T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 27 ARALIK 2005 SALI | ||
|
Dünya finans sisteminin yükselişi hızla devam ediyor. Otuz yılı aşkın yaşanan bu yükselişin ilk tetiğini petrol çekmişti. 1970'li yıllarda yaşanan petrol fiyatlarındaki artışlar, petrodolarlara dönüşüp yeniden uluslararası finans piyasalarına girmiş, bu fon fazlalığı dış ticaret açığı yaşayan ve bu yüzden dış kaynağa aç gelişmekte olan ülkelere hızla yönelmişti. Bu gelişme, yüzyılın başındaki savaşın ardından giderek daralan uluslararası mali sistemin yeniden büyümesini sağlayan ilk kıvılcımdı. Gelişmekte olan ülkelere dönük bu kredi furyası, 70'lerin sonunda bu ülkelerin borç batağına saplanmasıyla son bulduysa da, uluslararası finans artık küresel pazarın risklerini ve getirilerini tatmıştı. Dahası iletişim, veritabanı ve işlem teknolojilerindeki muazzam gelişmeler, uluslararası faaliyetlere girişmenin bedelini hızla düşürmeye başlamıştı. Yeni dünya düzeninin iktisadi ayağında küresel mali sistem kesinlikle yerini alacaktı. Yapılması gereken tek şey, gelişmekte olan pazarları ıslah etmekti. Bunun yolu da, liberalleşme ve deregülasyon, yani mali piyasaları kamunun bağlayıcı etkisinden uzaklaştırmaktan geçiyordu. Bu politika, 80'li yıllarda gelişmekte olan ülkelerde, 90'ların başında da eski sosyalist ülkelerde başarıyla uygulandı. Başarıyla diyoruz, çünkü neticede liberalleşme büyük ölçüde oturtuldu. Dünyada serbest piyasa modelinin alternatifi olabilecek bir iktisadi rejim, bir kalkınma stratejisi, bir büyüme patikası kalmadı. Ancak başarı, ne yazık ki bununla sınırlı oldu. Dönüşüm geçiren ülkeler, ne gelişmiş ekonomilere yaklaştı, ne de kendi içlerinde geçmişe nispetle daha adil, daha istikrarlı, daha sürdürülebilir bir büyüme potansiyeli kazandı. Gelişmişlerle gelişmekten bıkmamış olanlar yeni bir sistemde eski alışverişlerine devam ettiler. Deregülasyon, finans sistemine girişi engelleyen barikatları teker teker yıktı. Piyasalara küçüklü büyüklü yeni finans aracıları girdi. Bunlar bazı ülkelerde büyük çaplı krizlere sebep oldular. Kimi zaman bu süreç, global piyasalara da yansıdı. Ancak ilk deregülasyon tecrübesinin iki önemli sonucu oldu. Her şeyden önce mali piyasalarda denetim ve düzenlemenin ne kadar elzem olduğu bir daha görüldü. Siyasi etkiden arî olacağı düşünülen üst kurullar, bağımsız merkez bankaları bu işi yüklendiler. İkinci önemli sonuç, yeni piyasalar, yeni ürünler, yeni mevzuat olarak karşımıza çıktı. Tabiatıyla bu yeni ürünlerle birlikte mali sistemin geleneksel kurumlarının da kurumsal yapılarında önemli dönüşümler yaşanmaya başlandı. Evlilikler, boşanmalar, yeni markalar derken finans sistemine bir tarafından bulaşmayan kimse kalmadı dünya üzerinde. Bireysel bankacılık, kredi kartları, mortgage ve bireysel emeklilik kişileri soktu düzenin içine. Risk sermayesi, hedge fonları ve sendikasyon kredileri kurumsal bankacılığın sunduğu yeni tatlar oldu müşterilerine. Tasarruf sahiplerine, yatırımcılara, elinde likit bulunduranlara çeşit çeşit borsalar, ürünler ve "opsiyonlar" sunuldu birikimlerini sistem içinde değerlendirsinler diye. Bildiğimiz alışverişler bile bir şekilde artık finans sistemi üzerinden geçer oldu. Fakirler de unutulmadı; mikro kredilerle onları da bulaştırdık bu işe. Yeni dünya düzeni, finans emperyalizmi üzerine kurulu. Vergi kaçırabilir, ama kredi kartı borcunuzu kaçıramazsınız.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |