|
|
'Demokrasi hiç bu kadar iyi işlememişti' Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak savaşıyla ilgili süreçte, kararların son derece demokratik bir şekilde alındığını belirterek, "Başka konularda belki Türkiye'de demokrasi bu kadar iyi işlememiştir" dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak savaşıyla ilgili süreçte, kararların son derece demokratik bir şekilde alındığını belirterek, "Başka konularda belki Türkiye'de demokrasi bu kadar iyi işlememiştir" dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün "Hükümetle orkestra gibi uyum içindeyiz" şeklindeki sözlerinden sonra Dışişleri bakanı Abdullah Gül de TSK'nın siyasi iradeye son derece saygılı davrandığını belirterek, "TSK, siyasi iradeye olan saygısını ve bağlılığını her zeminde açıkça söyledi. Biz de çok açık bir istişare içinde olduk. Böyle çok önemli kararları biz siyasetçiler kendimiz vereceğiz demedik" diye konuştu. Yeni Şafak'ın sorularını cevaplayan Gül, Irak krizinin başlangıcından savaşın bittiği bu güne kadar yaşananları şöyle anlattı: Neden 'koalisyondayız' dedim? ABD, Koalisyon içinde yer alan 40'a yakın ülkenin ismini dünyaya duyurdu. Türkiye de bu ülkelerden biri. TBMM hava sahasını açmadı mı? Bizim hava sahamızdan Amerikan ve İngiliz uçakları geçti. Dolayısıyla bu konuda kara verecek merci TBMM'ydi. TBMM, müttefiki ABD ile daha geniş kapsamlı bir işbirliği yerine daha daraltılmış bir işbirliği içinde oldu. Benim 'koalisyondayız' derken söylediğim buydu. ABD askeri ve silahı bizden gitmedi Yoksa herkes biliyor ki biz savaşın içinde değiliz. Türk havaalanlarından yabancı bir devletin savaş uçağı havalanıp Irak'ı bombalamadı. Türkiye'ye herhangi bir yabancı asker gelmedi. Türkiye'den Irak'a dönük herhangi bir askeri malzeme, mühimmat veya savaş malzemesi geçmedi. Hatta tam tersi oldu. Savaş öncesi Türkiye'den kalkan uçaklar, Irak'ı bombalıyordu. "Çekiç Güç", 54. hükümet döneminde "Keşif Güç"e dönüştürülmüştü. Bunların operasyonlarına son verildi. Powell geldiğinde insani amaçlı işbirliği istedi. Biz de ona "evet" dedik. Gıda, ilaç ve yakıt istendi. Sürekli istişare halinde olduk Kararlar son derece demokratik bir şekilde alındı. TSK, siyasi iradeye olan saygısını ve bağlılığını her zeminde açıkça söyledi. Biz de çok açık bir istişare içinde olduk. "Böyle çok önemli kararları biz siyasetçiler kendimiz vereceğiz" demedik. İşin geçmişini de çok iyi bilen, sahayı çok iyi bilen, savaş ortamı da söz konusu olduğundan Silahlı Kuvvetler, Dışişleri, bu süre içinde çok yoğun çalıştı. Sayın Cumhurbaşkanı aynı şekilde istişarelerimiz içinde oldu. O açıdan her şey bir demokratik ülkede nasıl oluyorsa öyle oldu. Başka konularda belki Türkiye'de demokrasi bu kadar iyi işlememiştir. TBMM'den de kararlar aynı olgunluk içinde çıktı. Irak'ı Iraklılar yönetmeli Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak'ta savaş sonrası yeniden yapılanmanın, ülkenin gerçeklerini göz önünde bulundurarak oluşturulması gerektiğini söyledi. Gazetecilerin sorularını cevaplayan Gül, Irak'ta savaş sonrasıyla ilgili sorular üzerine, Irak'ın demokratik olmayan bir otoriteyle yönetildiğini hatırlatarak, "Bizim rejime karşı sempatimiz söz konusu değildi. Artık geleceğe bakmak lazım. Yeniden yapılanmanın Irak'ın gerçeklerini dikkate alarak oluşması gerekir. Türkiye, üzerine düşenleri yapmaktadır. Irak bağımsız bir ülkedir ve Iraklılar tarafından idare edilecektir. Yönetimde Irak'ın tüm asli unsurları temsil edilmelidir" dedi. Daha sonra Kanal 7 televizyonunda canlı yayına katılan Abdullah Gül, savaş nedeniyle devleti küçültmek ve köklü reformlar konusunda gecikmeler yaşandığını belirterek, "Reel faizlerin düşmesi için uluslararası finans kuruluşları ile mutabakat gerekiyor. Faizler emirle düşmüyor. Süratli bir şekilde şimdi sıra reel faizlerin düşmesinde'' diye konuştu. Annan Planı'nı Rumlar da reddetti
"Kıbrıs sorunu Lahey'de çözülemedi. Annan planını yalnızca Türk tarafı değil, Rum tarafı da reddetti. Onlar da referanduma gitmeyi kabul etmedi. Ama Türk tarafı giderken bunu ilan ettiği için Türk tarafına mal edilmiş oldu. Ayın 16'sında Rum kesimi AB'ye tek taraflı üye oluyor. Bunu bizim önlememiz mümkün değil. Ayrıca 16 Nisan her şeyin sonu da değil. Rumlar 2004 yılında tam üye olacaklar. Bu süre içinde Kıbrıs'ta kabul edilebilecek bir çözümü bulmak için Türkiye bütün gayretini gösterecektir. Ancak çözeceğiz diye de empoze edilen herşeye evet diyeceğimiz anlamı çıkartılmamalıdır. Annan planı referans olabilir. Ama kabul edilebilecek duruma getirilmesi lazım. Planda bizim için bazı kaygılar var. 16 Nisan'da Atina'ya gidip gitmeyeceğimiz belli değil. Ayrıca Atina'ya gitmemizden de Kıbrıs'ı tanıyıp tanımayacağımız anlamı çıkartılmamalıdır. Rumların üyeliğini önleyemeyeceğimize göre, "siz Rum kesimini alıyorsanız, biz de AB ile ilişkileri kapatıyoruz" demek Türkiye'nin çıkarına değil ki.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |