Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Hukuk Fakültesi'nde 'mafya'yı tez konusu yapan Mahmut Gökpınar, "Türkiye'deki mafya, kaçakçılık ve devlet ihaleleri ile zengin olmuş kişiler tarafından oluşturulan bir grup" dedi
Mafya, Konya Selçuk Üniversitesi (SÜ) Hukuk Fakültesi'nde tez konusu oldu. SÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı'nda yüksek lisans (master) öğrencisi olan Mahmut Gökpınar, "organize suç örgütleri" konulu tezi için, Türkiye'de örgütlü suçun tarihini güvenlik, adliye ve basın arşivlerinden araştırınca, çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Bizimkiler mafya değil 'çete' Çalışmasında, organize suç örgütlerinin tarihi ve işledikleri suçlar hakkında ayrıntılı bilgilere yer veren Gökpınar, önce "mafya" ile "çete" arasındaki farkı ortaya koydu: "Mafya ile çete arasındaki en önemli fark yapılanma şekilleri ve faaliyet alanlarında yatmaktadır. Mafyada gizlilik esas iken, çetelerde özellikle çete reisi gücünü ispatlamak için ortalıkta görünmek zorundadır. Mafya daha çok silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ile uğraşırken, çeteler sistemdeki tıkanıklıktan doğan ranttan pay almak peşindedir. Türkiye'de son yıllarda çetelerin en önemli faaliyet alanları arazi, çek-senet, kumar, otopark, eğlence, haraç, tahsisli plaka alanlarında yoğunlaşmaktadır. Mafya gerek ulusal gerekse uluslararası zeminde ortak bir beyin ve stratejiye sahip iken çeteler, bu büyük pastadan sadece dilim alma peşindedirler. Bu nedenle çeteleri, mafya taşeronları olarak değerlendirmek mümkündür." Gökpınar, Türkiye'deki mafyanın, batılı anlamda organize görüntüsünden uzak, daha çok "hantal bürokrasi ve gümrük duvarları nedeniyle büyük boyutlara ulaşan kaçakçılık ve devlet ihaleleri ile zengin olmuş işadamları tarafından yaratıldığına" dikkati çekti. 'Baba'lık kurumu (!) sarsıldı Türkiye'deki mafyanın özünü kırsalda "eşkıyalık", kentte ise "külhanbeylik ve kabadayılığın" oluşturduğunu vurgulayan Gökpınar, özellikle 1990'lı yıllarda eski ideolojik kökenli sabıkalıların devreye girmesiyle, geleneksel Türkiye'ye özgü "babalık" kurumunun sarsıldığını kaydetti. Çetelerinin "serbest piyasa" ekonomisinin sağladığı imkanlardan azami ölçüde yararlandığını belirten Gökpınar, "Bu gruplar, yasal çerçevede faaliyet gösteren işadamları gibi davranıyorlar. Paravan kuruluşlar aracılığıyla faaliyetlerini sürdürüyorlar. Aralarında küresel bir ağ oluşturmuş durumdalar. Yasa dışı yollardan elde edilen finansman, başta politik sistem olmak üzere basına ve kamu yönetimine nüfuz edilmesinde, onların yönlendirilmesinde bir güç unsuru olarak kullanılmaktadır" ifadelerini kullandı. Gökpınar, organize suç örgütleri ile mücadelede, "özel birim" oluşturulması ve "tanık koruma programı" hazırlanmasının önemini de vurguladı. 'Hayırsever' görünüyorlar Tezde, şu tespitlere de yer verildi: "Organize suç örgütleri, haksız kazançlarının bir kısmını bir kısım yardım adı altında dağıtmak suretiyle, kamuoyunda sempatik görünme çalışmaktadırlar. Vakıflar kurarak, yardım görüntüsünde zorla para toplarlar. Güvenlik kuvvetlerine yönelik herhangi bir eylemleri yoktur. Bu psikolojik tesire müsait önemli bir taktiktir. Devlet mekanizmasındaki pek çok unsuru kullanmak ya da aracılık yapmak, yapılanmanın en büyük özelliğidir. Sabıkalı olmak, cezaevi görmek gibi vasıflar hiyerarşik yapının gereğidir. Sicili temiz kişiler vasıtasıyla şirketler kurarak kara para aklama yöntemine başvururlar. Örgütün genişlemesinde hemşericilik önemli bir yer tutar. Mal varlıkları genellikle başkalarının üzerine kayıtlıdır."
|
|