T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 19 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ | ||
|
Türk aile terbiyesinin bir kuralı vardır: Hiçbir aile büyüğü, kendi küçüklerini başkaları yanında azarlamaz Bu kural Türklerin aile ve devlet anlayışında kendisini göstermiştir. Siyasi tarihimize baktığımız zaman, Cumhuriyetimizin kuruluşunda önde gelen isimlerden, Atatürk, İnönü ve Celal Bayar, "devleti küçük düşürecek" herhangi bir söz söylememişler ve davranışta bulunmamışlardır. Bu üç lider de, fiiliyatta milletvekilli listelerini kendileri hazırladıkları halde onlara saygı göstermişlerdir.. Bununla birlikte, bu kuralı hiçe sayan politikacılarımız çıkmıştır. Mesela. TBMM başkanı Refik Koraltan'ın Tarsus'a yaptığı bir ziyaretinde halk emniyet amirini şikayet etmiştir. Koraltan emniyet amirini çağırarak,herkesin huzurunda apoletlerini sökmüştür. Adnan Menderes'in, "ben gerekirse bu orduyu yedek subaylarla idare ederim" dediği söylenir. Bülent Ecevit'in "Parlamentoda 11 tane kumar borcu olmayan milletvekili bulsam hükümeti kurardım" sözü çok meşhurdur. Her makam sahibinin bir makamı ve makam sandalyesi vardır. Devlete saygı, o makam ve sandalyelere gösterilen saygıyla aynidir. Son zamanlarda uygulanan, TBMM guruplarına vatandaşların alınarak milletvekillerinin sıralarına oturmaları parlamentonun saygınlığına dikkat edilmemesinin bir göstergesidir. Zira İngiltere'de, size parlamentoyu gezdirirler. Orayı gezerken, milletvekillerinin sandalyesine oturduğunuz zaman hemen sizi ikaz edip kaldırırlar. Yönetenlerin kendi memurlarına nasıl hürmet etmesi gerektiğine dair, tarihimize geçmiş tipik bir olay vardır: Bir zamanlar, Erzurum'da zelzele olmuştur. Evler yıkılmış, insanlar ölmüş ve bir çok hasar meydana gelmiştir. Halk valinin bu felaket karşısındaki çalışmasından memnun değildir. Şikayet etmektedir. Şikayetler Atatürk'e kadar ulaşmış ve Atatürk ani bir kararla Erzurum'a gitmeye karar vermiştir. Erzurum'da şerefine verilen, akşam yemeğinde, Validen zelzele hakkında bilgi istemiştir. Vali ayağa kalkarak kendisine gelen bilgileri anlatmaya başlamıştır: -Filan kazamızda şu kadar vatandaşımız öldü, şu kadarı yaralandı, şu kadar ev yıkıldı vs. gibi ... Atatürkün kulağı Vali hakkında yapılan şikâyetlerle dolu olduğundan, alaycı bir şekilde valiye şu soruyu sormuştur: "Vali bey siz bu bilgileri kendiniz mi topladınız, yoksa rivayeten mi söylüyorsunuz?" Valinin Atatürk'e verdiği cevap çok dikkat çekicidir: "Cumhurbaşkanım; ben burada sizi temsil ediyorum. Siz isteseniz beni hemen bu görevden alabilirsiniz. Ancak ben görevdeyken bana hakaret edemezsiniz." Ortada bir sessizlik olmuş ve sonra konuşmalara devam edilmiştir. Daha sonra Atatürk bu valiyi çok önemli yerlere tayin ettirmiştir. Son elli yılımızın siyasi tarihine bakıyoruz. TBMM ve devletimiz itibar kaybetmiş. Devletimiz güvenirliliğini kaybetmiş. Biz bunun sebebini konuşurken, milletvekillerinin ve bürokratların eski kalitede olmadığını söyler dururuz. Oysa hastalık, bu makamlara gelenlerin vasıfsız olmalarından değil, devlet büyüklerimizin, bu makamlara gerekli saygıyı göstermemelerinden kaynaklanmaktadır. Hafızamızı tazelemek için birkaç misal verelim: Kenan Evren, gittiği yerlerde, valilerin, belediye başkanlarının makamına otururdu. Oysa Cumhurbaşkanı da olsa, o koltuğa saygı gösterip kendisinin oturmaması gerekirdi. Başbakanımız, kendi bakanlarını, milletvekillerini seçmenleri önünde, azarlıyor ve "siz de ona oy vermeyin" diyor. Berlin Büyükelçisinin vatandaşlar ortasında azarlanması da devlet terbiyesine ters düşmüştür.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |