AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
Kaşgar'da Erdem Bayazıt Ay Vakti'nde A. Özdenören
Kaşgar dergisinin son sayısında (Temmuz-Ağustos 2004, sayı: 37-38) Erdem Bayazıt'ın bir şiiri var. Bu sayıda zikre değer başka şiirler de var elbette: İlhan Berk, Cevdet Karal, Ömer Erdem, Bülent Ata, Ahmet Murat, Mehmet Can Doğan ve daha başka değerli şairler... Ama itiraf etmeliyim ki, beni Erdem Bayazıt'ın imzası heyecanlandırdı. İki yönden: birincisi, Erdem Bayazıt'ın imzasını çoktandır görmüyordum ve onu alabildiğine özlemiştim. İkincisi, "Kız Kulesi" başlığını taşıyan bu şiiri, tadını bildiğimiz Erdem Bayazıt şiirlerinden farklı bir söylem getiriyordu. Erdem Bayazıt'ın alışık olduğumuz şiir tarzı, benim eski tanı'mı yineleyerek söylersem, ünlemli bir şiirdir. Onda, biraz Köroğlu'ndan, biraz Dadaloğlu'ndan gelen bir meydan okuma tavrı ve evcilleşmiş bir hamaset tadı vardır. Bu şiiri (Kız Kulesi), onda daha önce nerdeyse hiç görmediğimiz veya böylesine som ve katkısız ve rafine halde görmediğimiz bir munislik ve lirizm taşıyor. Şiirin, kendi içinde taşıdığı dramanın ve tonlamasındaki facia atmosferinin; bunun yanında süregelen içli ve dokunaklı söylemin sözünü etmiyorum. Bütün bunlar, belli başlı bir metin tahlilini gerektirir. Burada ancak şunu söylemekle yetinelim: Erdem Bayazıt'ın bu şiiri, eksiksiz ve fazlasız duruşuyla kemalini yaşayan bir şairin kamil bir ürünüdür. Erdem, umarız ki, bizi, ağzımıza bir parmak bal çalmakla bırakmaz ve bu tarzdaki şiirler toplamını tez elden okuyucusuna ulaştırır. Ve Ay Vakti... Ay Vakti dergisinin son sayısında (Temmuz-Ağustos 2004, sayı: 46-47), ölümünün birinci yıl dönümünde Alaeddin Özdenören'i anan bir yazıya yer veriliyor: Selami Şimşek'in "Kanı Güneş Gibi Bir Çocuk: Alaeddin Özdenören". Şöyle giriyor Şimşek yazısına: "Kanı güneş gibi bir çocuğu bir yıl önce ebedî aleme yolcu ettik. Yalnızlık ve hüzünle büyümüş bir çocuğu. Belki ilk bakışta çocuk şiirleri yazan bir şair olarak görülmese de şiirlerinde karşımıza çocuklara adanmış bir ömür ve onların özellikle acılarını paylaşan hatta yaşayan bir şair ortaya çıkar. Bu da öyle kolay bir iş değildir. [...] Her ne kadar çocuklardan ölümü uzaklaştırmak istese de bunu bir türlü beceremez. Zira çocuk, ölümün sessizliğiyle ve yağmurun boşalan, çarpan ve kırbaçlanan yalnızlığıyla büyümektedir: 'Şiir geldi çarptı mutlak/İçerimin denizine/Çocuklar yakın çocuklar uzak/Bürünerek ölümün sessizliğini/Yürüdüler üzerine...' [...] O'nun acısı bunlarla kalmaz, kendi evladı Kerem'in ölümüyle daha da katmerlenir. Neredeyse ikinci şiir kitabının içindeki şiirlerin tümüne yakını Kerem'in hüznü ve hasreti ile doludur. Yavrusunun ölümünden çok müteessir olan Özdenören, ardına hiçlik derelerini ve önüne varlık güllerini alarak Kerem'ini bize tanıtır. [...] Bütün bu güzel duygu ve düşüncelere rağmen Alaeddin ağabey kendini ve çocukları bir türlü ölümden uzaklaştıramadan aramızdan ayrılıp gitti. Şiirle, bilhassa çocuk şiiriyle ilgilenenlerin "Güneş Donanması"na binip "Yalnızlık" denizinde yüzen "kanı güneş gibi çocuğu" seyrettiklerinde gözlerine inanamayacakları çok şeyler var." (s.7). Ay Vakti'nde M. Ragıp Karcı'nın Yakarış Temrinleri genel başlığı ile yazdığı nehir şiirinin Kuşatma Söylemleri-1 bölümünü buluyoruz. Ayrıca Recep Garip'in, Alaeddin Soykan'ın, Nurettin Durman'ın şiirlerini de anmalıyız. Metin Önal Mengüşoğlu da "Yunus'un Hemşehrisi Bir Şair: Mustafa Özçelik" başlıklı incelemesiyle Ay Vakti'nin bu sayısına katkı sağlıyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |