Bugün yapılan yenileme seçimi, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en önemli olaylarından biridir. Bu seçim önemini Recep Tayyip Erdoğan'ın adaylığına borçlu. Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün dünyanın en önemli liderlerinden biri olmasına borçlu.

Recep Tayyip Erdoğan'ı güçlü kılan sürece şöyle bir göz gezdiriyorum ve bugünkü olaylara ve bu olaylar karşısında takınılması gereken tavırlara ışık tutacak bir örneklik görüyorum.

Ben kendisini 25 Nisan 1975 günü, şimdi Lütfü Kırdar Kongre Sarayı'na dönüştürülen o zaman İstanbul'un en büyük kapalı spor salonu olan Spor Sergi Sarayı'nda, MTTB'nin düzenlediği bir toplantıda Üstad Necip Fazıl'ın "Sakarya Türküsü" şiirini okurken tanıdım. Seksenli yıllarda yaptığı siyasi çalışmaların bir kısmında kendisine yardımcı olmaya da çalıştım. Tabiatım gereği başkanların yanında yöresinde gezmeyi sevmediğim için başkanlığı döneminde çevresinde gözükmedim. Ama kötü günlerinde hep yanında olmaya çalıştım. Sözün özü çeyrek asırdan beri Tayyip Bey'i yakından tanıyan ve takip eden biriyim.

Bugün Türkiye'nin bir numaralı şahsiyeti ve hatta dünyanın en önemli liderlerinden biri olan Tayyip Bey'in tanıdığım günden beri geçirdiği süreyi film şeridi gibi şöyle bir gözümün önüne getirdim. Bugün bulunduğu mevkie, hile ile, desise ile, ayak oyunlarıyla gelmediğini, kimi siyasi liderler gibi tepeden paraşütle de getirilmediğini, aksine alnının teriyle, tırnağıyla mücadele ederek geldiğini gördüm. Verdiği mücadelede de hiçbir zaman çıkarı için güçlüden yana tavır koymadığını tersine tüm baskılara karşı direndiğini gördüm.

Evet Recep Tayyip Erdoğan çok sıkıntı çekmiştir. Ama sıkıntıdan kurtulmak için asla güçlünün yanında yer almamıştır. Hep haklının yanında yer almış haksız olan güçlülere karşı cesaretle mücadele etmiş ve direnmiş bu yönüyle de takdir edilmiş bir liderdir..

Ben kendisinin güçlüden yana olduğunu asla görmedim. Hep haktan ve haklıdan yana oldu. Acı çekti, sıkıntılar yaşadı, kazandığı seçimler elinden alındı, yasaklandı hatta hapse girdi ama hep haklıdan yana oldu. Haklıdan yana olduğu için de kaybeden taraf kendisi olmadı. Tam tersi, o bugün dünya çapında bir lider konumuna yükseldi.

İstanbul gibi dünyadaki 101 devletten daha büyük bir şehirde başkan olduğunda şehir yaşanır bir şehir olmaktan çıkmıştı. Sular akmıyor, çöpler kalkmıyor, trafik arapsaçına dönmüş havası teneffüs edilemeyecek kadar kirlenmişti. Dünya kadar da borcu vardı.

Tayyip Bey'e hükümetler yardım etmedi, kredi alarak yeni borçlar da edinmedi. Ama İstanbul suya kavuştu, çöpü kalktı, trafiği rahatladı, havası temizlendi. Bu başarıyı izah ederken de Tayyip Bey, "Allah bedavadan su (yağmur) verdi. Biz parayla sattık. Bu hizmetleri gerçekleştirdik" dedi.

Hatta önceki belediye başkanına 'neden Tayyip Bey zamanında çok yağmur yağıyor?' diye sorulduğunda, "Tanrı onları daha çok seviyor" cevabı vermişti.

Evet Tayyip Bey haktan ve haklıdan yana durduğu için hiç kaybetmedi. Acı çekti sıkıntı çekti ama hep kazanan o oldu.

Çünkü o hiçbir zaman güçlüden yana olmadı. Hatta benim şahsen en çok beğendiğim tarafı, güçlülerin sofralarına bile oturmamasıydı. Başkanlık yaptığı dönemde, hiçbir iftarı zengin sofralarında geçirmedi. Aksine her akşam bir fakirin bir kimsesizin sofrasına misafir oldu ve gittiği evi şenlendirdi âbâd etti. Zenginlerin sofralarına oturup onlardan güç almaya çalışmadı. Milyonlarca fakiri doyurdu, yüzbinlerce gence öğretim bursu verdi.

Zengin sofralarına oturup güçlüden yana tavır koyanların bugün adı bile anılmazken, fakirlerin, kimsesizlerin, güçsüzlerin sofralarına Hızır gibi yetişen Tayyip Bey bugün dünyanın en önemli liderlerinden biri oldu.

İşte bugün güçlüden değil zayıftan ve haklıdan yana tavır koyarak dünyanın önde gelen liderleri arasına giren Tayyip Bey yine zayıf kalmış, fakir kalmış Siirtliler sayesinde Meclis'e giriyor ve Başbakanlığa doğru son adımını atmış oluyor.

Siirtliler'in taşı gediğine koyacağından kuşkum yok.

RESUL TOSUN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu