|
|
Kur'an-ı Kerim'de İyi İş/Kötü İş Karşılaştırması
Geçen Pazar yazımızda, Kur'an-ı Kerim'in en temelli kavramlarından biri olan amel-i sâlih kavramını ele almaya başlamıştık. Amel-i sâlihin tanımını yapmış, âyetlerde sayılan başlıca amel-i sâlihleri belirtmiş, kalıcı iyiliklerden, Yüce Allah'ın amel-i sâlihe teşvikinden ve sâlih kişilerden sözetmiştik. Bugünkü yazıda, sâlih ameli daha yakından kavramak amacıyla, inşallah amel-güç ilişkisi, amel-niyet ilişkisi, amellerde kesintisizlik ve süreç, iyi amel-kötü amel karşılaştırması hususlarını ele alacağız. İyi İşleri İşlemek: Amel-Güç İlişkisi Mülkün sahibi Yüce Allah, hayatı ve ölümü, daha iyi amel yapanları sınamak için yaratmıştır. (Mülk, 67/1-2) İyi işleri işlemek, kişilerin gücü oranında gereklidir. Bu husus, Yüce Allah tarafından şöylece dile getirilir: "İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz-, işte onlar cennetliktir. Onlar, orada ebedi kalıcıdırlar." (A'râf, 7/42. . Ayet mealleri için bk. www.kuran.gen.tr Türkiye Diyanet Meali. Meallerde, kendi anlayışımız çerçevesinde âyeti daha iyi karşılayacağını sandığımız bazı değişiklikler yaptığımıza da işaret edelim.) Sâlih ameller, asla kişilerin gücünü aşan işler değildir. Zamanı geldiğinde ve fırsatı doğduğunda, imkânlar ölçüsünde sâlih amel işlenmelidir. Hz.Peygamber (s.a.), amel-güç yetirme ilişkisine dikkat çekmiştir. Hz. Ayşe (r.a.), bu hususa şöyle değinmiştir: Rasulullah (s.a.) ashâbına emrettiği zaman, güçlerinin yeteceği amelleri işlemelerini emrederdi. Ashâb "Ey Allah'ın elçisi! Biz, senin gibi değiliz. Allah, senin olmuş ve olacak günahlarını bağışlamıştır." derlerdi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.) kızar, hatta kızdığı yüzünden belli olurdu. Sonra, şöyle buyururdu: "Sizin en müttekîniz (Allah'tan en sakınanınız) ve Allah'ı en çok bileniniz benim." (Buharî, iman, 13) Amel-Niyet İlişkisi Niyet, ameller için değer katan ya da azaltan etkiye sahiptir. Hz.Peygamber (s.a.) "Ameller, niyetlere göredir. Herkes için, niyet ettiği şey vardır." (Buharî, bed'u'l-vahy, 1; Müslim, imaret, 155; Ebu Davud, talâk, 11; Tirmizî, cihad, 16) hadisiyle niyetin işlev ve etkisini, çok açık biçimde ifade buyurmuştur. Dolayısıyla, bir amel hangi niyetle yapılırsa, bu niyete göre değerlendirilir. Bu yüzden, bir amel Allah katında bazen beğenilirken, bazen de görünüşçe bütün biçim şartlarını taşıdığı halde Allah tarafından beğenilmeyip reddedilebilir. İyi niyet, amelleri sâlih amel, dolayısıyla da ibadet durumuna getirir. Allah rızası gözetilen her iş, bir sâlih amel niteliğindedir. Hz.Peygamber (s.a.), Sa'd bin Ebî Vakkâs'a, şu tavsiyede bulunmuştur: "Allah rızası için başkasına yiyecek ikram etsen, sevap kazanırsın; hatta karının ağzına verdiğin bir lokmayla bile, sevap kazanırsın." (Buharî, vesâyâ, 2; Müslim, vasıyyet, 5; Tirmizî, vesâyâ, 1) Buna karşılık kötü niyet ya da niyetini bozma, sâlih ameli, sevap kazandıracak konumdan, günah bir amele çevirebilir. Namaz kılmak, iyi niyetle sevap kazandıran ibadet türünden bir sâlih ameldir. Ama, namazda Allah rızası ya da ihlâs değil de, riya (gösteriş) ya da dünyevî bir çıkar gözetilirse, ibadet olmaktan çıkar, sorumluluk doğuran günah bir amele dönüşür: "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar, onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar." (Mâûn, 107/4-6) Amellerin Kesintisizliği Yüce Allah, hayatta kolaylık ve zorluğun iç içe bulunduğunu, amelsizliğin/aylaklığın/avareliğin boşluk doğurduğunu, bu yüzden amellerin kesintisiz sürdürülmesini buyurur:"Şüphesiz güçlükle beraber, bir kolaylık da vardır. Gerçekten de, güçlükle beraber, bir kolaylık da vardır. Öyleyse, bir işi bitirince/bitirip boşalınca, hemen diğerine koyul/yeni bir yorgunluk tat." (İnşirah, 95/7) Boş zamanları, uygun ve yararlı işlerle değerlendirmemek, birçok kötü işin yapılmasına kapı aralayabilir. Amel-Zaman İlişkisi Kur'an-ı Kerim'de sâlih amelle bağlantılı olarak ele alınan önemli bir nokta, amel-zaman ilişkisidir. Amel, yukarıda değinildiği üzere kesintisiz olması gerektiği gibi, zaman etkeni açısından da bir süreç özelliği taşır: "Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka." (Asr, 103/1-3) Asr Sûresi'nin ilk bölümü, zamandan şikâyeti olanlara, Yüce Allah'ın tenkidini içerir. Bu durumda olan insanların kaçınılmaz sonu, hüsrana uğramaktan başkası değildir. Sûrenin ikinci bölümü ise, hüsrandan kurtulanları, geçmişte ve/ya gelecekte iyi ameller işlemiş/işleyecek olanlar biçiminde dile getirir: 1) iman edenler, 2) sâlih amel işleyenler, 3) hakkı tavsiyeleşenler, 4) sabrı tavsiyeleşenler. Bütün bu iyi işleri yapanlar, yaptıklarının karşılığını görecektir. Amel-i Gayr-i Sâlih/Amel-i Seyyie (kötü iş) Kur'an-ı Kerim'de, amel-i sâlihin yanında, "amel-i gayr-i sâlih" ya da "amel-i seyyie/sû" nitelendirmesiyle, "kötü, çirkin, zararlı, yaramaz, akıllıca olmayan, uygun düşmeyen" işler de ele alınmıştır. Bunlar, Yüce Allah'ın emirlerine uygun olmadan yapılan işlerdir. Dolayısıyla bu tür ameller, günah türünden ameller sayılırlar. Yüce Allah, kötü amellerden sakınılması gerektiğini, sakınılmazsa âhirette cezaya yol açacağını buyurmuştur: "İş, ne sizin kuruntularınıza, ne de kitap ehlinin kuruntularına göredir. Kim kötü amel işlerse, cezasını görür. O, kendisine Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir." (Nisa, 4/123) Kötü Amellere Tövbe Herhangi bir sebeple kötü amel batağına dalmak, çıkışı olmayan bir batış değildir. Tövbe istiğfar, kötü amel batağından kurtuluşu sağlar, ardından ıslah olup iyi işlere yönelme Yüce Allah'ın engin bağışlama, merhamet ve tövbeleri kabul lütfuna erişme nimetini bahşetmesine kapı aralar: "Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur." (Nisa, 4/110); "yetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: 'Selâm olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir." (En'am, 6/54); "Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman (larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayan ve çok merhamet edendir." (A'râf, 7/153); "Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayan ve çok merhamet edendir." (Nahl, 16/119) Her şeye rağmen, kötü amel işleyip tövbe etmeye yanaşmayanlar, yaptıkları kötülük oranında cezaya çarptırılırlar: "Kim bir iyilik ederse, ona daha iyisi verilir. Kim bir kötülük yaparsa, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler." (Kasas, 28/84); "Yaptıklarının kötülükleri karşılarına dikilmiş ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıvermiştir." (Fussilet, 45/33)
İyi Amel-Kötü Amel Karşılaştırması
Sâlih amel işleyenler ile işlemeyenler, birbirinin karşıtıdırlar. Salâh ve sulh temelli iş yapanlar, yeryüzüne düzgünlük, sevgi, barış, iyilik, huzur ve uyum getirirler; kötü amel işleyenler ise bozgun, nefret, kötülük, kavga, çekişme ve didişme getirerek yeryüzünü fesada boğarlar. Yüce Allah, iyi amel ile kötü ameli eşit tutmayacağını belirtir: "Kör ile gören, îman edip sâlih (yararlı) ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz, pek az düşünüyorsunuz." (Mü'min, 40/58) (gören x kör = iman edip sâlih amel işleyen x kötü amel işleyen) "Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!" (Casiye, 45/21); "Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?" (Sad, 38/28) Son âyette belirtilen karşıtlığı, şu kurulumla gösterebiliriz: iman + sâlih amel x yeryüzünde fesat çıkarma, takva x yoldan çıkıp arsızlaşma Yüce Allah, çeşitli gerekçelerle, iyi ameller ile kötü amelleri karıştıranlar olabileceğini, ama bu karıştırmadan dönüş ve kurtuluş olduğunu da belirtmiştir: "Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir. Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar sâlih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin ve çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi?" (Tevbe, 9/102)
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |