T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 1 AĞUSTOS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Doğu Konferansı, insan soyunun varolma savaşına tanıklık ediyor

Sınırda tampon bölgede bir Lübnanlı anne hançeresinin var gücüyle haykırıyordu bize, "ne diye buralara geldiniz, İsrail'e gidin, onları durdurun, buralarda yalanmayın, kalan çocuklarımı kurtarın" diye.

Seni terkeden delidir
Ey Beyrut şarkısı/ FEYRUZ

  • YILDIZ RAMAZANOĞLU (*)
    Elimizdeki verilere bir bakalım... 30 Temmuz 2006. Kana'da bir binaya sığınmış olan kadınlar ve çocuklar katlediliyor. Bir iki gün önce tonlarca ağırlıktaki bombaların yanına getirilen küçücük Yahudi çocuklar bu ürküntü verici demirlerin üzerine mesajlar yazıyorlardı, bunlarla paramparça edilecek olan yaşıtlarının hiç okuyamayacağı. Bu görülmemiş olay, kendi kendini imha eden, başkalarının bedenlerine kastederken aslında çürüyen, ruh olarak infilak eden, intihar eden, kendinden vazgeçen bir halkın Esfel-i Safilin'e inmesi. Bu düşme noktası artık insanlığın geri kalanının idrak ve algı düzeyini aşıyor. Masum bir fıtratta olan Yahudi çocuklara Tevrat'ın temiz mesajı nasıl ulaşır, ulaştırılabilir mi?

    El Cezire...Yaralı Lübnanlılar konuşuyor. Mikrofon uzatılan herkes siyaset bilimci. Dolambaçlı görüşlere gerek yok. Ortada öyle gizli projeler, incelikli emeller filan yok. Neredeyse "bu dünyada bizim istediklerimiz varolacak, diğerleri yok olacak, hepinizi yakacağız" bayağılığına insanlık teslim olmuş durumda. Her Lübnanlı her Filistinli devlet nedir, siyaset nedir, ince ve kalın politika gündelik hayatta neye tekabül eder, insan hakları ve özgürlük kelimeleri bir ülkenin adıyla beraber anılınca ardından nasıl bombalar gelir, BM'in izin verdiği bombalarla mı yoksa yasakladıklarıyla mı parçalanmak daha az acıtır, bunları öğrenmek için okula gitmeye hele zahmet edip akademik kariyer yapmaya hiç gerek yok.

    'KİMİN YAŞAYACAĞINA BİZ KARAR VERECEĞİZ'

    Roma'da Orta Doğu'da olanları konuşmak için kendilerini dünyanın yönetim kurulu sanan, kan sarhoşu 18 adam toplandı. Kravatlar takılmış, döpiyesler giyilmişti. Uygar insan kostümleri içindeydiler. En mühim 18 kişi. BM genel sekreteri, Dünya Bankası başkanı, AB dönem başkanı, AB yüksek temsilcisi, ABD yüksek dışişleri bakanı... Cümle yüksek ve taş kalpli insanlar. Nihai bildiriyi Yahudi komutan açıkladı. Katliama ve temizliğe devam kararı çıkmıştı, o halde bu kan banyosu daha başlangıçtı.

    Bir engel çıkarma ihtimaline karşı BM gözlemcisi dört insan Annan'ın on kez uyarmasına rağmen kasten gözdağı olsun diye vuruldu. Sesini çıkaramadı sayın Annan. Saldırıları durdurun bile diyememişti zaten, sivillere dikkat diyordu sadece kimsenin duymayacağı kısık bir sesle. Artık uyduruktan da olsa, taraflı, bağımlı, esir de olsa şunu bilelim ki bir BM yok..

    Özgürlük denince insanlar irkiliyor. Putin bile bizden ırak olsun Irak'taki gibi özgürlük dedi daha özgür olmanız için yardıma hazırız diyen Bush'a.

    Hahamlar çocukların ve kadınların gönül rahatlığıyla öldürülebileceğine dair fetva verdi.

    Arap liderler ölüm sessizliğine büründü. Arap Birliği, hahamlarla el ele veren yeryüzü kötülük imparatorluğuna karşı kadınları, çocukları ve ülkesini savunan Hizbullah'ı kınama kararı aldı. Ezher şeyhi Hasan Nasrallah'ın akıl hastası olduğunu söyledi. Suudlu bir alim Nasrallah için dua etmenin haram olduğunu bildirdi. (Tek iyi haber : Mısır İhvan-ı Müslim'in lideri, Suudlu alimi kınadı)

    İsrail Lübnan'a var gücüyle saldırırken Filistin'i ihmal etmiyor. Lübnan'da yoruldukça, kalpler yumuşamasın diye, egzersiz olarak elinin altında esir olarak bulundurduğu silahsız Gazze çocuklarını öldürüyor.

    CNN'de Amerika-İsrail ilişkileri programı vardı. Ortak özgürlük ve demokrasi değerlerine bağlılıktan, Amerika'nın bütün imkanlarını bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da Yahudi devletinin bekası için seferber edeceğinden sözedildi. Adeta sonsuz bir savaş için, başkalarının kanı ve gözyaşına hiç merhamet duyulmayacağını bildiren, imha için andiçilen bir programdı.

    Sur şehrini terkedin yokedeceğiz. Nebatiye şehrini terkedin yokedeceğiz Beyrut'u terkedin yokedeceğiz. Güney'i tümden boşaltın. Sığınaklara girmeyin. 40 metreyi delen bombalar hazır. Dolmuşla ya da yaya kaçarken de saldırılar durmayacak.. Söylenen bu. Artık gerekçeler üretme dönemi bitti. Soru ve cevap dönemi kapandı. Yakacağız. Yokedeceğiz. Kim yaşayacak biz karar vereceğiz. Güç bizde zamanı.

    ERDEMİN AŞAĞIDAN KÜRESELLEŞMESİ

    Dünyanın ikinci süper gücü olmasını dilediğimiz tarafta neler oluyor. İnsanlık değerleri, insanın insan olarak varolma mücadelesi, Richard Falk'ın kavramsallaştırmasıyla Yırtıcı Küreselleşme'ye karşı Aşağıdan Küreselleşme'nin tarafında.

    Şam'da Sünniler de dahil birçok dükkan, toplu taşım aracı Hizbullah bayrağı, Nasrallah posteri asmış. Verdikleri onur mücadelesi kamuoyu tarafından, hatta Hristiyan kamuoyu tarafından destekleniyor. Çünkü İsrail her dinden ve ırktan insanı yoketmekte bir beis görmüyor.

    Dünya Sosyal Forumu, Avrupa Sosyal Forumu önemli çalışmalar yapıyor ama pratik sonuçları fazla göz doldurmuyor. Katılımcıların çoğu işin hayat memat meselesi olduğunun fazla farkında değil.

    Dünyanın birçok başkentinde Irak'ın işgalinden bu yana çok önemli protestolar yapıldı. Dünyada dağınık ve organize olmamış halde uygarların(!!!) barbarlığına nefret duyan geniş bir kamuoyu var.

    İslam dünyasında genç kitleler ses bekliyor, yerinde duramıyor, onları İslami ilkelerin dışına çıkarak zalimleri tekrarlayan mücadele pratiklerinden, yanlış yapılanmalardan uzak tutan, adaletli olmaktan uzaklaştırmayan süzülmüş liderlere ihtiyaç var.

    "Naom Chomsky, Jose Saramago, John Berger ve birkaç aydın İsrail'i durdurun!!" diye biten bir bildiri yayınladılar. Bundan birkaç gün sonra kırk İngiliz aydın, halkın huzursuzluğuna tercüman olarak Tony Blair'in şahsında İngiltere'ye müttefikini-ABD'yi- terket çağrısı yaptı.

    Türkiye'de de gösteriler yapıldı. Mazlum-Der, Özgür-Der, Barış ve Adalet Koalisyonu, DİSK, Saadet Partisi ve daha birçok grup önemli tepkiler ortaya koydu.

    DOĞU KONFERANSI'NIN ŞAHİTLİĞİ

    Doğu Konferansı olarak biz de yine Şam yollarındaydık. Kimilerine göre bu yolları beyhude olarak katediyoruz. Faydasız işlerle uğraşıyoruz. Bizi en çok bu beyhudelik duygusu, kötü güçlerin yenilmezliği efsanesi yeniyor. Oysa iyiliğin ve erdemin önünün açılması insanların safını ilan etmesiyle başlar. Yapılan iş tam da budur.

    Görüştüğümüz Suriyeli yetkililerde ve yazarlarda yeni bir saldırının hedefi olma kaygıları çok yoğundu. Hayat akıp gidiyordu ama bu insanların içinde bir sızı olmadığı anlamına gelmez. Sınıra binlerce insan yığılmış. Lübnanlı kardeşlerin evi ocağı yıkılmıştı ve buldukları her arabayla kaçıp gelenler uzun bir konvoy oluşturmuştu. Geçmiş olsun diye elimizi uzattığımız kimi Lübnanlılar isteksizce tuttu elimizi. İnsanlar artık herşey olup biterken sessiz kalanların tesellisini, uzatacağı bir su şisesini, verilecek bir kap yemeği yeterli görmüyorlar.

    Sınırda tampon bölgede bir Lübnanlı anne hançeresinin var gücüyle haykırıyordu bize, "ne diye buralara geldiniz, İsrail'e gidin, onları durdurun, buralarda oyalanmayın, kalan çocuklarımı kurtarın" diye.

    Mülteci kampında göz göz odalara yerleşmiş insanlara ne mi verilmişti? Bir demir karyola. Yedi sekiz nüfus için hem de. Bir kilimin üstüydü artık evlerinin tamamı. Biraz empati bile dayanılmaz bir acı veriyor. Kimyasal silahlarla yaralananlar hastanelere taşınmış. Tıbbi yardım ekibiyle kucaklaşmak istedim. Gönülsüz ve kırgındılar. Bizi Türkiye'nin cool, reel-politik çerçevesindeki siyasetinden sorumlu tutuyorlardı sanırım. Daha yürekten ve büyük adımlar bekledikleri açıktı. Mercedes, BMV gibi lüks arabalarıyla kaçanlar bir kuru ekmeğe muhtaç. Bekaa Vadisi'nden tarafa bakıyoruz, sınırı geçememenin hüznüyle. Otuz kilometre ötemizde kardeşlerimizin vahşice bombalandığını, dünyanın bunu bölgenin doğası olarak soğukkanlılıkla seyrettiğini bilmek insanın kanını donduruyor. Neden geldik buralara, safımızı belli etmek yeter mi diye düşünerek sıkıntı içinde kaldık diyebilirim.

    Suriyeli ailelerin evlerini mültecilere açtığını, tatilde olanların anahtarlarını verdiğini söyledi bir kadın milletvekili. Bunlar kardeşce hassasiyetler ama geçici çözümler tabii ki.

    GERÇEK YÜZLERİNİN DEŞİFRESİ OLDU

    Sınırda bir çocuk kardeşini dövüyor. Hemen ellerine şeker tutuşturuyoruz sakinleşmeleri için. Hiçbir şiddete tahammülümüz yok. Bir genç o hengamede genç bir kızın elini tutmuş Arapça'nın olanca ateşiyle bir şey anlatıyor. Sınırda yüksek hararetle gülümseyen nadide yüzler. Herşey olması gerektiği gibi.

    Büyük Orta Doğu tezgahı artık gafiller için bile deşifre oldu. Köklerinden sökülmüş bitkiler bile kan denizinde yüzüyor. Çocuklar susturulmuş. İnsanlar ölü ve özgür. Hayallerimizi kurutmamak, ütopyalarımızı yeşertmek, mücadelemizin en büyük parçası. Bu topraklardan genç bir kız ve bir delikanlı yükselir, şurada bir ağaç, şurada bir çiçek, gözlerinde bir başlama ışığı. Dillerinde basit ve sıcak bir replik. İşte bunu hiç ama hiç kimsenin durduramayacağını hesap edemiyorlar. Büyük hesabı göremiyorlar.

    Ve son olarak enstalasyon sanatçısı ve ressam El-Halil'in şu sözlerine, aslında Lübnan'da Filistin'de İsrail bombalarının altında insan soyunun onurunun korunduğunu gözler önüne seren, tarihe, tarihî bir kayıt düşen sözlerine kulak kabartmaya çağırarak bitiriyorum yazıyı:

    "İsrail bizi yemek su ve barınak arayan hayvanlara dönüştürmek istiyor. Onlara Beyrut'u terketmeyeceğimi söyleyebilirsiniz. Birçoğumuz burayı terketmeyecek.. Onlara benim gibi insanlardan bahsedin."

    * Edebiyatçı-Yazar

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi