|
|
"Albayrak maddesi" mi, değilse ne?
Epeyce eski bir yazıda şairin ünlü dizesini "medya" meselesine taşırken şu hale sokmuştum: "Yeter ki haber eksilmesin kapımdan". (Ünlü dizelerle -hem de sahibinden izin almadan- bu şekilde oynanmasına kızan varsa aranızda, tamamen haklıdır...) Bu benzetmeyi yaparken, haberleşme özgürlüğü dediğimiz özgürlük ve hakkın bir toplumda ne derece önemli olduğunu, bu hak ve özgürlüğünü olması gerektiği gibi kullanamayan toplumların ülkelerini ve dünyayı yorumlarken "bâtıl"a mecburen ne derece mahkûm olduğunu anlatmaya çalıştığımı tekrar etmem gereksiz ama gördüğünüz gibi ben yine de tekrarlıyorum... "Haber" kapımızdan eksik olmayacak ki, doğruyu yanlıştan ayırdedebilelim, kararımızı ne şekilde verecek olursak olalım önce "aydınlanalım". Aranızda "Haftanın ilk günü bu 'medya hutbesi' de nereden çıktı şimdi?" diyenleriniz var mı bilmiyorum; eğer varsa biraz sabır.... Belki biliyor, belki bilmiyorsunuz; geçen hafta gazetelerin çok geniş yer verdiği bir olay gerçekleşti. Öyle bir olay ki, onlarca sütun, onlarca köşeyazısında bu olay aktarıldı ya da yorumlandı. Söz konusu olayın bizi özellikle ilgilendiren bir yönü de var. Çünkü bu olay genellikle "Albayrak maddesi" başlığı altında haberleşti ya da yorumlandı. "Albayrak", yani gazetemizin de sahibi olan "Albayrak" ailesi, grubu.... Olup bitenden habersiz olanlar için kısa bir özet yapayım: Biliyorsunuz, yakın zamanda Meclis'ten geçen "Vergi Barışı Yasası" çerçevesinde, hesap uzmanları gerekli incelemelerini 31 Mart 2003 tarihine kadar sonuçlandırıp, raporlarını teslim edeceklerdi. Sonra da, bu vergi inceleme raporlarına göre mükelleflerin vergi borçlarının tahsiline sıra gelecekti. Ama o arada Meclis'ten "Vergi Barışı Yasası" çerçevesine giren ve yeni bir düzenleme getiren bir yasa daha geçiverdi. Bu yasa şöyle bir düzenleme getiriyordu: Vergi inceleme roporlarının vergi dairesi kayıtlarına giriş tarihi, önceden öngörüldüğü gibi 31 Mart 2003 değil, 20 Mart 2003 günü olarak öngörülüyordu. Pek güzel anlaşıldığı gibi bu düzenlemenin anlamı şuydu: 21 Mart 2003 ve 31 Mart 2002 tarihleri arasında vergi dairesi kayıtlarına giren rapor ve kararlar geçersizdir... Bu sürecin önemli bir başka gelişmesini de unutmayalım: Raporların teslim tarihini on gün geriye alan düzenleme Meclis'ten sadece AKP milletvekillerinin değil, CHP'li milletvekillerinin olumlu oylarının katkısıyla geçmişti. CHP sonradan "Aldatıldık!" diye feryat etmeye başlamışsa da, ortada maddeleri tek tek okunarak Meclis'ten geçen bir yasa dururken, koca bir grup nasıl "aldatılır" varın siz takdir edin! (Bu açıdan, Maliye Bakanı Unakıtan'ın CHP'lilere hitaben "Okuma yazmanız yok mu?" diye sorması doğrusu çok yerinde bir tepki...) "Vergi Barışı Yasası"na yeni bir düzenleme getiren bu maddeyi, beklendiği gibi Cumhurbaşkanı tabii ki veto etti. Cumhurbaşkanı veto gerekçesinde bakın ne diyor: "Ortada bir hukuksal gereklilik yokken, kimi vergi yükümlülerini salt vergi inceleme raporu ya da takdir komisyonu kararında belirtilen ek vergiden kurtarmak için yapılan düzenleme, hukuksal temelden yoksun bulunmaktadır." Doğru söze ne denir?! Belirlenmiş bir tarihi ileriye almak sırasında (ne bileyim, mükellefler yetiştirememiştir vs.) makul bir düzenlemeyken, belirlenmiş bir tarihin geriye alınması bugüne kadar görülmüş bir uygulama mıdır? Cumhurbaşkanı devam ediyor: "Yapılan düzenlemede, '20 Mart'ın seçilmesi, vergi inceleme raporları ya da takdir komisyonu kararları 21-31 Mart 2003 günlerinde vergi dairesi kayıtlarına giren belli vergi yükümlülerini korumak ve bunların söz konusu rapor ya da kararlardan olumsuz etkilenmelerini önlemek amacıyla değişiklik yapıldığında kuşkuya yer bırakmamaktadır." Hadi bakalım.... Radikal'den Funda Özkan, hafta sonu yayımlanan yazısında konu hakkında şu bilgileri de veriyor: "Hesap uzmanları 1998'den bu yana Albayrak ve İGDAŞ'ın hesaplarını inceliyor, kurumlar vergisi, KDV ve vergi kesintilerinde kaçak tespit ediyor. Gizlenen matrah (üzerinden vergi alınacak miktar) Albayrak Grubu'nun sadece Albayrak İnşaat ve Sistem İnşaat adlı iki şirketiyle İGDAŞ'ta 218 trilyon 449 milyar lira. Hesap uzmanları, bir insan boyundaki raporları 23 Mart 2003'te 'cezaları kesilsin' diye vergi dairesine teslim ediyor." Dosyayı eksik bırakmamak için şunu da hatırlatalım: Rapor ve kararların teslim tarihinin on gün öne alınmasından yararlanan kuruluşlar sadece bu ikisiyle sınırlı değil. Ortada bankacılardan manken ajanslarına kadar daha birçok mükellefin adı dolaşıyor. Bu bilgilere aslı olmayan bir "iddia" diyebilirsiniz. Ama ortada (hiç değilse tarihin geriye alınması gibi) epeyce problemin dolaştığı da belli değil mi? Şimdi; Benim bildiğim kadarıyla "Albayrak" grubundan bu iddalar karşısında bugüne kadar yapılan tek açıklamayla geçen hafta Tercüman'da Nazlı Ilıcak'ın köşesinde karşılaştık. Gazetemizin de sahibi olan Ahmet Albayrak, iddiaları yalanlıyor ve başında bulunduğu grubun defterlerinin çok uzun zamandır çok sıkı denetim altında tutulduğunu açıklıyordu. (Şirketlere ait evrakın kamyonetlerle taşındığı o ünlü "baskınları" hatırlayın...) Şimdi de sıra geldi ünlü soruya: Madem öyle "Ne yapmalı?" Benim önerim şöyle: Bildiğiniz gibi özellikle son yıllarda gazetelerimizde şöyle bir uygulama artık âdetten oldu: Gruplar birbiriyle kapışıp, birbirlerinin hakkında "parasal" içerikli iddialar ortaya atınca, grupun (ve gazetenin) sahibi gazetesinde bu iddialara cevap veren geniş bir açıklama yayımlıyor. Dolayısıyla, "Albayrak Grubu" için de, bu işin tam sırasıdır diyorum. İşte Yeni Şafak ortada. Gazeteleri bu tür açıklamalarla doldurmayı doğru bulmasam da, madem ki hemen her gazete "Albayrak maddesi"nden söz ediyor ve gazetemizden de pek ses çıkmıyor, bizim patron da (galiba bugüne kadar hiç kullanmadığı) bu yöntemi niçin uygulamasın? Bence vakit geçirmeden uygulasın ki, biz bundan böyle de canımızın istediğini rahat rahat yazabilelim... Haksiz mıyım; herşeye razıyız, yeter ki haber eksilmesin kapımızdan....
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |