AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kafa karıştırıcı bir konu

Türkiye'de kafa karışıklığı daha çok kavramlara yüklenen anlamlarda yaşanıyor. Sözgelimi, hata, kusur, suç gibi sözcükler ilk bakışta birbirine yakın kavramlar gibi duruyor; ancak aralarında derin anlam farkları var ve bu da herbiriyle ilgili yaptırıma yansıyor. Hatalıyı suçlu, suçluyu kusurlu saydığımızda bütün değerler düzenini sakatlamış oluyoruz.

Son tartışmanın odağındaki Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, "İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?" sorusuna, "Edersem suçlu olduğum kanaati oluşur" cevabını veriyor. Tren kazaları sebebiyle aynı soru Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a yöneltildiğinde, onun da benzer bir refleks sergilediği görülüyor; "Eskimiş altyapının kusuru bana mı ait?" diyor o da. Yargıtay Başkanına Alaattin Çakıcı dâvâsını etkileme amaçlı ziyarette bulunan MİT sorumlusu da, onun âmiri MİT Müsteşarı da, davranışlarında herhangi bir 'hata' görmüyorlar...

'Suç', bilindiği üzere, ancak hukukî süreç sonucu oluşur; bu bakımdan Yargıtay Başkanı, MİT Müsteşarı, MİT Operasyon Başkan Yardımcısı ve Ulaştırma Bakanı için 'suçlu' sözcüğünü kullanmak elbette yanlıştır. Hatta, 'suç örgütü lideri' ithamına mâruz Alaattin Çakıcı bile, yargılanıp mahkum olana kadar, 'zanlı' veya 'sanık' olarak anılır. 'Suçluluk' ancak mahkeme kararıyla oluşur çünkü... Bizim hatalı veya kusurlu bulduğumuz her eylem kanun nazarında suç olmayabilir de.

Kavramları doğru kullanmadığımızda, tarafların verdikleri tepkiler konusunda farklı saflarda toplanabiliyoruz. Eminim, bir bölümümüz, tren kazaları yüzünden Ulaştırma Bakanının istifasının talep edilmesini yersiz bulurken, kurduğu ilişkiler yüzünden Yargıtay Başkanının istifa etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ya da, Yargıtay Başkanının 'hukuka uygun' davrandığına inananlar arasında, gariptir ama mümkündür, MİT Müsteşarı ve MİT Operasyon Başkan Yardımcısını sorumlu bulanlar da vardır.

Elbette olaylar ve davranışlar birebir birbirine benzemiyor: Yargıtay Başkanı ile MİT mensupları daha aktif bir eylem içerisindeler; buna karşılık Ulaştırma Bakanının bizzat kendisinin yaptığı bir eylem söz konusu değil. Olaylar yargıya intikal etse, mahkemeler, olaylar hakkında çok farklı kararlar verebilirler. Sözgelimi, MİT mensupları yasalarına uygun davranmış olabilirler de Yargıtay Başkanı onlarla görüşmekle yetkisini aşmış sayılabilir. Tren kazaları sebebiyle, mahkemeler, makinistleri veya hat/sinyal sorumlularını 'suçlu' bulabilir de bakan ve genel müdürü yargılama ihtiyacı bile duymayabilir.

Oysa, 'suç' atfedilemeyecek kişiler de 'eylem' konusunda 'hatalı' veya 'kusurlu' olabilir. TCDD Genel Müdürü kırmızı ışıkta geçen trenden dolayı 'suçlu' bulunmayabilir; ama bozuk sinyal, kalifiye olmayan makinist veya dinlenmeye alınmadan hemen sefere koşulan yorgun trenin raydan çıkması ya da çarpışması yüzünden 'kusurlu' sayılmaları pekâlâ mümkündür. Yargıtay Başkanının bir sanık ile ilgili olarak yetkisiz kişileri dinlemesi 'suç' teşkil etmese bile herhalde 'hatalı' bir davranıştır.

Suç olan bir eylemi yapan kişi güvenlik güçleri tarafından yakalanır, mahkemelerce yargılanıp cezalandırılır. Suç ile suça verilen ceza konusunda bir tereddüt pek az noktada görülür. Ancak, hatalı davranmış veya kusurlu biri için durum o kadar açık olmayabilir; onların durumu genelde karışıktır: Özel sektörde hata ve kusur daha fazla göze batar ve daha zor affedilir; ancak tartışmalara aldırmayıp kusurlu olduğu halde görevini sürdüren kamu görevlileri her zaman çıkabilir... Her insanın kendi kişiliği ile âmiri durumundaki yetkililerin tavrı belirler kamu görevlisinin âkıbetini.

Hata ve kusurun getirdiği zarar belli sınırlar içinde tutulabilir cinsten ise ne âlâ; aksi halde hatalı ve kusurlu görevlilerin kurumları ve onların yaptıklarına göz yuman âmirleri de o kargaşada yara alabilir. Rasyonel bir bürokratik/siyasal örgütlenmede sistemi olumsuz etkileyebilecek hata ve kusurlara pek müsamaha edilmez. Hata ve kusura göz yumanlar, cezası bazen itibar kaybı bazen güç yitimi biçiminde gerçekleşen, 'siyasî bir suç' işlemiş sayılırlar...

Kafanız karıştıysa bu doğal; konunun kendisi kafa karıştırıcı zaten...


« Geri Dön

 

15 Ağustos 2004
Pazar
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED