T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 19 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ | ||
Okulların her hafta sonu birtakım sınavlarca teslim alındığından haberdar mısınız? ÖSS, KPSS, KPDS falan gibi çözülmesi hayli güç kısaltmalarla anılan bu sınavlar, şu güzelim havalarda birilerinin ecel teri dökerek soru kağıtlarıyla boğuştuğu birer kabusu andırıyor. Pazar sabahları erken uyananlar, caddelerde ellerinde form kağıtlarıyla oraya buraya koşuşturan, vesait bekleyen, adres arayan insanlarla mutlaka karşılaşıyorlar. Onlar sınav insanları... Durmadan burnundan kıl aldırmayan kimi otoritelere kendilerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Geçenler güya yırtıyor, kalanlar yerle yeksan oluyor. Bu ikilem, yanında tahammül edilmesi zor bir gerilim atmosferi de taşıyarak ilkokul öncesi yaşlardan başlıyor, uzatmalı iş arama seanslarının devam ettiği kazık kadar adam yaşlarına kadar devam ediyor. Hatta iş bulduktan sonraki dönemde de, yani saçlara ak düştüğü dönemlerde de insanın yakasını bırakmayan sınavlar var. Çoğu birkaç harfle adlandırılabiliyor, kağıt üstünde pek az yer kaplıyor ama bu sınavlar esasta her insan için çok uzun zaman boyunca hayatın her tarafını kaplıyor. Dedim ya kabus, tam bir kabus!.. Peki neden? Bakın işte bu soru, girdiğiniz sınav ne olursa olsun asla soru kağıtlarında yer alamıyor. Çünkü bu sınav sürecinde, böyle tereddütlere iyi gözle bakılmıyor. Mesela Pazar günü yapılan ÖSS sınavında daima yanlış seçenekleri işaretleyerek en kötü puanı almaya çalışan sevimli bir genç arkadaşımız var. Şu günlerde kapalı kapılar ardında bu sınav düzenini kuran egemenlerin en gıcık kaptığı TC vatandaşı işte o arkadaşımız. Bundan adım gibi eminim. Suçu bu sınav imparatorluğunun itibarına gölge düşürmek... Önüne çıkan her sınava girerek sürekli kendini kanıtlamaya çalışan diğer insanlarımızın kafalarında cevapları çoktan seçmeli olmayan soru işaretleri oluşturmak... Bana da gıcık kapsınlar çünkü ben o genç arkadaşımın o hinoğluhin planını can-ı gönülden destekliyorum. Kaç puan alamayacağını da çok merak ediyorum. Keşke onun yaşında bu çılgınlığı ben yapsaydım. Bu saçma sapan sınav terörüyle kendi çapımda kafa bulsaydım. O zaman biyografim belki de bir romana konu etmeye değerdi. O sınavların epeycesine daha önce giren ve insan içine çıkarılacak öyle şatafatlı sonuçlar da alamamış bir vatandaş olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, hayatın gidişatının bütün bunlarla bir ilgisi yok. Hayat kendisi esaslı bir sınav ve o sınavı geçmek için de eşek yüküyle kitap ezberlemek gerekmiyor. Çok basit bir şeyi başarmak lazım: İnsan olmak... Bunu başaramıyorsanız girdiğiniz her sınavı birincilikle de bitirseniz, dudak uçuklatan kariyerlerde yapsanız, son tahlilde yeryüzündeki en luzümsuzlar kitlesine dahilsiniz. Onun için sınavınızı iyi bilin... Dört kıytırık sınav kazanmakla insan olunmaz, böyle biline... Öte taraftan memleketten gür sesli bir koro bu söylediğime, "İnsan olmak kolay mı, biz yine o soruları ve cevaplarını ezberleyelim" şeklinde bir itiraz yükseltirse buna da şaşırmam. Bu ülkede sınav da bol, kazanan da, kaybeden de... Ama sıkı durun, 'insan' gittikçe azalıyor!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |