AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Biz 'salak' mıyız neyiz...

Bu ülkede kendimi "salak" gibi hissetmeye başladım. Artık iyice anladım ki, yazının da sözün de hiçbir anlamı kalmamış. Herkes çıldırmış sanki... Neredeyse insanlığı topyekün katletmek için gözü dönmüş bir "zırdeli"nin peşine takılmak için can atıyoruz.

Günlerdir vahşete ortak olmayalım diye yazılar yazdık, insanlar meydanlarda barış için haykırdılar. Meğer bütün bu çabalar boşunaymış. Aslında herşey "birinci tezkere"de halledilmiş ve bize de bu "pis ittifak"ta figüranlık rolü uygun görülmüş...

Bu öylesine bir oyun ki, resmen milletçe "enayi" yerine konuluyoruz. Her gün İskenderun'a harıl harıl askeri techizat ve silahlar yığılıyor, buradan da Mardin'e naklediliyor. Biz de "ikinci tezkere" reddedildi diye "gazozuna" sevinç çığlıkları atıyoruz.

İşin aslını bilenlerse son derece sakin. Belli ki "milletin Meclisi"nden kaçırılan, biz fanilerin hiçbir zaman anlayamayacağı kadar derinlerde bir yerde Coniler'in "âli menfaatleri"ne uygun başka gizli anlaşmalar var.

Söylemekten hicap ediyorum ama, bu ülkede yaşayan bir birey olarak kendimi "Amerikan işgali"ne uğramış gibi hissediyorum. Bu saatten sonra yeni bir tezkere gelse ne olur, gelmese ne olur. Bu Amerikan küstahlığına "izni" kimin verdiğinin bile bir anlamı yok artık. Ayrıca bize bu "aşağılanma" duygusunu yaşatanlar hiç umurumda da değil doğrusu... Yüreklerinde masumlar için en küçük bir yer bile kalmamış olanlarla ne ilgim olabilir ki...

Her şey o kadar açık ki, bir kere bütün dünya bu gayrimeşru savaşa karşı çıkıyor, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed El Baradei hepimizin gözlerinin içine baka baka okuduğu raporunda ABD'nin BM'ye sunduğu Irak belgelerinin "sahte" olduğunu söylüyor. Eğer bütün bunlara rağmen Ankara'da hâlâ birileri şeytanla "stratejik ittifak" yapmanın ülke çıkarları açısından elzem olduğuna inanıyorsa, onlara "kolay gesin" demekten başka bir şey gelmez elimizden.

Bahar geliyor ama kimin umurunda, "savaşın efendileri" hüzünlerimizin üzerine basa basa Mardin'e doğru ilerlerken "sevinç menekşeleri" kimin sesindeki hüznü durdurabilir ki...

Oysa biz yüzyıllarca kalbimizin ipliklerinden peygamberler, şairler dokuyup, meleklerin avuçlarına kocaman umutlar bırakan çocuklardık.

Çünkü bizim şarkılarımız her zaman dünyanın en güzel annelerinin dudaklarından akan ırmaklar kadar güzeldi, ama siz bunu bilemezsiniz.

Şimdi imkansız sabahlarda içimize yerleşen zehirli ağrılarda teselli arıyoruz ama saldırıya uğrayan kalp atışlarımız durmuyor...

Çaresizliğin, kendi kendimizi vurmanın utancıyla yandığımız şu günlerde teselli edilemeyecek acılara terkediliyoruz.

Bütün ağlamaların ardından, zalimlerin "utanç bahçesi"nde buluyor şimdi bizi hayat... Canım, canımın ta içi çırpınıyor bütün çocukların üzerine yağan o utançtan... Biliyorum, "cemrelerin" düştüğü Mart'ın en üzgün gününde kederlerimizden başka dostlarımız olmayacak.


9 Mart 2003
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED