|
|
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlatılan, dizgi ve dilbilgisi hatasız kitaplarla yabancı dil eğitimi aldığımdan, bakanlığın aynı iş için yeniden kolları sıvadığını duyduğumda, sevinmiştim. Ancak, bu yıl hazırlık sınıfları için hazırlatılan 'New Bridge to Success' (Başarıya Götüren Yeni Köprü) başlıklı İngilizce ders kitabı, hevesimi kursağımda bıraktı.
İHSAN DURDU
Karşılaştığım tüm öğretmenlerin bu kitaptan şikayetçi olduğuna şahit olmama karşın, bugüne kadar bu hususta bir eleştirinin kaleme alındığını duymadım. Belki bu yazı bir tartışma ortamı doğuracak ve daha ciddi eleştiriler ortaya çıkacak. Bu yazıyı kaleme alırken, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilke olarak olumlu girişiminin tashihine katkıda bulunabilme umudu taşıyorum. Aşağıda, sadece New Bridge to Success 1 ile bu cildin uzantıları olan Workbook 1 ve sözkonusu cildin öğretmen kitabının 1. ve 10. üniteleri [10. ünite dahil] arasında kalan kısımlar gözden geçirildi. Bu kısımlardaki hatalar burada zikredilenlerle sınırlı değil. Ele alınan kısımlar, kitap takımının ilk üçte birlik kısmına tekabül etmekte. Burada gösterilecek yanlışların eserle ilgili genel bir yargı edinilmesine yeteceği düşüncesindeyim. Kendi bilgime göre yanlış veya kusurlu gördüklerimin birkaçını zikretmekle yetindim. Daha yetkin bir kişinin bu eserde benim bulduğumdan çok daha ciddi hatalar bulması mümkün. Ama korkarım, aşağıda zikredeceğim hata ve yanlışları savunacak biri çıkmayacaktır. (Aşağıda, öğretmen kitabı TB, alıştırma kitabı WB, öğrenci kitabı SB kısaltması ile verilecek.) İç tutarsızlıklara örnek Öğrenci kitabı ile öğretmen kitabındaki metinler ve resimlerle metinler arasında birbirini tutmayan yerler mevcut: • SB s. 13'teki "Kittens and mice are in the same place!" ifadesi, TB'ta "Kittens and mice in the same place!" şeklinde yer alıyor. [Burada ayrıca bir mantık hatası da mevcut. Kedi yavrularıyla farelerin aynı yerde olması şaşılacak birşeymiş gibi, cümlenin önünde "İnanılmaz!" ifadesi bulunuyor. Kedi yavrularının farelere saldırmamasının şaşırtıcı birşey gibi sunulması makul görülebilirdi. Bununla birlikte, sözkonusu cümlenin bir parçasını oluşturduğu diyalogun üstündeki resimde farelerle kedi yavruları birbirlerini görmemekte bile.] • SB s. 34'te iki ayağı kırık olduğu belirtilen kazazedenin sonraki sayfada bir ayağının kırık olduğu söyleniyor. • SB s. 33'teki 'Oh my God!' ifadesi TB'ta 'Oh my Goodness!' şeklinde. • SB ss. 33-35'te "radio" kelimesi yer alırken, TB s. 22'de aynı kelime "wireless". • WB s. 16'daki "just a minute, please" ve "Oh, my God!" ifadeleri TB'ta "just a minute" ve "Oh, my Goodness!" (v.d.) Dilbilgisi/imlâ/ifade hatasına örnek • SB s. 13: "Those are my diaries on the shelves." [=Şunlar, benim raflardaki günlüklerimdir]. Doğrusu: "Those diaries on the shelves are mine." [=Raflardaki şu günlükler benimdir]. • SB s. 15: "It's my father's favourite team poster" [=O, babamın favori takım posteridir]. Doğrusu: "It's my father's favourite team's poster" [=O, babamın tuttuğu takımın posteridir]. • SB s. 15'te "complete the rule" başlığı altında "this / that / these / those" ile ilgili aşağıdaki boşluk doldurma alıştırmasına yer verilmiş: a. We use . . . . for singulars and . . . for plurals to demonstrate nouns near us. (Bu hata, alıştırma "b"de de aynen yer alıyor. Buradaki "nouns" [=isimler] terimi yerine "thing(s)/person(s)" [=şey(ler)/kişi(ler)] tabirinin veya bir muadilinin kullanılması gerekirdi). • SB s. 10: "His favourite lesson subject at school . . ." Bu cümlede "lesson" kelimesi zait. • SB s. 17: "fair blonde hair" Doğrusu: "fair hair" veya "blonde hair" • SB s. 18: ". . . . garden fence . . . . house." Doğrusu: ". . . . garden fence of . . . . house." • WB s. 2: "The verb have got / has got" Doğrusu: "The verb phrase have got / has got" • SB s. 34: "I'm at the accident." Doğrusu: "I'm at the scene of the accident." • SB s. 27: "Yes, there're two fast food restaurants." Doğrusu: "Yes, there are two fast food restaurants." • SB s. 34: "Be relax." Doğrusu: "Relax!" (v.d.) Dizgi ve resimleme hatasına örnek • SB s. 1'de yer alan, günün farklı dilimlerini göstermeyi amaçlayan resimlere bakıp günün hangi diliminin hangisinde gösterildiğini tespit etmek mümkün değil. • SB s. 56'da 9 adet resim ve her resmin altında bir isim yer alıyor. Bizden isimleri verilen kişilerin "ne yapacak" olduklarını sormamız ve resimlere göre cevap vermemiz bekleniyor. Oysa, sözkonusu isimler, bizim "yapacak" olduklarını söyleyeceğimiz şeyleri yapıyor görünmekteler. Bununla birlikte, düşünce baloncukları kullanılsaydı, bu alıştırmanın iyi bir alıştırma olması mümkündü. • SB s. 62'nin sonunda şu başlık yer alıyor: "c. Soruları cevaplayın." Bununla birlikte, bu alıştırmanın sorularını göremediğiniz gibi, bir sonraki alıştırmanın başlığını da göremiyorsunuz. • Kitapta, dizgi hatası olmayan bir tek sayfa yok gibi. (v.d.) Mantık hatasına örnek • SB s. 10: "Emel is 63 and Tarık is 70. They are teachers." [=Emel 63, Tarık ise 70 yaşındadır. Onlar öğretmendir."] Burada 63 yaşındaki Emel ile 70 yaşındaki Tarık'ın halen öğretmenliği sürdürdüğü kast edilmiyor olsa gerek. Doğrusu: "They are retired teachers" [=Onlar emekli öğretmendir.] • SB s. 15'te A4 boyutunda bir kağıt yaprak için "a piece of paper" [=bir parça kağıt] tabiri kullanılıyor. "Piece" [=parça] terimini belli bir standardı olan şeyler için kullanmak pek uygun düşmez. Doğrusu: "a sheet of paper". • SB s. 35'te, 33-34. sayfalarda yer alan trafik kazası haberiyle ilgili yanlış bilgiler içeren özet yer almakta. (...) • SB s. 50'de ünlü müzisyen Sting ile ilgili olarak verilen şu cümle, bence, bu kitaptaki en akıl almaz cümleyi oluşturuyor: "He even likes classical music" [O, klasik müziği bile sever]. • SB s. 53'ün başında yer alan şu talimat sizce de garip değil mi: Boş zaman etkinlikleri ile ilgili olarak aklınıza geleni yazınız. (v.d.) Öğretmenler için zorluklar • Kitaptaki ünitelerin alt başlıkları numaralandırılmadığından ve her ünitede farklı bir sıralama izlendiğinden, öğretmen kitabındaki koşut kısımları bulmak için adeta satır satır aramanız, bulduğunuzda da doğru yerde olup olmadığınızdan emin olmak için bir önceki kısım ile bir sonraki kısmı da kontrol etmeniz gerekiyor. • Kitabın hangi öğretim metodu ve yaklaşımına dayalı olarak kaleme alındığına dair bir bilgi olmadığı gibi, kitap, bilinen herhangi bir metot veya yaklaşıma göre bir tutarlılık arz etmiyor. • Yabancı dil öğretici kitaplar satan yabancı yayınevleri bile Türk öğretmenler için Türkçe açıklamalı öğretmen kitapları hazırlatırken, Türkler tarafından Türk öğretmenler için hazırlatılan bir öğretmen kitabının İngilizce hazırlatılmasını akıl almıyor. • Kitapta yer alan ve kimi hatırı sayılır sözlüklerde bile karşılıkğı bulunmayan terim ve tabirler [örneğin: couch potato] konusunda öğretmenlere yardım sunulmaması yüzünden bu terim ve tabirler konusunda öğretmenler çaresiz kalıp, öğrencilere yakıştırma anlamlar sunabiliyor. • SB 1 ve WB 1'de yer alan ve burada örneklerine yer verilen hataların benzerleri, farklı bir yazar kadrosu tarafından hazırlanan SB 2 ve WB 2'de de yer alıyor. • • • Kendimi, bu kitapların tashih yoluyla düzeltilemeyecek kusurlar taşıdığını ve tedrisattan kaldırılması gerektiğini belirtmekle yükümlü hissediyorum. Şu anda asıl sorulması gereken ve belki de ders kitapları sorununa genel bir çözüm bulmanın yolunu gösterecek soru şudur: "Uzun yıllar önce başarılı denilebilecek bir örnek ortaya koyabilen Milli Eğitim Bakanlığımızın bu kadar zaman sonra böylesine fahiş hatalarla dolu bir eser ortaya koymasına yol açan şey nedir?"
DİN VE BİLİM İLİŞKİSİ
MEHMET EMİN AYDINBAŞ
Din ile bilim arasında uzlaştırılamaz bir çatışma varsayılmasının en önemli sebebi, pozitif bilim paradigmasına dayanan bazı kuramların ortaya atılmasıdır. Bunlardan en çok tartışma konusu olanlardan biri de Darwin'in "evrim teorisidir". Her ne kadar pozitivistler, bunu bir doğa yasası gibi sunma çabasındaysalar da, 'Evrim teorisi' henüz doğruluğu kanıtlanmamış bir kuramdır. Materyalizm gibi varlık felsefesine ilişkin akımlar ve bu felsefi temel üzerine inşa edilmiş "Marksizm" gibi ideolojiler, bu çatışmanın cehennemine yakıt taşımışlardır. Pozitivizmin, bir 'din' ve 'ahlak' tasarımı oluşturduğunu söyledik. 'Aydınlığı' kendisine, 'karanlığı' din ve inanç alanına layık gören bir varlık tasarımı nasıl bir 'din' olabilir? Bir paradigmaya dayalı olarak, varlığı ve hayatı anlamlandırmaya girişen, bunun sonucunda bir yaşam modeli ve değerler sistemi sunan kapsamlı tasarımlara 'ideoloji' diyoruz. İdeolojiler, modern çağda, 'din'in yerini doldurmaya girişmiş tasarımlardır. Pozitivizm ise modern ideolojilerin oluşmasına yol açan ontolojik bir 'üst tasarım'dır. Yani bir 'paradigma'dır. O halde 'din nedir?' En kapsayıcı bir ifade ile tanımlayacak olursak 'Din, insanın varlığına ve hayatına bir amaç ve anlam kazandıran, evrenle insan arasında anlamlı ve tatminkâr bir ilişki kurma çabası, insani etkinliklerin sürdürülmesinde düzen ve bilgelik (mutluluk, adalet, güven) sağlamak üzere ortaya çıkmış uygulamalar, değerler ve inançlar bütünüdür'. Dinin amacı, dünyanın ve evrenin nesnel olarak tam bir betimlemesini yapmak değildir. O 'bilim'in işidir. Din insanın bilme ihtiyacından çok, dünyaya ve onu idare eden temel amaç ve ilkeye Tanrı'ya, insan hayatının bir anlam ve amaca sahip olduğuna 'inanma' ihtiyacına cevap verir. Gerçekte 'dinsiz' insan yoktur İnsanlar dine, tanrıya ilgisiz (agnostic) veya tamamen reddeden (ateist) dahi olsalar, varlığı, evreni, dünyayı ve yaşamı anlamlı kılan bir değerler sistemine, bundan kaynaklanan ilkelerin yönlendirdiği bir yaşam pratiğine sahiptirler. Yukarıda yapılan din tanımı da dikkate alındığında, bu insanların sahip oldukları pratiğe, onların bireysel veya toplumsal dini demekte bir sakınca yoktur. Pozitivist paradigmanın, oluşumuna zemin hazırladığı "ideolojiler"i de bu anlamda Tanrı, vahiy, ahiret inancı olmayan dinler olarak kabul edebiliriz. Kendi 'ego'sunu veya 'çıkarını' en önemli degeri olarak hayatının eksenine koymuş bir insanın dini, kendi 'ego'su veya 'çıkar'ıdır. O halde "dinsiz" insan yoktur. Bu bakış açısından 'herkesin kendi yaşam pratiği, onun dinidir' denebilir mi?
HANTAL BÜROKRATİK YÖNETİM VERSUS
İMDAT DEMİR
Bu hedef "stratejik yönetim" (management) ilke ve parametrelerinin kamu yönetiminde gerçekçi uygulanmasıyla sağlanabilir. Özel sektördeki işletmecilik anlayış ve kültüründen gelen bu "stratejik yönetim" modülasyonu, toplam kalite, performans denetimi ve performansa dayalı hedefleme uygulamaları en önemli alt modüllerinden oluşur. Bürokratik örgütlenmenin tabiatından kaynaklanan "klasik prosedürel çerçeve" zorlamaları bu önerilen sistemle derin bir uyuşmazlık içinde olacağı kaçınılmazdır. Bu sebeple kamu yönetim sisteminin merkezden yerele doğru inisiyatiflerinin zayıflatılması (çünkü stratejik yönetim etkin bir katılımcı yaklaşımı zorunlu kılar) ve bu stratejik yönetim kapsamında yeniden tasarlanıp modüle edilmesi gerekmektedir. Bu noktada hükümetin çıkardığı bir yasayla DPT pilot uygulamalar için yetkili kılınmıştır ve Tarım Bakanlığı, DİE vs. gibi birkaç noktada tasarım ve uygulama çalışmaları başlatmıştır. Ayrıca 5272 ve 5216 sayılı kanunlarla da nüfusu 50 binin üzerinde olan yerel yönetimler sadece "stratejik plan" hazırlamakla yükümlü kılındılar. Yürütülün bu çalışmaları önemsemekle birlikte yukarıda anılan "stratejik yönetim modeli"yle uyuşmazlık içindedir. Bugün kamunun yürüttüğü bu çalışmalar anılan hantal bürokratik örgütlenmeyi dönüştürmesinden çok, işleyişindeki problemleri telafi etmektedir. Kamu yönetimini radikal boyutlarda dönüştürmeyi başaramayacaktır. Çünkü kamu yönetiminde planlama, örgütlendirme, yürütme, denetim gibi temel yönetim işlevleri klasik bürokratik örgütlenme sisteminde olduğu gibi aynen bırakılması öngörülmektedir. Dolaysıyla stratejik yönetim sadece üst kademenin ilgilendiği, pozitif etkileşimden izole edilmiş sofistike özel bir yönetim lüksü olarak kalmaktadır. Bu da kamu hizmetlerinin sadece planlanan ama uygulama imkanı bulmayan bir yığın kaynak israfına yol açacaktır. Yukarıda anılan etkileşimci ve katılımcı "stratejik yönetim" anlayışı noktasında bir örneklem denemesi olarak Kartal Belediyesi'nin yaptığı güncel çalışmaları zikredebiliriz. Türkiye'deki kamu düzenine bağlı yerel bir birim olmasının zorluklarının yanında Başkan Arif DAĞLAR, bu etkileşimci ve katılımcı "stratejik yönetim" anlayışını lokal olarak kendi yönettiği organizasyonunda başarmak için önemli kararlar aldı ve uygulamaya koydu. Stratejik yönetim anlayışı sağlam bir enformasyon temelinde oluşması için göreve gelir gelmez kurumu tüm fonksiyon noktalarının genel ve moleküler düzeyde bir MR'ini çekti. Ardından bu konsültasyondan elde edilen bilgiler uzman yardımıyla 360 derece analizden geçirildi. Kurumun aksayan noktaları tespit edildi. Kurumsal rehabilitasyon perspektifi devreye sokuldu. Kurumsal iletişim güçlendirildi. Klasik prosedürel çerçevelerin zorlayıcılığına rağmen kurumsal iş ve hizmet üretme süreçleri yeniden "entegre kalite yöntem"leriyle tanımlanma ve uygulanma noktasına getirildi. Kurumsal ana hedefleri (vizyonu) ve bu stratejik hedeflemedeki pozisyonları (misyonu) net ortaya koyarak yapılacak planlamanın ana eksenleri çalışıldı. Dolayısıyla hedeflemedeki yersiz sapma riskleri minimize edildi. Ana hedefi yerel yönetim hizmetlerinde kaliteyi ve memnuniyeti esas alan bu çalışma ve yaklaşım modeli, diğer kamu kurumlarına ve yerel yönetimlere örnek olmaya aday görünüyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |