T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 1 AĞUSTOS 2006 SALI | ||
|
Amerikalıların öyle saf bir tarafları vardır; dünyanın en sinsi projelerinden birini 'teröre karşı savaş' adı altında uygulamaya koymuş Bush yönetiminde yer alanların bile... İsrail'in en son Kana'da çoğu bebek 60 sivili öldüren saldırılarının faturasının Amerika'ya çıkarılmasını bir türlü anlayamıyor ABD. İki gündür ağzını açan her Amerikalı yetkili bu fatura kesmeden ne kadar şaşkınlık duyduğunu belli ediyor... Oysa şaşılacak bir durum yok; olup-bitenlerin faturasını ABD'ye çıkaranlar haklı. İsrail, saldırganlığını, Washington'da ipleri elinde tutanların göz yumması sayesinde sürdürüyor... 1996 tarihli 'A Clean Break' adlı rapor, İsrail hükümetine, Irak'ta Saddam Hüseyin rejiminin sonunu getirmesi aklını veriyordu. Aynı rapora göre, ikinci adım, Lübnan'da Hizbullah'ın askerî gücünün yokedilmesiyle atılacaktı. Ardından da, sıra, Suriye ve İran'ın İsrail'e 'tehdit' teşkil etmelerinin sona erdirilmesi aşamasına gelecekti. Irak'ta Saddam rejiminin sonunu ABD getirdi. Lübnan'da Hizbullah'a saldıran ise bizzat İsrail oldu. Suriye ve İran her iki ülkenin 'tehditler' listesinde yer alıyor. İsrail hükümetine tavsiyeleri yapan raporu kaleme alanlar Bush yönetimine yakın kişiler; kimi Pentagon'da görevli, kimi de Bush'a sürekli akıl veren 'Neo-Con' araştırma kurumlarında çalışıyorlar... Bunu bütün dünya biliyor da, Bush ve çevresindekiler bilindiğini mi bilmiyorlar? Bugüne kadar kimseler pek farkında olmasa bile, İsrail'in Lübnan saldırıları sırasında takındığı tavırda ve İsrailli yetkililerin eleştirilere verdikleri tepkilerde iyice kendini belli etmeye başlayan bir başka gerçek daha var: Tarih boyunca sürekli 'ırkçı' saldırganlıklara muhatap edilmekten şikâyetçi olan İsrailliler, şimdi kendileri resmen 'ırkçı' bir tavır sergiliyorlar... Sanki 'Holokost' günahı onlara karşı işlenmemiş gibi... Ortadoğu'daki bütün dengeleri sarsan son olayları ne başlatmıştı? İki İsrailli askerin Hizbullah tarafından kaçırılması, değil mi? O iki asker büyük ihtimalle hâlâ sağ; Hizbullah'ın istediği türden bir pazarlık (Hizbullah, İsrail cezaevlerindeki mensuplarının serbest bırakılması karşılığı o askerleri rehin tutuyor) onların sağ kalmasını gerektiriyor çünkü. O iki askeri kurtarmak için, İsrail, şu ana kadar 500'ün üzerinde Lübnanlı sivili öldürdü; İsrail sözcüleri daha yüzlerce kişiyi öldürmekten çekinmeyeceklerini açıkça ve umursamaz bir ifadeyle tekrarlayıp duruyorlar. İsrail'in davranışına 'orantısız güç kullanımı' müsamahakâr adını takanlar, Kana saldırısını ve özellikle dünyanın o saldırıya karşı tepkisine İsrail'in aynı umursamaz tavrı takındığını gördüklerinde, o adın yanlışlığını iyice fark ettiler. İsrail için İsrailli olmayanların hayatları zerre kadar önem taşımıyor. İsrail açısından, dünya, 'İsrailliler' ve 'İsrailli olmayanlar' diye ikiye ayrılıyor. Bu, hiç kuşkusuz, 'ırkçı' bir tavır... Ortadoğu'da yaşayanlar Kana saldırısı sonrasında bunu iyice anladılar. Bazı ülkeler Ortadoğu'da artık yaygın bir kabule kavuşan bu tespitten yeni yeni haberdar oluyorlar. İsrail saldırıları ve İsrailli yetkililerin 'ırkçı' söylemleri devam ettikçe, ne olup-bittiğini henüz anlamamış olanlar da, bu vahim yanlışlığın farkına varacaklar. Bugün Ortadoğu insanları kendilerini çaresiz hissediyorlarsa, bu İsrail'in gücünden değil, onun acımasız politikalarına kendini rehin etmiş Amerika'daki yönetimin aymazlığından kaynaklanıyor. İsrail uçakları Lübnan üzerinde ölüm kustukça, insanlar, bundan dolayı Amerika'yı suçluyorlar... Amerikalı yetkililer anlamaz görünmeyi bir tarafa bırakıp İsrail üzerindeki güçlerini kullanmaya başlasalar iyi olacak. Aksi halde, ortalık durulduğunda, bütün süreçte en çok kaybeden onlar olacak...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |