AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

D Ü Ş Ü N C E    G Ü N L Ü Ğ Ü
Bir armağandır bayram

Bayram hatırlamadır; kabri, haşri, mizanı... Bayram, Hz.İbrahim'in tavrını takınarak, ihlasımızı artırmadır.Bayram nefsimizi kontrol altına almadır. Bayram, kardeşlerimizin acısıyla kıvranma ve çözüm yolları arama günleridir. Ve... bayram, zaferdir, sabırdır, kurtuluştur...

Kimileri Ramazan Bayramı dendiğinde şekeri hatırlayabilir. Hatta bu bayrama 'Şeker Bayramı' diyenler de çıkabilir. Ne denirse densin, bayramın insanımızın belleğinde büyük bir yeri var. Bu yerin kaynağı hiç şüphesiz inanç ve imandır. İnanç ve imanın yerini ise; bir takım geçici nefsani heva ve heveslerle doldurmak mümkün değildir.

Bayramın hatırlattıklarını siz değerli Yeni Şafak okurlarıyla paylaşmak istiyorum.

Bayramlar hep güzel günleri hatırlatır.

Bayram, bir armağandır.

Bayram, yardımlaşma, dayanışma, sevgi, saygı ve kardeşliğin zirveye ulaştığı günlerdir.

Bayram, Rabbimiz'le yaptığımız ahdin hesabının yapıldığı günlerdir. Hısım, akraba, komşu, dost, arkadaş ve kavimlerin halleştiği günlerdir, bayramlar.

Bayram, diriliş ve varoluştur.

Bayram, sözümüzü ve özümüzü temizleme ve muhasebe etmedir.

Bayram, itaat ederek, ittifak etmektir, Rabbimizin emirlerine...

Bayram hatırlamadır; kabri, haşri, mizanı...

Bayram, Hz.İbrahim'in tavrını takınarak, ihlasımızı artırmadır.

Bayram nefsimizi kontrol altına almadır.

Bayram, kardeşlerimizin acısıyla kıvranma ve çözüm yolları arama günleridir.

Ve... bayram, zaferdir, sabırdır, kurtuluştur...

Üstad, şair merhum Necip Fazıl gibi "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak" diye haykırasım geliyor, içimden. Çünkü insanlık gerçekten çıkmaz sokaklarda dolaşıyor. Çıkmaz sokakta olduklarını anlatmak istiyoruz, ancak bazen biz bütün olarak anlatamıyoruz, bazen de onlar anlamıyorlar. İnsanlar neden hakkı ve hakikati görmüyorlar diye, üzülüyoruz...

İşte bayramlar, insanlara hakkı hatırlatmak için iyi bir fırsattır. Bu günlerde ziyaretler yaparak çıkmaz sokakları hatırlatmak lazım. Tabii ki, iyi bir üslup ve nezaketi elden bırakmadan...

Derler ya, 'İnsan ihsanın kölesidir.' İhsanda bulunmayı ihmal etmeden, hatırlatmak, uyarmak zaten vazifemiz değil mi? Yaradılışımızın ana gayelerinden biri de uyarmak... İyiyi, doğruyu, güzeli, hakkı ve hakikati...

Bayramda başta zulüm gören kardeşlerimizi dünyanın neresinde olursa olsun unutmak mümkün mü? Irak'ta, Afganistan, Filistin'de ve hatta Türkiye'de oynanan oyunu görmezlikten gelebilir miyiz? Çeçenistan'da, Doğu Türkistan, Karabağ, Burma, Keşmir ve diğer bölgelerdeki zulmü ve insanlık dışı muameleleri hatırlamadan geçebilir miyiz? Bosna-Hersek'te ve Kosova'da yaşanan katliamları hafızalarımızdan silebilir miyiz? Başta Amerika olmak üzere İsrail ve Avrupa'nın oyun ve tuzaklarına bana ne diyebilir miyiz?

Bir tarafta kardeşler arasındaki savaş, diğer yanda Müslüman kardeşlerimize zalimler tarafından yapılan zulüm, katliam ve soykırım... Gözyaşı, içimizi yakıyor. Ciğerlerimizi dağlıyor. Kardeşlerimizin hakiki bayram yapacakları günleri dört gözle bekliyoruz.

Ülkemizin için rahat hayatı ve zevki bir kenara bırakarak, geleceğimizi aydınlatmak için bütün gücümüzü seferber etmeliyiz. Gecelerimizi gündüz yapıp, çalışmalıyız. Çalışırken de samimiyeti elden bırakmamalıyız.

İnsanlığın ve alemin kurtuluş bizi yaratan Allah'ın ipine sımsıkı sarılıp yaşam reçetesi Kur'an ve Sünnet-i Seniye'yi düstur edinerek hayatımıza yön vermekle mümkündür. Kurtuluşu başka yerlerde arayanlar tuğyan ve hüsrandan başka bir şey bulamayacaklardır. İnsanlarımızı kendi heva ve hevesleri uğruna heba edenler bunun hesabını ve faturasını bir gün mutlaka vereceklerdir. O günler de inşallah uzak değildir. Bayram böyle günlerin müjdesidir. İnsanlık İslamsız yaşayamaz. Çünkü İslamiyet insaniyettir.

Bu duygu ve düşüncelerle okuyucularımızın Ramazan Bayramı'nı tebrik ediyorum. Bayramın ülkemize, İslam Alemine ve bütün insanlığa hayır, mutluluk, barış ve huzur getirmesini Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Duaların geri çevrilmediği bayram günü yüce Rabbimiz'e ellerimizi ve gönüllerimizi açalım, ülkemizin, İslam âleminin ve insanlığın kurtuluşu için niyazda bulunalım. Ve Amin.... diyelim, hep birlikte, aynı yürek ve aynı niyetle...

  • DR. SÜLEYMAN DOĞAN / YAZAR


  • Katreteyn ya da iki damla, iki iz

    Ufukta yeni beliren güneş, oldukça serin bir günün sabahında tebessümler gönderir gibiydi. Bu tebessüm, günler süren bir kırgınlıktan sonra gelen barışmanın verdiği içten bir gülümseyişi andırıyordu. Pırıltılı güneş ışıkları geceden çimenlerin yapraklarında hatıra kalan çiğ taneciklerine vuruyor, onlardan aksederek hafifçe vuran rüzgarla da anlaşarak tatlı ışık oyunlarıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyordu... Bazı damlacıklar, uzunca bir otun yaprağına sıralanmışlar, birlikteliğin güzelliğini vurguluyorlardı.

    Şurada da bir damlacık var. Çimenlerin arasına serpilmiş yonca yapraklarından birisinin üzerinde. İrice, billur gibi berrak bir damlacık. Biraz üstten bastırılmış gibi yassıca. Alttan yaprağın kıvrımına uyum sağlamış. Onun çevresinde de küçük, ondan daha yuvarlak çiğ tanecikleri pırıldıyor.

    Havada en küçük bir toz taneciği yok. Gökyüzü de sanki bu çiğ taneciğine özenmişcesine berrak...

    Bir sonbahar sabahın bu anı, yeni açılmaya başlamış bahar yaprakları, tomurcuklanmaya başlamış yeni filizler kadar gönle tazelik hissi veriyor.

    Şu yonca yaprağındaki çiğ tanesi... Belki giderek yükselen ve ısısını artıran güneşin ışıkları altında yavaş yavaş buharlaşacak. Belki de hafiften esen rüzgarın ani bir sallayışı ile yerinden kopacak, aşağı kayacak ve ince çemen yapraklarından sıyrılarak toprağa inece ve parçalanıp kaybolacak. Kısa bir an da olsa dünyaya gülücükler yağdıracak, çok geçmeden de gönlümüzde ince çizgi bırakarak fânîliğin hazin sonunu tadacak...

    Şu an ne kadar güzel, ne kadar berrak?! Üzerine vuran ve bize akseden güneş ışığıyla bir billuru kıskandıracak kadar pırıltılı ev canlı...

    Acaba bu damlacıktan daha saf, daha berrak, başka tür bir damlacık olabilir mi? Bu damlanın gönülde uyandırdığı hazzı uyandırabilir, sâfiyet duygusunu canlandırabilir, küçücük ama engin duygular ve tefekkür yüklü billur bir dünyâ hissi verebilir mi?

    Kısaca daha güzel, daha mânâlı bir damla olabilir mi?..

    Evet! Samimimi duyguların coşturduğu, Allah sevgisiyle dolu bir gönülden kopup gelen ve göz pınarlarından süzülen damlalar... Şekil olarak yaprak üzerindeki çiğ damlacıkları kadar berrak ve güzel midir, bilemiyorum. Ancak onlardan çok daha fazla mânâ yüklü olduklarını, onlardan çok daha verimli, feyz ve bereketli olduğunu iyi biliyoruz.

    Gözyaşları da mânâ yüklüdür. Sahibinde derin duygu izleri bırakır. Anlayana çok şey anlatır. Sessizce, derinden, için için... Her bir zerresi ayrı bir değer ifade eden damlalarla... Onun söyledikleri çok daha tesirli, çok daha gönüldendir.

    Bembeyaz karla kaplı bir zeminde küçücük bir serçenin ayak izlerini düşünün. Ya da yeni yürümeye başlayan bir bebeğin patik izlerini... "Bundan daha sevimli bir iz olabilir mi?" diyesiniz gelir. Veya sanat melekesiyle dolu bir elin beyaz bir sayfaya çizdiği hattın âhengine dalar, mâhir bir elin bıraktığı bu iz üzerinde çok şeyler düşünürsünüz.

    Bıkmadan, yorulmadan hep aynı noktaya vuran damlaların mermer üzerinde bıraktığı ize ne dersiniz? "Bundan daha azim ve sabır dolu bir iz olabilir mi?" diye düşünmeden edemezsiniz.

    Gerçekten bunlardan daha değerli iz olabilir mi?!.

    Evet! Allah'ın en güzel şekilde yarattığı bu beden de O'nun yolunda, O'nun uğrunda kalan iz...

    Bu duygular içinde Allah Rasûlü'nden(sav) gelen şu kelimelere kulak verelim:

    Ebû Ümâme, Sudeyy İbn Aclân rivâyet eder:

    Allah Rasûlü (s.a.v.) buyurur ki: "Alllah'a şu iki damladan ve iki izden daha sevimli gelen bir şey yoktur.

    Damlalar; Allah korku ve sevgisiyle gönül ürpertisi duyularak gözlerden süzülen göz yaşı damlası ile Allah yolunda dökülen kan damlası. İzler ise; Allah yolunda cihad meydanında alınan yaranın izi ile Allah'ın farzlarından bir farzı sürekli edâ edişin bıraktığı iz."

    Çok damlalar vardır: Yağmur damlası, eriyen karlardan süzülen damla, reçine damlası, bal damlası, yağ damlası, misk damlası, meyve sularından süzülen damlalar...

    Çok izler vardır: Vuran dalgaların yalçın kayalarda bıraktığı izler, sürüngenlerin kumlarda uzayıp giden izleri, yırtıcı hayvanların karlarda bıraktığı izler, su başında su kavgası yapan hayvanların izleri, geçen yılların bedenlerde, sîmâlarda bıraktığı izler...

    Ancak bunlardan hiçbir damla ve hiçbir iz, Allah Rasûlü'nün haber verdiği bu damlalar ve izler kadar ulvî olmaz, derûnunda mânâ taşıyamaz. Ve biz, kaybolup gittiğimiz hayat seli içinde onların taşıdığı mânâya ne kadar muhtacız...

  • DR. ŞERAFETTİN KALAY / ARAŞTIRMACI-YAZAR




  • 24 Kasım 2003
    Pazartesi
     


    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED