Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Ne yani, asker çağırsa rektör gitmeyecek mi?
Evet, bugünkü yazımızın konusu da YÖK... Korkarım, bundan sonra birçok yazımızın konusu olacak. Aman olsun! Orijinal fikirler öne sürdüğünü sanıp gülünç olduğuyla kalan medya şebeğiyle uğraşmaktan iyidir. Bu kez nereden başlayalım? Kendisine YÖK üyelerinin toplu kalkışması sorulan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, "Toplu bir hareket olarak bana gelip söyleselerdi, açık söylüyorum, soğuk bakardım. Politik amaçlı veya anayasal kurumu karşısına alan bir hareketi temsil eden bir grup, karşımıza gelip konuşamaz. Bir olayın amacını aşması durumunda, o olaya taraf olanlarla ilişkilerimizde dikkatli oluruz" demişti. Bu şok etkisi yaratan sözlere YÖK yetkilileri uzun süre cevap vermedi. Nihayet, önceki gün, "Başkan" sıfatıyla Erdoğan Teziç bir açıklama yaptı. "Açıklama"dan ziyade "tavzih" kokan bir değerlendirme. Şöyle diyor Teziç: "Genelkurmay'dan hiçbir randevu talebinde bulunmadık. Bizim bu konuyu Genelkurmay ile değerlendirmemiz bir varsayım olarak dahi mümkün değildir..." Teziç'in, Genelkurmay ile değerlendirmeyeceklerini beyan ettiği konu, hepinizin de yakından bildiği gibi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın'ın tutuklanması ve akabinde gelişen olaylar... Konu, elbette Genelkurmay Başkanlığı'nı ilgilendirmemektedir ve randevu talebi (ya da habersiz gerçekleştirilecek toplu ziyaret) amaçsız, bir o kadar da yersizdir... Fakat, Genelkurmay Başkanı Özkök'ün dolaylı olarak anayasal bir kurumu (yargıyı) karşısına almakla suçladığı rektörler, hiç de gereği yokken ve konu (yani Aşkın meselesi) hiç de Genelkurmay Başkanlığı'nı ilgilendirmiyorken, Van'a iner inmez ilk ziyaretlerini Garnizon'a gerçekleştirdiler. (Kötü bir gazeteci cümlesi oldu ama idare ediverin artık!) Teziç'e şunu soruyoruz: Ne işiniz vardı Garnizon'da? Bu randevulu bir ziyaret miydi? Madem konuyu Genelkurmay ile değerlendirmeniz bir varsayım olarak dahi mümkün değildi, niçin politik bir gövde gösterisi olarak ("Aşkın'ı savunmak Cumhuriyeti savunmaktır" vs...) başlayan gezinize cihet-i askeriyeyi dahil ettiniz? Garnizon ziyaretinin, kamuoyu tarafından, "asker-rektör dayanışması" biçiminde algılandığını/algılanacağını hesap edemediniz mi? Daha doğrusu, niçin böyle algılanmasına göz yumdunuz? Bir diğer husus da şu: Genelkurmay Başkanı "Buyrun, şu Yücel Aşkın meselesi neymiş, anlatın bakalım" deseydi; Teziç "Hayır, bizim bu konuyu sizinle değerlendirmemiz bir varsayım olarak dahi mümkün değildir, sizin göreviniz sınırları korumaktır!" cevabını mı verecekti? Bunu Teziç mi söyleyecekti? Söyler miydi acaba? Fakat, iyi bir insan, başarılı bir öğretim üyesi, parlak bir hukukçu olarak Teziç, (YÖK-Asker tartışması bağlamında) "Genelkurmay'ın yarattığı okullaşma süreci"nden övgüyle sözetmiş, "parlamento iktidarına" (ne demekse) karşı, "devlet iktidarını" (yine ne demekse) savunan ilk ve tek YÖK Başkanı'dır. Belki de söylerdi, bilmiyorum!
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |