AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Kiminin 'Kızıl Elma'sı, kimininse 'dans kriterleri' var…

Biliyorum, Türkiye'de Avrupa Birliği'ne karşı çıkan hatırı sayılır bir kesim var. Türkiye'nin "tam üyelik" için müzakerelere başlamasını bir "ihanet" olarak görenlerden AB'nin bizi hiçbir zaman bünyesine kabul etmeyeceğine inananlara, Avrupa'nın esas niyetinin Türkiye'yi parçalamak olduğunu kabul edenlerden "Türk'ün Türk'ten başka dostu" olmadığına iman etmiş 'Kızıl Elmacılar'a kadar değişik grup ve grupçuklar bin türlü vesvese ve korku içinde.

Televizyonlarda, gazetelerde, sanal dünyanın chat odalarında her gün bu "korku"nun ve paranoyaların değişik versiyonlarıyla karşılaşmak mümkün.

Yani, AB karşıtlığının bütün çeşitleri var bu ülkede. Çünkü, hepsinin ayrı bir 'Avrupa tasavvuru' var. Bazıları "Kızıl Elma kriterleri"nin penceresinden bakıyor, bazılarının AB ufku ise "dans kriterleri"nden ibaret. Mesela, yıllarca Avrupa başkentlerinde büyükelçilik yapmış CHP milletvekili Onur Öymen'in 'Avrupa' deyince aklına dans geliyor.

CHP'nin yeni 'ulusalcı şovalyesi' Öymen, AB karşıtlığında işi öylesine abarttı ki, Vatan'da yayınlanan röportajında çağdaşlığın temel kuralının dansetmek olduğunu bile söyledi. "Atatürk'ün yaptıklarından sadece birini Başbakan'ın yaptığını tahayyül edebilir misiniz? Atatürk Ankara Palas'ta balolar düzenler, gelen kadınları modern dünyayla tanıştırmak için teker teker dansa kaldırırdı. Siz Erdoğan'ın bir tek balo düzenleyebileceğini, oraya gelen bir kadını dansa kaldırabileceğini hayal edebiliyor musunuz? Bu kadar çağdaşlığa kapalı bir iktidar ilerici olabilir mi? Asıl anlamadığımız böyle bir partiyi medya nasıl 'çağdaş' diye ilan eder?"

Gördüğünüz gibi, kimisi içindeki 'Kızıl Elma'ya takılıyor, kimisi ulusalcığı, Avrupa'yı, dansı birbirine karıştırıyor, kimisi ise yıllardır yakamızı bırakmayan o meşhur 'korku'yu bir türlü aşamıyor.

Kuşkusuz, AB içinde bu korkuyu besleyen, Türkiye'deki "AB karşıtları"nın yeni bahaneler üretmesine çanak tutan ve bir bakıma "Hristiyan Klübü" kuşkularını arttıracak "ırkçı" tezahürler de yok değil.

Kabul etmek gerekir ki, Avrupa Birliği şu anda, kendi içinde "derin" tartışmaları ve hatta kırılmaları yaşıyor.

Unutmamak gerekir ki, Hristiyan köklerden beslenen bu Avrupa, ilk kez bambaşka bir "medeniyet coğrafyası"ndan gelen Müslüman Türkiye ile bu kadar yakın temasa geçiyor. Herhalde, geçmişte Viyana kapılarına dayanmış bir ahfadın çocuklarını kollarını açarak karşılayamazdı.

"Ulusalcı" grupların, "Eyvah ülke elden gidiyor, vatan bölünüyor" feryatlarını anlamak mümkün. Çünkü, onların temsil ettiği zihniyet, yıllardır bu ülkede aynı gerekçelerle 'özgürlüklere', 'insan hakları'na karşı çıktı ve Türk halkını istedikleri zaman, istedikleri gibi güdebileceğine inandı. Dolayısıyla, AB ile birlikte bu "imtiyaz"ın ellerinden alınacağını görünce telaşa kapılmaları normal….

Esas anlaşılması güç olan, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana "muasır medeniyet ideali"ne inanmış, hatta bu idealleri önemsemiyorlar diye geniş toplum kesimlerini "gerici" olarak gören Cumhuriyet'in öncü kesimlerinin ve de Cumhuriyet Halk Partisi'nin şimdi AB konusunda "mızıkçılık" yapmasıdır.

Kaderin cilvesine bakın ki, CHP'nin kurucusu olan Atatürk'ün "muasır medeniyet ideali"ni gerçekleştirmek CHP'ye değil, İslami duyarlıklara sahip bir gelenekten gelen Başbakan Tayip Erdoğan'a nasip oluyor…

İspanya'nın önde gelen gazetelerinden ABC, geçtiğimiz hafta yayınladığı bir yorumda, Başbakan Erdoğan'ın Atatürk'ün en iyi rüyalarını gerçekleştirdiğini, Türkiye'yi Avrupa kapılarına yerleştirdiğini belirtti. Bilmem bu cümleler, CHP lideri Deniz Baykal ve arkadaşları için bir anlam ifade ediyor mu?


12 Ekim 2005
Çarşamba
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED