AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Şimdi sen gel Özdemir İnce...

Çoğunuz unuttunuz; değerli şair, yazar, gazeteci, çevirmen Özdemir İnce'ye bir "açıklama" borcum vardı; ihtimal ki, Özdemir İnce de unuttu ve umudu kesti...

Kesmesin!

Buradayım işte.

Sadece yanıtımda geciktim, o kadar.

Bunun da nedeni var:

Birincisi; İnce'nin Coelho çevirisiyle ilgili eleştirilerime Gösteri dergisinde yanıt verdiğini, İhsan Yılmaz'ın Hürriyet'teki "Roman çevirisinde 'kule' minare olur mu?" başlıklı haberinden öğrendim; o sıra İstanbul dışındaydım ve dergiye ulaşma imkanlarım sınırlıydı.

İstanbul'a dönünce de dergiyi bulamadım.

Çünkü, dolaştığım bayi ve kitapçılar, Gösteri dergisinin "Bataklık Kafalar" yazısını da havi Şubat-Mart birleşik sayısının henüz piyasaya verilmediğini söylediler.

İhsan Yılmaz, kimse artık, belki de "grup içi dayanışma" güdüleriyle, Özdemir İnce abisine kıyak geçmiş ve dergi piyasaya verilmeden önce, tartışmayı, İnce'yi destekleyen üç mütercimden (Tahsin Yücel, Şadan Karadeniz, Seçkin Selvi) görüş alarak Hürriyet sütunlarına taşımış.

İhsan Yılmaz'ın haberi 21 Şubat 2003 tarihini taşıyor.

Gösteri dergisinin piyasaya veriliş tarihi ise 10 Mart 2003.

Sağlık olsun.

Bu kadar dayanışma olur artık...

İkincisi; gündemde Özdemir İnce'den daha önemli konular vardı ve herkes, hepimiz, günlerimizi, (burası İnce'nin çok hoşuna gidecek) ABD'ye "buğzederek", Irak'taki dünyanın en haksız savaşını lanetleyerek geçirdik.

Kısmet bugüneymiş.

Eh, geç olsun da, güç olmasın...

Önce, İnce'yi hiddetlendiren ve hiç de gereği yokken ağzını bozmasına neden olan satırları hatırlayalım:

İnce, boş kaldığında çeviriler de yapan değerli bir kültür ve sanat adamıdır. Coelho'nun "Simyacı"sını dilimize o kazandırmıştır.

Fakat İnce'nin çevirdiği "Simyacı"da, sonraki baskılarda değişmediyse, ilginç benzetme ve tasvirler var. Örneğin kitabın bir yerinde yazar, "yüksek kulelere çıkıp şarkı okuyan adamlar"dan sözediyor. Bunun ne olabileceğini düşünüyorsunuz. İlerleyen bölümlerden anlıyorsunuz ki, yazar minarede ezan okuyan müezzinleri anlatıyor. Hadi Coelho bir "yabancı"dır ve bunları bilmeye mezun değildir. Peki, Türk ve muhtemelen Müslüman bir mütercim "minare"yi "kule", "ezan"ı "şarkı", "Kur'an"ı "ağıt" diye çevirir mi? Bu ne laubalilik!

Gerçekten de bu ne laubalilik!

İnce, Gösteri dergisinin Şubat-Mart birleşik sayısında bu eleştirilerimi yanıtlıyor; bir "kültür ve sanat adamı" olduğu için, önceliği bu konuya veriyor. Ama başka konularda da eleştirmiştim onu; "Referansım İslam değil, kartezyen mantıktır" dediği başörtüsü meselesi başta olmak üzere, daha pekçok konuda eleştirmiş, yanıtını merak ettiğimi yazmıştım.

Yanıt gelmedi.

Bir yazısında da şuna benzer şeyler söylüyordu:

"Ali Fuat Cebesoy, Adnan Adıvar, Kazım Karabekir ve Rauf Orbay, hilafetçi, saltanatçı ve eski mandacı oldukları için Atatürk'ün çevresinden uzaklaştırıldı; ama İnönü Atatürk'ün ölümünden sonra bu isimleri CHP'ye davet ederek hem 'karşıdevrim' sürecini hızlandırdı, hem de 17 Temmuz 1947'de toplanan Büyük CHP Kurultayı'nda bugünkü Millî Görüş ve mevcut AKP iktidarının temellerini attı..."

Bu konudaki eleştirilerime de cevap vermedi.

Neyse...

Madem, tartışmayı Coelho çevirisiyle sınırlı tutmak istiyor, biz de onun tayin ettiği istikamette gidelim...

Ama yarın...


14 Nisan 2003
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED