![]() |
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]()
Bir Fransız, bir İngiliz ve bir Türk ıssız adaya düşmüşler. Bir gün karşılarına bir şişe ve içinden de "Dile benden ne dilersen" diyen bir cin çıkmış... Fransız, "Aman, beni hemen Paris'e götür" demiş cine; isteği derhal yerine gelmiş... İngiliz, "Lütfen, beni Londra'daki kulübüme yollayın" demiş; cümlesi ağzından çıkar çıkmaz oraya uçmuş... Sıra kendisine gelen Türk, şöyle bir düşündükten sonra, "Bütün akrabalarımı ve sevdiklerimi buraya getir" deyivermiş... Bir süre öncesine kadar Avrupa Birliği'ni 'büyükelçi' unvanıyla Türkiye'de temsil eden Karen Fogg bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisi de güldü, "Avrupa'daki Türk varlığına bakın, fıkranın nereden ürediğini anlarsınız" diyerek... Kendisi bir yabancı ülkeye yolunu düşürüp yerleşen herkes, akraba ve sevdiklerini de oraya taşımış yıllar boyunca... Sekiz milyon nüfuslu İsveç'te Türkiye'den yaklaşık 100 bin kişi yaşıyor. Bunların 30 bin kadarı Midyat ve çevresinden Süryaniler... Geri kalan nüfus içerisinde de en kalabalık grubu Konya'nın Kuğlu kazasından gelenler teşkil ediyor... Bir de Nevşehirliler yoğun... Diplomasi mesleğinden ayrıldıktan sonra Stokholm'de insan hakları üzerine çalışan bir sivil toplum kuruluşunda genel sekreterlik görevini üstlenen Karen Fogg, "İsveçliler, ilk zamanlada, Kuğlu'yu, Türkiye'nin İstanbul'dan sonraki en büyük kenti sanıyorlarmış" dedi. Belçikalılar da Afyon'un Emirdağ ilçesini öyle sanırlardı. Şimdilerde Türkiye'yi daha yakından izliyor İsveçliler ve neyin ne olduğunu da öğreniyorlar... Kısa süre önce bayağı kalabalık bir grupla ülkemize gelen İsveç heyetinin bayan başkanı gördüklerinden çok etkilendiğini anlattı bana. Yalnız İstanbul ve Ankara'yı görmekle yetinmemiş, Mardin'e, Diyarbakır'a da uğramışlar. İnsanların geleceğe umutla bakışları hepsini etkilemiş... Benim buraya gelişimin sebebi de İsveçlilerin Türkiye ilgisi. Türkiye'ye gelen heyetin adı 'Türkiye'deki İnsan Hakları İhlâllerini Tâkip Komitesi' iken, seyahat sonrası, bu adı 'Türkiye'deki İnsan Haklarını Destekleme Komitesi' olarak değiştirmişler. Herkesi Türkiye'ye götüremeyeceğine göre, Türkiye'yi anlatacak kişileri Stokholm'a çağırıp konuşturmayı yeğlemiş Komite... İsveç Parlamento binasında, bayağı kalabalık bir izleyici karşısında, Türkiye'de fikir ve örgütlenme özgürlüğü ile kadın ve işçi hakları konularında konuşmalar yaptık... Buraya gelmeden bir gün önce, bir gazetede, "İsveç'te Sevr Toplantısı" başlıklı bir habere gözüm ilişince bayağı şaşırdığımı bilmelisiniz. Oysa, Stokholm'da katıldığımıza, olsa olsa, "Lozan Toplantısı" denebilir. Bu, katılımcılardan Sabah yazarı Prof. Mehmet Altan'ın benzetmesi. Osmanlı'nın parçalanmasını akla getirenle ilgisiz, buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti'ni meşru temellere oturtan anlayışı hatırlatan bir toplantı oldu. İsveçliler işittiklerinden etkilendiler ve bunu ifade de ettiler... Galiba altı ay kadar önce, Sevr Anlaşması'nın yıldönümünde burada bir toplantı düzenlenmiş; haberin dayanağı da o toplantı. İlgi çekecekse bildireyim: Türkiye'yi yaralamayı amaçlayan o toplantıya önemli kimse katılmadığı gibi, kendilerini kötü hisseden İsveçlileri Türkiye yollarına düşürüp destek amaçlı toplantı tertip ettiren de o olmuş... "Şerden hayır doğar" derler ya, öyle bir şey... Toplantının açılış oturumunda konuşan İsveç dışişleri bakanı Laila Freivalds, dinleyenler üzerinde, "İsveç'in Türkiye'ye bakışı müthiş değişmiş" dedirten olumlu sözler sarf etti... Bir gün önce burada bulunan Abdullah Gül'le görüşmelerinin etkisi hâlâ üzerindeydi Bn. Freivalds'ın... Katıldığım oturumu yöneten İsveç Dış Politika Enstitüsü'nden Anders Hellner de Türkiye'nin AB yolunda attığı adımları övdü... İsveç basınında Türkiye aleyhtarı yazı ve yorumlar okumaya alışmış Türkler, son zamanlarda çıkan farklı yorumlar karşısında şaşkınlık yaşıyorlar. Buranın en büyük gazetelerinden 'Expressen', "Vakit geçirmeden Türkiye AB'ye alınmalı" diyen bir başyazı yayımlamış iki gün önce... Buradaki genel kanaat, daha önce üyeliğimize soğuk bakan İskandinavya'da Türkiye'ye karşı müthiş bir ilgi ve sıcaklık fark edildiği... Küçük ve derli toplu bir ülke olan İsveç'in benim özel tarihimde de farklı ve nostaljik bir yeri var. Çok uzun yıllar önce babam burayı ziyaret etmişti; benim de doğru-dürüst gördüğüm ilk ülkelerdendir İsveç... Biri 40, diğeri 30 yıl kadar önce... Babamın İsveç'ten hatıra olarak getirdiği elle yapılmış oyuncak tahta at hâlâ bir yerlerde durur... O tahta atlar şimdi de gözde, hediyelik eşya mağazalarının başköşe malzemesi... Kısa bir ziyarette nereler gezilebilirse oraları ihmal etmedik. Eski kentini gezerken, toplantının açılışında bir konuşma yapan TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, "Yıkılmasaydı, bizim Ürgüp çarşısı da böyleydi" tespitinde bulundu. Bizim yıktıklarımızı İsveçliler gözleri gibi korumuşlar... Kraliyet Sarayı'na bitişik eski kentin sokaklarını dolaşmak, dükkânlarına girip alışveriş etmek, akşam lokantalarında yemek yemek tam bir keyif... Eski dostlarla yeniden karşılaşma yanında yenileriyle tanışma zevkini de yaşattı kısa İsveç gezisi; sonunda, ıssız adaya düşen Fransız gibi "Beni ülkeme götürün" diye bağırmam gerekmeden...
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |