kemiğe büründükçe bu hayranlık sevgiye dönüştü. Zaman zaman da acılarını paylaştım. Mutlaka ruhunun derinliklerinde bana da kapattığı, hiç nüfuz edemediğim alanlar olmalı.

Boşandıktan sonra ölümüne kadar susan Latife Hanım, ikinci kuşaktan yakınlarına da konuşmamaları için vasiyette bulunuyor. Neden bu kadar gizlendi ?

Büyük bir saadetin arkasından büyük bir yıkım yaşamış. Mustafa Kemal'in boşanmış eşi olmak kolay değil. Yıldız konumundayken bir anda kendisini yerin yedi kat dibinde buluyor. Neden konuşmuyor sorusuna gelince... Dış basınla tek bir görüşme yapıyor, ayrılmalarının hemen ardından. Söylemek istediğini söylüyor bu konuşmada. Ülke çıkarları için eşinin onu boşadığını anlatıyor. Bu yüzden kendisini Napolyon'un eşi Josephine'ye benzetiyor. Bu konuşmasının ardından suskunluğa bürünüyor. Uyarılmış olması ihtimali de var bence. Yurtdışından gelen konferans tekliflerini Türkiye'ye zarar verir endişesiyle geri çeviriyor. Yanlış anlayanlardan bıkmış usanmış bu yüzden panjurlarını kapatıyor. Tamamen yok olmamak için de anı tutuyor ve anılarını bugünlere aktaracak şekilde arkasında bırakıyor. Kitabı hazırlarken Latife'nin aslında o kadar da gizlenmediğini meraklı bir gözün onu keşfedecek ipuçlarını emek harcayınca bulabileceğini gördüm.

Güzel değil ama derin bir kadın!

Latife Hanım, diğer kadınlardan farklı olarak, eşini devletle paylaşmak zorundaydı ve hiç bir zaman anne olamadı. Bu durum ona ne şekilde etki etti?

Latife eşini devletle paylaşırken kendisini de görünür kılmakta ısrarlı. Evde oturan, arka planda kalan bir kadın olmamayı ilke edinmiş. Kendisi dışlanmadığı sürece devletle bir sorunu yok. En büyük problemi gece geç saatlere kadar süren sofra. Sofradaki erkek muhabbeti Latife'yi incitiyor ve kendisini dışlanmış hissediyor. Çocukları çok seviyor. Kendisi Çankaya'da iken doğan bebeklerin isim annesi olmuş. Ama ne yazık ki kendi çocuğu olmamış. Sonraki yıllarda bu eksikliği yeğenleriyle kapatmaya çalışmış.

Eşine 'Kemal' diye sesleniyor ve kadın hakları konusunda Atatürk'e baskı yapıyor ve milletvekili olmak istiyor. Onun bu tavrı nasıl değerlendirildi?

Latife'nin bu tavırları Çankaya'da şımarıklık, hırs, eşinin önüne geçme isteği olarak yorumlanmış. Ama Atatürk, Latife'yi biraz da bu özellikleri nedeniyle önemsemiş. Evlenme kararında Latife'yi soranlara, çok güzel değil ama "derin bir kadın" diyor. Ama Latife'nin bağımsız tavırları zaman zaman Mustafa Kemal'e de ters gelmiş olmalı.

Boşandıklarına her ikisi de pişman oldu

Boşanmalarına bence tek bir olay neden değil. Bu konuda çok kafa yordum, evlilik iki kez çatırdıyor. Fikriye'nin ölümünün ardından patlak veren bir tartışma sırasında Latife ayrılmak istediğini söylüyor; bir de Sarıkamış'ta boşanmanın eşiğine geliyorlar. Üçüncü gerginlik uzlaşma yerine boşanmayla noktalanıyor. Bence boşandıklarına her ikisi de pişman olmuş.

Evlenmeseydi iyi bir piyanist olurdu

Fikriye akıllı ve güçlü bir kadın. Latife ise sıra dışı bir kadın. Ailesi ve yetişme tarzı ona fevkalade imkanlar sağlamış. Eğitimi mükemmel, dünyayı tanıyor, kadınların geleceğine dair, Türkiye'nin dönüşümüne dair projeleri var. Mustafa Kemal'le evlenmeseydi Latife hakim olduğu alanlardan birinde en önde yürür, olasılıkla ünlü bir piyanist, belki de çok önemli bir hukuk insanı olurdu.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi