T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 AĞUSTOS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Bir-iki bomba ne ki... (1)

Ne kadar da imajımıza düşkünüz. Emekli bir general, Şemdinli'de suçlanan Silâhlı Kuvvetler mensuplarını kollamak amacıyla "Ben de zamanında bir-iki bomba fırlattırdım" dedi diye adamı neredeyse çarmıha gereceğiz. Dün bir baktım, MHP de, son kongresinde en fazla oy almış MKYK üyelerinden Altay Tokat'ı partiden ihraç etmenin yollarını arıyormuş. Üstüste üç toplantıya iştirak etmeyenin MKYK üyeliği düşüyormuş; bu yöntem uygulanacakmış...

Gerçekten ilginç bir durum.

Arkadaşlar, Altay Tokat'ın itiraf ettiğinden çok daha fazlası, devletin 'resmî' raporlarında yer alıyor; raporlara itiraz eden çıkmadığına göre, o satırlarla suçlananlar hakkında işlem yapılması gerekmez miydi? Mâdem dürüst olunacak, bu konuyu Altay Tokat'la başlatıp onunla bitirmeyelim. İşin öncesi ve sonrası da var çünkü...

Kutlu Savaş'ın Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı sıfatıyla yürüttüğü Susurluk soruşturması sonucu hazırladığı raporunun bir bölümünden bazı satırları beraberce okuyacağız. Okumaya başlamadan önce bir uyarım olacak: Mesut Yılmaz'ın emriyle kamuoyuna açıklanırken 'devlet sırrı olduğu gerekçesiyle' notu düşülerek raporun pek çok sayfası sansürlenmişti. Okuyacağınız bölümler 'devlet sırrı' kapsamına girmediği için sansürlenmeyenler... Bu bölümün hemen üstünde 4, hemen altında da 5 sayfa 'devlet sırrı' gerekçesiyle sansürlenmiş durumda.

Aktaracağım sayfalar Behçet Cantürk'le ilgili. Bölümün başlarında, büyük ihtimalle devletin istihbarat örgütünden alınan bilgilere yer veriliyor. O bilgileri sunan Kutlu Savaş araya girip "Bu özet bilgi, adıgeçenin kimliği hakkında yeteri kadar aydınlatıcıdır" diyor ve ekliyor: "Kim olduğu ve ne yaptığı âşikâr olmasına rağmen devlet Cantürk'le başedememiştir. Yasal yollar yetmemiş(tir)."

Bundan sonrası yine istihbarat raporundan; dikkatle okuyalım: "Özgür Gündem gazetesi plastik patlayıcılarla havaya uçurulmuş, Cantürk'ün devlete biat etmesi beklenirken adıgeçenin yeni bir tesis kurmak üzere harekete geçmesi üzerine, Türk Emniyet Teşkilatı tarafından öldürülmesi kararlaştırılmış ve karar infaz edilmiştir."

Yukarıdaki satırlar raporda aynen yer alıyor ve anlaşıldığı kadarıyla devletin istihbarat örgütünün verdiği bilgi notundan hiç dokunmadan aktarmış Kutlu Savaş. Bundan sonrası soruşturmacının kendi görüşü. O da okumaya değer ilginçlikte: "Böylece 100 kişiye yakın olduğu tesbit edilen ve zamanın Başbakanı'nın ifade ettiği 'PKK finansörü iş adamlarının elde olan listesi'nden bir kişi eksilmiştir."

Ne diyor, dikkat ettiniz herhalde... Öyle etrafa 'mesaj mahiyetinde' bir-iki bomba fırlatmaktan değil, resmen 'devlet adına adam öldürmek'ten söz ediyor 'devlet adına hazırlanmış rapor'...

O günlere içeriden tanıklık etmiş Memduh Bayraktaroğlu'nun aktardıkları da çok önemli. Dönemin başbakanı Tansu Çiller'e danışmanlık yapan Bayraktaroğlu, yaşadıklarını 'Çillerli Yıllarım' adlı kitabında (Marka Yayınları, 216- 302 1750) ayrıntılı biçimde anlatıyor. Aynı olayı bir de ondan dinlemeye ne dersiniz?

"Tansu Hanım'ın başbakan olduğu ve terörün neredeyse pik yaptığı 1993 sonları ile 1994 yılı içinde, Tansu Hanım PKK ile mücadele edebilmek için neler yapılması gerektiğine dair bir rapor istemişti... / Dönemin istihbaratçılarının (..) hazırladığı bir raporda, PKK'nın finansmanı kesilirse, silâhlı gücünün de biteceği anlatılıyordu.

"PKK'nın finansman gücü ise iki koldan geliyordu; / 1. kol Kürt asıllı işadamları, / 2. kol uyuşturucu ticareti... / Kürt asıllı işadamları uyarılacak, gerekirse PKK'ya yardım yapamaz hale (!) getirilecekti. Uyuşturucu ticareti ise engellenecekti.

"Uyuşturucu ticaretini yöneten kişinin Kürt asıllı bir işadamı olan Behçet Cantürk olduğu biliniyordu. /Eski istihbaratçılar ve halen görevde olan meslektaşları, Özer Beye, 'özel bir birlik' kurulmasını önermişti: KGB. (..) Kurulan ekip resmî çerçeve dışında çalışmalarına başladı. İçlerinden bir sözcü seçerek uyuşturucu ticaretini yürüten Cantürk'e gönderdiler. Sözcü uyuşturucu işinden vazgeçmesini; aksi halde başına iş açılacağını bildirecekti. Cantürk özel birlikle işbirliği yapmayı kabul etmedi. İlerleyen günlerde Cantürk öldürüldü." (s. 323-24).

Memduh Bayraktaroğlu, Cumhurbaşkanı Demirel itiraz ettiği için birimin resmiyet kazanmadığını anlatıyor. Bir şeyi daha: Behçet Cantürk ölünce uyuşturucu ticaretinin el değiştirdiğini... Okuyalım: "Uyuşturucu gelirleri terör örgütünün elinden uçup giderken, talih kuşku (!) özel ekibin başına konmuştu."

Cinayetler... Uyuşturucu ticareti... Mideniz bulanmıyor mu?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi