Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Mine'nin yeni balkonu
Mine dediğim, Mine G. Kırıkkkanat. Balkon dediğim, Vatan gazetesi. Mine G.'nin G'si Gökçe'yi kısaltır. Aktüel'in yaptığı bir soruşturmada Mine, en sevdiği sözcüğün Gökçe olduğunu söylemiştir. Onu gördüğümde en sevdiği şeyi neden gizli tutuyor, neden en sevdiği sözcüğün üstünü örtüyor demiştim kendi kendime. Mine G. Kırıkkanat, yakın zamanlara dek Radikal'de köşe yazarıydı. Köşesinde ikide bir ağzını bozduğu, özellikle milletimizin ağızsız dilsiz büyük çoğunluğuna yakışıksız hakaretler ettiği için gazete yönetimi Mine'nin işine son verdi. İsmet Berkan, bu işin sorumluluğunun kendisine ait olduğunu ve bunu niçin böyle ettiğini açık açık yazdı. Mine'nin bozuk ağzı yüzünden gazetenin maddî ve manevî bakımdan rahatının bozulduğunu bildirdi. Mine G. Kırıkkanat'ın gazete ile ilişkisinin kesilmesi, birçok kimseyi sevindirirken, birçok kimseyi de üzdü. İşten çıkarılma gibi bir durum, ne de olsa bir olumsuzluk idi ve gerekçesi ne olursa olsun, böyle bir olumsuzluğa uğrayan kişi, "gadre uğramış" görünür, o kişi bir dişi olduğu için de pekâlâ "mağdure" sayılabilirdi. Mine G. Kırıkkanat'ın sövgülerini özleyenler, uzun süre beklemek zorunda kalmadılar. 10 Eylül 2005 Cumartesi günü Vatan'ın ilk sayfasında manşetin üstünden duyuruldu Vatan'da yazacağı. "Yazdıkları nedeniyle kalemleri ellerinden alınan değerli yazarların bağımsız Vatan'da buluşması sürüyor. Türk basınının cesur kalemlerinden, son dönemlerin en çok konuşulan yazarı Mine G. Kırıkkanat da Vatan Ailesi'ne katıldı." deniyordu. Bu açıklama Perihan Mağden'in de yakında Vatan Ailesi'ne katılacağı umudunu uyandırdı bende. 11Eylül Pazar günü Vatan'ın 13. sayfasında Mine'nin ilk yazısını okuduk. "Oh ya!.." diyordu. Radikal'e ve işten çıkarılmasını hak edilmiş bir "ceza" sayan herkese yöneltilmiş bir ünlem idi bu. Mine'nin yazısı şöyle başlıyor: "Benim babaannem resmi deliydi…
Bu üç cümleden ilkinin üç nokta ile bitmesi gerekmiyor. İkinci ve üçüncü cümlelerde yüklem söylenmediği için üç nokta konabilir. Çünkü meselâ ikinci cümleyi şöyle anlarız: "Babam harbi deliydi." Üçüncü cümlenin tam hâli şöyledir: "Bendeniz de galiba ebruli deliyim." Mine, neden böyle cümleler yazıyor? Yaptıklarını, yazdıklarını "mazur" gösterebilmek için bir giriş yapıyor sanki. Yaptıklarını delilik ile açıklamaya çalışıyor. Çünkü diyor, biz böyleyiz, babam da böyleydi. Okuyalım: "Babam da her akşam saat tam yedide, annemin balkona kurduğu çilingir sofrasından rakı bardağını kapıp, nedense hep aynı saatte bizim evin önünden geçmek talihsizliğine uğrayan 'ticcani'ye karşı kaldırır ve 'Oh ya!' diye naralanırdı." "Bu sinyalle karşıdaki akşamcı komşu da ayaklanır, mahallede sayıları giderek artan uhrevi yasakçılara karşı dünyevi özgürlükçülerin 'Oh dünya varmış!' naraları yankılanırdı." Evet, aynen böyle. Balkonda çilingir sofrası kurmak yetmez, ille de sokaktan geçen Müslümana kadeh kaldırıp 'Oh ya!' diye naralanacak ki, yüreği soğusun, düşmanlığı azıcık yatışsın! İşte Mine G. Kırıkkanat, kendi yazarlığını böyle tanımlamayı uygun görmüş: Balkondan kadeh kaldırıp aşağıya, aşağıdakilere, sadece o sokaktan sakalıyla ve hanımının kızının başlarını örterek geçebilmek isteyen ve bunu istediği için 'ticcani' sayılan -Mine Ticani'yi öğrenecek kadar çalışkan değildir!- insanlara karşı kadehini kaldırıp nara atmak! Üstelik yeni balkonundan pek memnun, o balkonun daha büyük olduğunu düşünüyor. "… artık çok daha büyük bir balkondan, VATAN balkonundan haykıracağım hepiniz adına: 'Oh ya!'
Bu 'öteki' ölümden sonraki dünya olmalı. Demek ki, kadeh kaldırıp nara atamamak öldüresiye işlemiş Mine'nin içine. Mine 'sesinin kısıldığı günlerde' boş durmamış, antropoloji filan çalışıp Türk milleti hakkındaki kanılarının ne denli sağlam ve bilimsel temellere dayandığını öğrenmiş. Aferin Mine'ye! Fakat, terbiyeyi hiçbir bilim öğretemez. Genellikle aileden gelir terbiye.
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |