AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Kaptan!

Tophane'de oturmuş, Attila İlhan'ın niçin Cumhuriyet'ten ayrıldığını yahut ayırtıldığını konuşuyoruz... Rahatsızlandığı haberi kulağımıza çalınmıştı ama, hazirun, İsmet Paşa'yı eleştirdiği için gazeteyle irtibatının kesilmiş olmasını arzuluyordu. İçten içe bunu istiyorlardı.

Bir arkadaş dedi ki: "İlle de İlhan Selçuk'a vurmak istiyorsanız, İlhan Selçuk'un yazdıkları yeterlidir. Attila İlhan'ın işine son vermesi gerekmez."

Doğruydu.

İki gün sonra öğrendik; Attila İlhan rahatsızlığı nedeniyle Cumhuriyet'teki yazılarına ara vermiş. Hatta iki yıl önce bir kalp krizi geçirmiş. İkincisinden korktukları için, doktorları istirahat önermişler.

Doğrusunu söylemek gerekirse, sevindim.

Bana göre enerji kaybıydı gazete yazarlığı, laf ifrazatıydı, israftı... Hele Attila İlhan gibi, söyleyecek sözü, yazacak şiir olan adamlar için... Güneş'te, Meydan'da, Milliyet'te yazdıklarını hep bir yazıklanmayla okuduğumu hatırlıyorum.

Tamam, fena şeyler yazmıyordu, üslubu da çok iyiydi; bol bol Ataç'a, bol bol yanlış çağdaşlaşmamızdan sorumlu tuttuğu İsmet Paşa'ya, "frenk mukallitliğine" ve tek parti dönemi CHP'sine giydiriyordu; hele "kültür devrimcilerini", öztürkçeçileri, çağdaş kafatasçıları yerden yere vuruyordu ama, ne lüzum vardı! Koskoca Attila İlhan bunlarla mı uğraşacaktı! Niye oturup güzel bir şiir daha yazmıyordu? Niye romanını tamamlamıyordu? Hatta güfte bile yazabilirdi. Eminim en iyi güfteleri o yazardı.

Ölüm haberini aldığımda üzüldüm, şaşırdım.

Niye şaşırdığımı bilmiyorum ama şaşırdım. Belki de konduramadığım için. Geçen gece, televizyon kanallarını dolaşırken ilişmişti gözüme. Şapkası, atkısı ve sesine kattığı o teatrel hüzünle ikiyüz yıllık yanlış çağdaşlaşmamızı anlatıyordu. Yanlış şeyler de anlatmıyordu aslında.

Daha önce de yazmıştım; Attila İlhan, bazı egzantrik uçmalarını saymazsanız (emperyalist batıya karşı kemalist düşünce temelinde yeni bir "üçüncü dünya bloku" oluşturmak, yanlış çağdaşlaşmamızı sadece İsmet Paşa'ya fatura etmek gibi) iyi bir yazar, parlak bir düşünür, büyük bir şairdir.

Son yıllarda ortaya dişe dokunur bir şey koyamadı ama, "iyi şair" sıfatını ilk dönem ürünleriyle fazlasıyla haketmişti zaten. Türk şiirinde, "İkinci Yeni"yle birlikte, bir "Mavi ve Attila İlhan dönemi" vardır. Bu dönem, ne yazık ki yeterince ele alınmadı, layıkıyla değerlendirilmedi.

Romanlarını anmak bile istemem. Düşünür ve romancı Attila İlhan'daki militarist ve "halaskâran ruh" her zaman rahatsız etmiştir beni.

Düşünür Attila İlhan'ın "Hangi Batı"sı ise, abartmasız Türkçe'deki en iyi deneme, anı, tarih, gezi, sosyoloji kitabıdır ve (Nuri Pakdil'in "Batı Notları"nı saymazsanız) bugüne kadar aşılamamıştır.

Fakat ondaki sorun, tıpkı benzerleri gibi, nerden "kaynaklanacağını", hangi düşünceyi temellük edeceğini bilememesi(ydi)... Osmanlı'yı geç keşfettiğini söylüyordu. Evet, geç keşfetmişti. Hem de çok geç!

Benim için Attila İlhan, şapkası olan adamdı. Sık sık Harbiye'de gördüğüm adamdı. Divan Pub'da oturan adamdı. "Sisler Bulvarı"nı, "Yağmur Kaçağı"nı, "Hangi Batı"yı yazan adamdı.

Benim için Attia İlhan, bazı adları "mıh gibi aklımızda tutmamızı" sağlayan adamdı... Bize yağmuru ve bazı kasvetli sözcükleri sevdiren adamdı. Ölüm haberini aldığımda, dönüp yağmurlu sokağa baktığım adamdı...


12 Ekim 2005
Çarşamba
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED