|
|
Türkiye'nin bugün muhtemel bir operasyon için aldığı önlemleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Ankara'nın savaşa yaklaşımı yeterince tatmin edici mi?
Türkiye'nin çıkarı nedir, milli menfaati nedir ona bakalım. Bu konuda bizim için sözkonusu olan "güvenlik menfaatimiz" dir. Yani güvenliğimizi koruma meselesi vardır bu da ülkemizin bütünlüğünü ve halkımızın refahını sağlayacak önlemleri hududumuzun biraz ötesinde uygun bir coğrafya yaratarak var etmekle mümkündür. Bu coğrafya düzgün bir uluslararası ortam oluşturularak veya caydırıcılık yaratılarak sağlanabilir. Genelkurmay Başkanı da bunu açıkladı. Ulusal çıkarımız konusunda giderek bizim vatan savunmamızı tehdit eden husus terördür. Bunu kontrol etmek zorundayız. İkinci ise hemen burnumuzun dibinde bölünmüş bir Irak ile oluşacak Kürt devleti ve hele bunun petrol kaynaklarını kontrol etmesidir. İçinde 21 ayrı aşiretin ve görüş ayrılığının bulunduğu bir devletin kurulması bizim güvenliğimizi doğrudan etkiler. Eğer bir Kürdistan olgusunu kabul edersek, Sevr Anlaşması'nda resmedilmiş haritaya doğru gideriz ki bu hem bizi hem İran'ı hem de Suriye'yi ilgilendirir. İşte bu nedenle konuları birbirinden ayırmak gerekir. Bunu, MGK tavsiye kararında görüyoruz.
Bütün uluslararası dengeleri alt alta koyup toplasanız da Türk topraklarında Amerikan askeri bulunması kimsenin içine sinmiyor. Bu askerlerin de gururunu kırar mı?
Müdahale için haklı bir sebep olursa TSK incinmez... Bizim bu savaştan çıkarımız güvenlik endişesinin ötesinde değil. Ama Amerika'nın ileri sürdüğü gerekçe ile savaşın gerçek sebebi arasında bur uyum var mı? Şimdi Amerika diyor ki, Irak'ın kitle imha silahları var, teröre yardım ediyor, haydut devlettir. Buna karşı da beni önleyici savaş tekniğini kullanarak bu işi yapma hakkım var. BM'yi desteğe çağırıyor, silah denetçilerinden buna uygun rapor istiyor. İkilem burada. Eğer kitle imha silahları var ve bunlar terörle bağlantılıysa bu konuda BM Güvenlik Konseyi kararı çıkıp, dünya birleşmiş olsaydı, Afganistan gibi bizim bunun dışında kalmamız mümkün değildi. Ama, bu gerekçe ispat edilemedi. Demek, Amerika'nın başka bir müttefiki yok ki Türkiye'yi yanına alıp meşruluğunu ilan etmeye çalışıyor.
Yani, Türkiye'nin desteğinin önemi ABD'ye meşruluk sağlamasında odaklanıyor.
Efendim ben inanıyorum ki, Amerikan kuvvetlerinin kullanılmasındaki askeri düşüncelerin ötesinde Türkiye'yi yanına çekmekteki siyasi kazancı daha büyük. NATO üyesi, AB aday ülkesi, bölgede etkili bir ülke olarak Türkiye'yi yanına alıyor. Önemli olan bu. Bu savaş kitle imha silahları yüzünden yapılacaksa beklesin denetçiler kararını versin, elinde birşey varsa onu da el altından versin, sonra da NATO ile birlikte bu savaşı yapsın. O zaman yine, kendi askerleriyle yapacağını yapar ama NATO kurallarını aşamaz, Irak'ı da bölemez.
Saddam'ın elinde kitle imha silahları olduğunu varsaysak bile bunların başka bir ülkeyi tehdit ettiği, başka bir ülkeye karşı kullanacağı söylenebilir mi?
Saddam bunları kime karşı kullanacak? Diyorlar ki İsrail'e, diyorlar ki Kuveyt'e. Saddam gibi köşeye çekilmişsiniz, elinizde Cumhuriyet Muhafızları ve aileniz dışında sizi koruyacak bir güç yok. Korkunç bir elektronik harp baskısı, elektronik bombalar herşey size karşı. Bu şartlar altında elinizdeki kaynağı kullanamazsınız. Ben inanmıyorum ki bu silahları Türkiye üzerine atsın ve inanıyorum ki Amerikan askerine karşı elindeki imkanları kullanacaktır. Ama, Amerikan askeri nerede? Silopi'de, İskenderun Limanı'nda, Batman'da Diyarbakır'da , Dicle nehri kuzeyinde. İşte olay bu. Peki bu durumda atılacak silahlar ona mı zarar verecektir, bana mı? Hiçbir ekonomik düşünce, hiçbir ortaklık kavramı; dünya benim yanımda olmadıktan sonra, dünya kamuoyunda benimsenmedikten sonra beni bu savaşın içine çekmemelidir. Çünkü, kitle imha silahları korkunç bir olaydır. Çiçek hastalığı, risin, şarbon. Bunlardan iki kilo elinizde olsa, bir uçak kaçırıp havadan atarsanız İstanbul'un bir yakasını anında yok edersiniz. Havadan atılan gazı görmeyeceksiniz bile. Gazı aldıktan sonra ciğerler patlayacak ve zehirlenmeler, allerjiler olacak. Biyolojik madde ancak üç gün sonra farkedilecek. Böyle bir tehdit varken benim bu savaşta ne işim var? Diyelim ki Amerika yalan söylüyor, Saddam'ın elinde bir şey yok. O zaman da Amerika'nın bir amaç için söylediği yalana ortaklık etmek suçtur.
Bu analizler ışığında, Türkiye'nin izlediği politikayı doğru bulmuyorsunuz. Ne kaybedeceğimizi düşünüyorsunuz?
Politikamız, orada Türk askeri bulunması niyeti hariç yanlıştır. Amerika'nın mazeretleri bizim savaş sebebimiz değildir. Türk askeri de inanıyorum ki kendini incittirmeyecektir. Ben Amerika'da Harp Koleji'nden mezun oldum. Onların siyasetinin oluşumunu bilirim. Onların mantığıyla söylüyorum. Diyorlar ki, benim bu mesele hangi menfaatime yarar? Cevapları şu: Dünya hakimiyeti ve ekonomi. Biz ise ne diyoruz. Bu savaşın ekonomik maliyeti çok yüksek. Bölgemiz için genişleme riski var, İran Suriye sırada bekliyor. Ve bütün Arap dünyasıyla da ilişkilerimiz yok oluyor. Amerika bütün Kürt oluşumlara öyle bir hava yaydı ki, onlar Hıristiyan Amerika'yı dost, bizi düşman kabul ediyor. Bunu yapan Amerika... Şundan çok eminim. Amerika Kürt oluşumlara, "Türkiye yalan söylüyor. Bunların gözü Musul ve Kerkük'te. Gelecekler ve yönetimi ele alıp senin çoluk çocuğunu kesecekler", bize de ne diyor: "Kürdistan kuruluyor, bak parlamento oluştu aman dikkat et." Bizi de böyle kışkırtıyor. Şu anda Amerika'nın bütün gizli servis gücü Kuzey Irak'ta dolanıp duruyor.
ABD böyle davranmakla neyi amaçlıyor?
Çok açık. Bu savaşta, Türkiye'yi yanına çekmek. Başka bir türlü de yapamazdı bunu. Yapabilir mi? Eğer, Kürt devleti korkusu vermese, Türkmenler'i kesecekler ya da PKK geliyor demese beni bu savaşta yanına çekebilir miydi? Topraklarımı açtırabilir miydi? Stratejik ortaklıkla, ikili işbirliğiyle bunun hiçbir ilgisi yok.
O zaman bu planın bir ölçüde başarılı olduğunu da kabul etmek gerekiyor...
Evet. Başka şeyler de yapıyor. Bizim ikinci hassasiyetimiz ekonomik olarak ayaklarımızın üzerinde durabilmektir. Bunu da kaşıyor. Hem de eski bakanı Richard Perle'ü kullanarak. Onu konuşturuyor. "Bana bakın eğer yanımızda yer almazsanız, IMF ile sizin belinizi kırarız. Sokaklarda ekmek peşinde koşarsınız, terörü azdırırım. PKK'yı devreye sokarım" diyor.
Bu önemli çünkü, politika biraz da Türkiye'nin ABD'ye boyun eğmesi de bu varsayım üzerinden oldu. ABD bunları yapabilir mi?
Yapamaz. Çünkü, sebep-sonuç ilişkisi buna elvermiyor. Eğer Saddam rejimini yıkıp süratle bu bölgeden çıkıp gidecekse, yanında yer almadığı için Türkiye'nin canına okuyabilir. Ama böyle değil. Bor madeni dahil bana ihtiyacı var. Hidrojen motorları ve Tomahawk füzelerinde, yarasa uçaklarında bile kullanmak için ihtiyacı var. Çok daha önemlisi, eğer Avrasya'yı denetlemek enerji hatlarını kullanmak istiyorsa Türkiye'den vazgeçemez. Eğer uzun süreli, 15 sene sonra Çin'i dahi kontrol edecek hesapları varsa, bunun için bölgeye geliyorsa Türkiye ile iyi geçinmek zorunda. Biz kozlarımızın farkında değiliz.
Şu halde orada muhtemel bir Amerika barışı da güven verici değil. ABD her an Türkiye'yi rahatsız edecek bir adım atabilir, değil mi?
Kesinlikle. Hiçbir şey şu andaki yönetimden daha iyi olmayacaktır. Öyle bir bölge ki bütün silahlı gruplar orada. Amerika, Afganistan'da Kabil dışında huzurlu bir bölge oluşturabildiyse Irak'ta da o kadar oluşturur. Ama onlar için önemli değil, onlar petrol şirketlerini kursun, enerji hatlarını kontrol etsin, yalancıktan laik cumhuriyetler oluşturdum diye Ortadoğu'da kendine uygun yer açsın, yeter. Ben de Amerika olsam böyle yaparım! Türkiye'deki demokrasi de onu ilgilendirmez.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |