Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Srebrenica'daki mezarlar,
Anadolu'daki mezarlar ve savaş suçluları
Bosna'da Sırp saldırılarıyla başlayan kanlı savaşın sona ermesinden bu yana yıllar geçti. Savaş suçlularını yargılamak amacıyla Lahey'de kurulmuş olan mahkeme hala çalışıyor. Devrik Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobadan Miloseviç'in yargılanması sürüyor. Bu arada Bosna'daki kanlı katliamlardan sorumlu tutulan bazı savaş suçlularının aranmasına da devam ediliyor. O yıllarda gerçekleşmiş katliamlarla ilgili olarak yeni deliller, buluntular ya da mezarlar ortaya çıkıyor. Her yeni delil ya da buluntu o kanlı savaşı hatırlamamıza vesile oluyor. Geçenlerde yine böyle acı veren bir kanıt TV ekranlarına yansıdı. Srebrenica'da Boşnak gençlerin Sırp askerleri tarafından katledilmelerini belgeleyen dehşet verici görüntüler Bosna savaşı'yla ilgili kötü anıların canlanmasına neden oldu. Gazetelerin verdiği bilgiye göre, gösterilen görüntülerde, öldürülen Müslüman Boşnaklar arasında oğlu Azmir'i gören Nura Alispahiç adındaki yaşlı kadın, "Oğlumu öldürdüklerini gözlerimle gördüm. Henüz 16 yaşındaydı. Ne hissettiğimi kimse anlayamaz" demiş. Doğru. Oğlu katledilmiş bir annenin bu görüntüleri izlerken neler hissettiğini kimse anlayamaz. Bu acılı annenin belki bir tesellesi var. (Böyle bir teselli olabilir mi, ondan da emin değilim.) Bosna'da işlenen savaş suçları ve işlenen katliamların bazı sorumluları hiç olmazsa yargılanıyor. Bosna'dan Türkiye'ye dönersek… Çok uzak olmayan bir geçmişte yakınları, eşleri, çocukları belli odaklar tarafından yönlendirilmiş katiller tarafından öldürülüp kör mezarlara atılan annelerin, babaların, ailelerin bu kadarlık bile bir tesellisinin olmadığını görürüz. 1984-1999 yılları arasında cereyan eden kanlı savaşta, faili meçhul denilen (Aslında faillleri bilinen) binlerce cinayete kurban giden insanımızın çoğunun mezarı bile belli değil. Türkiye'de de Bosna'da olduğu gibi bazı mezarlar daha yeni ortaya çıkıyor. Bazı cesetler daha yeni bulunuyor. Bunların bir kısmı tesadüflerle. Ama büyük bir kısmı, bu olaylara karışıp vicdan azabı çeken tetikçiler, sorumlular, işbirlikçilerin itirafları, ifşaatları sayesinde ortaya çıkıyor. Bunlardan biri, sadece bir tanesi Abdülkadir Aygan adındaki bir PKK itirafçısı-JİTEM mensubu. Bu itirafçı ve tetikçi, 15 yıllık kirli ve kanlı savaş döneminde biri şimdiden kanıtlanmış 40'a yakın cinayetin ya doğrudan ya da dolaylı faili olduğunu açıkladı. JITEM denilen devlet örgütünün bu işin içinde olduğunu ileri sürdü. Bu ifşaatlarını ve iddialarını bir gazete vasıtasıyla da yayınladı. Bu iddialardan başka gazetelerin bazı yazarları da alıntılar yaparak söz ettiler. Hiç kimse oralı olmadı. Hiçbir savcı bu iddialar ve itiraflar üzerine herhangi bir soruşturma başlatmadı. Hiçbir devlet kurumu bu iddiaları incelemek, doğruluğunu ya da yanlışlığını ortaya koymak yolunda bir çaba harcamadı. Kısacası Türkiye'de bu konuda yaprak kımıldamadı. Abdülkadır Aygen de bu durumda can güvenliğini sağlayabilmek amacıyla olsa gerek, iki yıl önce İsveç'e sığındı. Yani kaçtı. Orada itiraflarına ve açıklamalarına devam etti. Tabii orası Türkiye olmadığı için de anlattığı dehşet verici olaylar ve iddialar yankı bulmakta gecikmedi. Aygan'ın anlattığı olaylar, normal bir hukuk devletinde onun yargı önüne çıkartılmasını gerektir. Nitekim İsveç yetkililerinin de JITEM tetikçisini yargılamaya karar verdiklerini öğreniyoruz. Geçenlerde Gazetem Net'te Elev Er de oradan gelen bir arkadaşının anlatıklarına dayanarak aynı bilgileri dile getirmişti. "Bu Aygan Türkiye'de çok can yakacak, söyledikleri ve onunla ilgili yapılacaklar birçok kişinin savaş suçlusu olarak uluslararası mahkemenin önüne çıkmasına neden olabilir; çünkü İsveç'in BM temsilciliğine yeni getirilen bir dostum bunu bana söyledi; Abdülkadir Aygan'ı yargılamayı kararlaştırmışlar ve davası büyük ihtimalle Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne gidecek. Bunun tek sonucu var, mahkemenin Aygan'ın ifadesinde adı geçen sivil ve asker yöneticileri savaş suçlusu olarak Türkiye'den istemesi..." Bu süreç gerçekten böyle cereyan eder mi etmez mi bilemiyorum. Yalnız bildiğimiz şu: Aygan'ın açıklamaları doğrultusunda bulunan mezarlardan çıkarılan cesetlerin yakınları tarafından aranan bazı kurbanlara ait olduğu doğrulanmış bulunuyor. Bunlardan biri de Silopi'li Murat Aslan'a ait. Bu itiraflar sayesinde Murat'ın babası İzettin Aslan, 19 Nisan 1994 tarihinde 25 yaşında kaçırılan oğlunun kemiklerini, Silopi Çukurca Mezrası Bazamir deresinin kenarında buldu. Murat Aslan, iki arkadaşıyla birlikte sokakta yürürken beyaz renkli Renault marka sivil bir otomobile zorla bindirilerek kaçırılmış ve işkence ile sorgulandıktan sonra Körtük Köyü yakınlarında üzerine benzin dökülerek yakılmıştı. Bosnalı Nura Alispahiç, oğlunun katledenlerin belki hepsinin değil ama bu katliamdan sorumlu olanaların Lahey Savaş Suçluları Mahkemesi'nde yargılanmasını görüp hiç olmazsa adaletin bir ölçüde tecelli etmesi ile avunabilecek Ya Silopi'li İzzettin Aslan? O da oğlunun katillerinin ve katillerin ardındaki sorumluların yargılanmasına şahit olabilecek mi?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |