AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kabuklu ahmaklık!

2002 yılında, "Toplumcu Gerçekçiliğin geliştirici bir sanat düşüncesi olamayacağını kanıtlama çabasına girişti"ği iddia edilen (Veysel Çolak; 2002 Şiir Yıllığı) Edebiyat ve Eleştiri dergisi, 66. (Mart-Nisan 2003) sayısında, benim bu köşede 23 Kasım 2002 tarihli "Veysel Çolak'ın teraneleri" başlığıyla çıkan yazımın, "Belgelik" olduğuna karar vermiş ve aynen yayımlamış.. (Dergide iktibas yoluyla basılan yazım, bana mı öyle geldi, bilmiyorum; sanki, o sayfalar arasında hayli 'kirlenmiş'!)

Hayır, Çolak'ın, kendileri için yukarıdaki iddiasını (bu iddia çok su götürür ya, neyse) beslemek kastıyla değil tabii; tam tersine, Çolak'ı bu iddiasında açığa düşürmek pahasına da olsa, öteden beri edebiyat/sanat çevrelerinde çöreklenmiş militarist/faşizan odakları harekete geçirmek ve bu arada, şiiri, ideolojik/politik bir misyonun ifâsı biçiminde algılamayıp, şiire 'şiir' olarak bakanların çanına ot tıkamak iştahlarını tatmin etmek için elbette..

Derginin genel yayın yönetmeni Ahmet Yıldız, bakın ne diyor iktibas gerekçesinde: "Demokratlık adına bu tür şairlere sayfalarını açan dergilere ibret olsun ve ilk fırsatta nasıl kılıcı çektiklerini görsünler diye yazıyı aynen yayınlıyoruz." Bak sen!. Galiba, bu şahıs, kendini, 28 Şubat BÇG'sinin edebiyat/şiir kolundaki fişleme memuru falan zannediyor; hayırlı işler canım! İyi yapıyorsunuz; devam edin bakalım!

Kendine göre, şirinlikleri de var bu arkadaşın: Hem, benim yıllardan beri bu dergilerde de şiirlerimin basıldığını biliyor, hem de "İhsan Deniz köşe yazarı olduğu kadar bir şair(miş) de." diyerek, aklınca benim şairliğimi küçümsemeye çalışıyor.. Sevsinler! Bakın çocuklar; sizin bu ironi yeteneğiniz var ya, Can Yücel'in kemiklerini sızlatıyor!

Dünden bugüne şiirlerimi basan dergilerin bunu "Demokratlık" aşkına yaptıklarını sanmıyorum. Eğer öyle olsaydı, bu dergiler, dünya görüşlerini paylaşmadıkları hâlde kendilerine ulaşan her şairin şiirini basarlardı. Demek ki, burada, Ahmet Yıldız'ın, şiirin ne olduğuna ve estetik veçhesine ilişkin anlayamadığı/anlayamayacağı kimi 'incelik'ler mevcut!

Benim söz konusu köşe yazımın bir "kılıç çekme" biçiminde nitelendirilmesine ise, sadece gülümsedim. Nedeni şu: Ben kılıç falan çekmiş değilim; çekmem de.. Zira, neme lâzım, eğer kılıcımı çekersem Ahmet Yıldız'ın dudağı falan uçuklar!..

Ben, "Belgelik" hâline gelen yazımda, Veysel Çolak'ın E dergisindeki değerlendirmesine sızmış olan "müsteşrik edâ"dan yakınmış ve Peygamber Efendimiz'den sıradan biriymiş gibi bahsetmesinin "bir üslûp çirkinliği"ne yol açtığını ifade etmiştim. Ve kendisini saygıya davet ederek, "Muhammed" yerine örneğin "Hz. Muhammed" biçimindeki bir dillendirmenin, içinde yaşanılan toplumun dînî değer ve hassasiyetlerini dikkate almak olacağını hatırlatmış, oysa tersinin, bana göre "küstahça bir tutum" sayılacağını zikretmiştim.

Gelin görün ki, söz konusu sıradan 'uyarı'larım, sayın yönetmen tarafından "kaba" bulunmakla kalmamış, ayrıca "dini dünyevi çıkarları için kullanan mahalle politikacıları"nın ve hatta "İslamcı teröristler"in "laf"larıyla aynı hizada tutulmuş! Zaten, yazıda, bundan sonra film tamamiyle kopuyor; akıl yürütmenin en yeni ve en parlak zenginlikleri(!) yanında, çapsız bir zihne mahkûm olmanın 'kausalite'yi nasıl perişan ettiğine dair örneklerle de baş başa kalıyoruz. Şöyle yazıyor arkadaş: "Muhammed'e hakaret etti, "hassasiyetimizle" oynadı gibi ispiyonların, kaçırılıp yatak odalarına betonlanmayı ya da ateşe verilip yakılmayı işaret ettiğini pek iyi biliyoruz." Vay vay vay!.. Daha neler.. Ama boşuna aramayın; öküz altında buzağı kalmadı!..

Ben neymişim yahu! Hani, kendimi bilip tanımasam ve bu yazılanlara itibar edecek olsam; neredeyse, yazdığım yazılarda olağanüstü güçler vehmedeceğim. Allah'tan, aklım başımda! Bazıları gibi alkol almadan yazı yazamıyor değilim! Stalin veya Hitler olmaya da hiç özenmedim bugüne kadar..

Ancak, zurnanın zırt dediği yer bunlar değil; Ahmet Yıldız'ın final cümleleri: "Biz % 001 bilmem kaçız Sayın İhsan Deniz! Veysel Çolak'ın başına bir şey gelirse de sorumlusunun siz olacağını bildiğimizi, herkesin bilmesini istiyoruz." Yok devenin nalı!. Pişkinliğin de bir haddi, hududu var canım!.. Bu kadar da kepazelik hiç çekilmiyor doğrusu!.. Vallahi, durumunuz bu kadar vahim olduğuna göre, siz en iyisi, bir rûh hekimine görünün bayım!..

Görüyor musunuz, başıma geleni? Bunları okuyunca, "Haydi bakalım, ayıkla şimdi pirincin taşını" dedim, kendi kendime; "Bak oğlum, bundan böyle, örneğin, Veysel Çolak'ın gaz kaçaklarının da, burun akıntısının da, ishal ya da kabız oluşunun da tek sorumlusu sensin; ona göre, ayağını denk al!"..

Ne günlere kaldık ya Rabbî!.. Hayır, anlayış malûllüğü falan değil; başka, çok başka bir şey bu!. Ne yazık ki, bu hususta herhangi bir fikir ileri sürmekten âcizim.. Susuyor ve "Üff" diyor, başka bir şey demiyorum!

Ha, unutmadan; derginin aynı sayısında E. Bülent Yardımcı imzalı ve "İhsan Deniz, (nam-ı diğer) Hassan Bin Sabit" (İşaret edilen 'nam'dan şeref duyuyorum!) başlıklı evlere şenlik, tereciye tere satmaya kalkışan ve dizgi kaymalarından dolayı okunmaz kılınmış bir yazı daha var ki; şairle ilgili Şuara sûresindeki ayetleri bağlamsızlığa esir edecek kadar kendince 'kurnaz'; "Eğer bir insan her kilidi Marx'la açmaya kalkıyorsa yaptığı doğrudur" diyecek ve "Diyalektik Materyalizm'in bilimsel yöntemin ta kendisi" olduğunu sanacak kadar da felsefî/bilimsel bilgiyi 'haiz', 'donanımlı', 'entelektüel' bir yazı(!) doğrusu.. Bayıldım ben bu yazıya açıkçası!..

Bu imza, yazısının sonunda, "Veysel Çolak için 'Değmez bile...' -Benim bu tür bir ifadem yok; önündeki metni doğru okumanın da ayrıca bir 'yetenek' istediğini bir kez daha anlıyoruz böylece!- diyorsunuz. Bizce değer İhsan Deniz... Size değer..." diyor. Ben de diyorum ki; ey E. Bülent Yardımcı imzalı yazının sahibi, iyi bak, size 'değdi bile'!..

Ee, Türkiye'de standart "Sol bakış"ın en zelîl derecesi olan 'Ahmak solculuk'un da şubeleri var tabii: Kabuklusu var, kabuksuzu var; ıslağı var, kurusu var; olmuşu var, hamı var; kaşarlanmışı var, sadesi var... saymakla bitmez sizin anlayacağınız!..


14 Nisan 2003
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED