AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
Siyasal ahlak
Ahlakçılık yapmak yerine ahlaklı olmak gerekiyor. En güzel anlatım sözle yapılan değil, davranışla sergilenendir. Ahlak haddizatında konuşulacak değil, yaşanacak bir olgudur. Elbette ahlaki hususların konu edilmesi ve paylaşılması da bir anlam taşır, ama tek başına ahlaklı bir çevre oluşturmaya yetmez. Bu yüzden ahlakın edebiyatı değil, pratiği anlamlıdır. Ahlakın bireysel ve toplumsal olanı yanında siyasal olanı da vardır. "Siyasal ahlak" sadece bir meslek etiği demek değildir. Yani siyaset yapan insanların belli etik kurallara saygı göstermelerine indirgenemez. Siyasal ahlak, siyasetin yapılış gayesinin de asli bir unsurudur. Hem siyasetin gerçekleşme zemini, hem de siyasetin amacıdır. Siyasal ahlak siyasetçinin yolsuzluğa bulaşmaması; siyasetin kibir, haset, iki yüzlülük, iltimas gibi hastalıklarından uzak durması demek değildir tek başına. Aynı zamanda siyasetin ulvi bir amaca dönük yapılması, siyasal hareketin kendi kuruluş ve varoluş gayesine uygun ve uyumlu olmaya çalışmasıdır. İdealini yitiren, hassasiyetlerini kaybeden, halkın beklenti ve ümitlerini boşa çıkaran siyasetçi de siyasal ahlaktan uzaklaşmış demektir. Kuruluş amacını, mantığını, söylemini unutan partilerin farklı gündemler ve politikalar peşinde koşması da o partinin siyaseten raydan çıkması demektir. Türk siyasi yaşamının partiler mezarlığında medfun olan hareketler bu ahlaki duruşu sergileyemeyen yani kendi varolma amacını yitiren, programlarından, kimliklerinden, temsil ettikleri halktan kopan partilerdir. Varolmanın birinci şartı şahsiyetiyle kaim olmaktır. Şahsiyetini ve ahlaki çizgisini yitirenler varoluşsal bir kriz yaşıyorlar demektirler. Kurumsal şahsiyet olarak partiler de kendi varlık çizgisinde ilerledikleri oranda yaşama şansına sahip olabilirler. Ruhu kaçan hareketler bir süre cisimleri üzerinde durabilirler, ancak kısa zaman sonra yere yığılır kalırlar. Ruhu beslemeyi ihmal eden partiler krizlerden kurtulamazlar. Ruhun gıdasını ihmal eden, yaşanan olumsuzluklardan dersler çıkaramayıp kalbi kararan, halkın üzüntüsünü hissedemeyerek yüreği taşlaşan, en somut olaylardan bile ders çıkaramayacak kadar aklı tutulan partiler devrildiklerinde arkasından ağlayan da bulamazlar. Her parti yaşayan bir organizma gibidir. Siyaset alınan nefesleri, çarpan yürekleri, sevinen ve üzülen ruhları, hastalanan veya acıkan bedenleri aynı canlılıkla hissedebilmek, insanların yaşamının her anına muttali olabilmek demektir. Bu yüzden günlük hayatın içinde yaşayan bir uğraştır siyaset. Sezai Karakoç'un dediği gibi insanların üç ideali vardır: Birincisi doğruluk ideali, bilim bununla uğraşır, hakikati arar. İkincisi "iyilik ideali", ahlak bununla meşgul olur. Üçüncüsü "güzellik ideali", sanat bununla ilgilenir. Siyasal ahlak öncelikle "iyi"nin peşinde koşmaktır. Bireysel, toplumsal ve siyasal "iyi"yi bulmak ve herkesin istifade edebileceği "ortak iyi"yi netice verecek bir siyasal düzen inşa etmek... Ancak bu arada siyasetin doğruluk ve güzellik idealini de esas kabul etmesi gerekir. Yani hem bilimselliğe, hem de estetiğe önem vermeli. Siyasal üslup, yöntem ve davranışların bu üç ideali de önemsemesi siyasette kalitenin artması demektir. Aslında siyaset hep iyinin peşinde koşmuştur. Ancak sıkıntı bu iyi'nin kişisel veya grupsal bir mahiyet taşımaya başlayıp, toplum veya öteki açısından iyi olmaktan çıkmaya başlamasıdır. Belli bir zümrenin menfaati üzerinde yükselen siyasetin toplumun geneli açısından zarara dönüşmesi siyasal ahlakı gerekli kılar. Siyasal ahlak siyasetin genel için yapılması, umumun hak ve hukukunu gözeten bir düzeni tesis etmeye çalışmasıdır. Siyasal ahlak "siyasetin omurgası"dır. Siyasal ahlak zayıfladıkça, siyaset de yamulmaya başlar. Siyasette dik durabilmek, ahlaki çizgiden sapmamayı gerektirir. Siyasal ahlak tasavvurumuz üzerinde biraz daha durmakta yarar var. Siyasal ahlakın hangi değerleri esas alacağı da başka bir yazının konusu.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |