AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
Adalet Bakanı'nın "neşter" isyanı
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bir meslek kuruluşunun başkanına soruyor: "Şimdiye kadar hangi meslek kuruluşu kendi elemanıyla ilgili iddiaların üzerine gitmiştir?" Çiçek devam ediyor: "Hükümet olarak tüm iddiaların üzerine gidiyoruz ama birçok kuruluş aynı hassasiyeti göstermiyor. Mücadelede yalnız kalıyoruz." Bakanla başkan arasında geçen bu konuşmayı Çiçek'e sordum, "Doğru" dedi. Burada önemli olan diğer nokta, konuşmanın nedeni. Çiçek, Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulu'nun "Neşter-2" davasıyla ilgili verdiği karardan sonra bu soruya yanıt arıyor. Çiçek, yeni bir tartışmaya yol açmamak için kararla ilgili konuşmasa da rahatsızlığını yakın çevresine açık bir dille anlatıyor. Çiçek, sözkonusu karar için "Doğru yapmadılar, keşke yargılamanın önünü açsalardı" diyor. Nitekim "Neşter-2" davasında alınan ve yargıda "içtihat" gibi görülen bu karar, Yargıtay ile MİT arasındaki "derin" kavgada, iddiaların önünde "kalkan" oluşturuyor. Bu karar bir nevi, Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya için "dokunulmazlık" oluşturuyor. Hatırlayacaksınız, "Neşter-2" davasında nüfuz kullanarak davaları etkilemeye çalışmakla suçlanan 8 Yargıtay üyesi hakkında dava açılması izni verilmemişti. Bu kararın ardından, yargıdaki yolsuzluk iddialarını soruşturan DGM Savcısı Ömer Suha Aldan etkisizleştirilmiş, düz savcılığa atanmıştı. Bu gelişmeler, Adalet Bakanı Çiçek'i doğruluyor. Yargıtay örneğinde yaşanan bu koruma zırhı, maalesef "Özerk Cumhuriyet" gibi hareket eden tüm kuruluşlara da sirayet etmiş durumda. Yani Çiçek'in dediği gibi "mücadelede yalnızlık" yaşanıyor. 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Ferit Bernay hakkında maliye müfettişlerinin raporu olduğu halde, YÖK, Bernay hakkında soruşturma izni vermiyor. Bir üst kurulda başkan yardımcısı eşini başka bir üst kurula yerleştiriyor, sonra o üst kuruldaki başkan yardımcısının eşini kendi çalıştığı üst kurula aldırıyor. Erman Toroğlu ağzıyla, tam bir cambazlık. Ama üst kurul başkanları bir şey yapmıyor, yapamıyor. MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu, "Ben devletim" diyerek Özkaya'nın kapısını çalıyor, eski MİT görevlisi Faik Meral'in pasaportu Alaattin Çakıcı'nın üzerinde çıkıyor, bu önemli kuruluş yerde sürünüyor, ama başkanını değiştiremiyorsunuz.... Mesela, MİT Başkanı Şenkal Atasagun'un görevden alınması için devletin zirvesinde çok yönlü mutabakat şart. Kağıt üzerinde baktığınız zaman MİT Müsteşarlığı Başbakan'a bağlı. Yani, davul hükümetin sırtında tokmak başkalarının elinde. Ama çözüm şart, MİT'in tepesinde değişiklik kaçınılmazdır. Kaldı ki, 11 Şubat 1998'de MİT Müsteşarı olan Şenkal Atasagun 6 yılı aşkın süredir işbaşındadır. Sönmez Köksal 5.5 yıl, Teoman Koman 4 yıl, Hayri Ündül 2 yıl, Burhanettin Bigalı 5 yıl, Bülent Türker 2 yıl, Adnan Ersöz 1 yıl, Hamza Gürgüç 4 yıl, Bahattin Özülker 7 ay, Nurettin Ersin 2 yıl, Mehmet Fuat Doğu 5 yıl, Avni Kantan 1 yıl MİT Müsteşarlığı yapmıştı. Çözüm için emekliliği beklerseniz, 1941 doğumlu olan Atasagun'un emekli olması için daha 2 yılı var. Ancak burada eklemek istediğim önemli bir nokta daha var. Buraya kadar tamam. İğneyi başkalarına batırırken çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekir. Çiçek diyor ki, "Bir imamın Laila'ya gitmesinde hukuki engel yoktur ama bunu kamu vicdanı onaylamaz." Doğrudur. Eroin kaçakçılığıyla suçlanan Mustafa Bayram'ı neredeyse aklayan açıklamalar yapan Van Emniyet Müdürü Tacettin Kurt hâlâ görevinin başında. Tren kazalarından sonra açıklamalarıyla toplumun hafızasından silinmeyen bürokratlar işbaşında. Hatta, Ulaştırma Bakanlığı'nda bazı bürokratlar, "istifa" iddiaları karşısında, "Her kazadan sonra birimiz istifa etsin, bir de istifa bakanlığı kurulsun, başına da CHP'li Ali Topuz getirilsin" diyerek eğlenmeye devam ediyor. Belli ki, bu beyler hâlâ işin ciddiyetini fark etmiş değiller. Bazı bakanlar da Başbakan'ın hızına yetişemiyor artık. Bu kanaat sadece kamuoyunda değil, iktidar partisi içinde de yüksek sesle dile getiriliyor. AK Parti İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu'nun "Bakanların yarısı gitmeli" sözü tesadüf değildir. Müezzinoğlu'nun değişiklik için "eylül" ayını işaret etmesi, TBMM yönetimi ile kabine değişikliği arasında irtibat kurulmasındandır. Burada kilit tercih, TBMM Başkanı Bülent Arınç'la ilgilidir. Benim kanaatim, Arınç'ın yeniden TBMM Başkanlığı'na aday gösterileceği yönünde. Biraz iddialı olacak ama bu sorunun yanıtının kesinleştirildiğini düşünüyorum. Hükümete gelince... Şu aşamada çok kapsamlı bir değişiklik düşünülmüyor. Bir iki yorgun bakanın dinlendirilmesi veya parti yönetimine kaydırılması, daha çok kabine içi kaydırmanın yapılması ihtimali üzerinde duruluyor. Unutulmamalı ki, vücut enfeksiyon kapmışsa antibiyotik şart. Ancak yeterli dozda ve zamanında verilmeyen antibiyotiğin ise hastaya hiçbir yararı olmaz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |