![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]() Yeniden yüklenenin sırrı
SALİH CENAP BAYDAR / SİNEMA YAZARI
Filmin daha ilk karelerinde, hemen logodan sonra, Matrix kodunun bir noktaya dönüştüğünü görüyoruz. Aklımıza 'Big Bang' teorisi geliyor. Yani her şeyin tek bir noktada (ak delik?) başlayan bir patlama ile vücuda geldiğini ileri süren teori! Daha sonra, bu noktadan geri doğru çekilmeye başlayan kameranın bize gösterdiği 'fraktal' grafikleri görüyoruz. Kaos teorisinin matematiğe yansımalarından biri olan fraktal grafikler, hiçbir düzen takip etmeyen (kaotik) sayıların belli bir kurala göre izdüşümü alınarak elde edilir. Birinci maddenin filmdeki aksini 'determinizm-kaos' ikilemi olarak belirleyebiliriz. Fraktal grafiklerin küçük bir bölümü seçilip büyütülürse, asıl resmin çok benzeri olan bir resim elde edilir. Filmde cevabını bulamadığımız, 'acaba Matrix içinde Matrix mi var?' sualinin cevabı, bu maddede aranabilir.
Rüya: Uyanışın uykuda gelen ipuçları
Filmin kadın kahramanı Trinity vurulunca dehşetle uyanan Neo'nun gördüklerinin bir rüya olduğunu anlıyoruz. Neo aslında herhangi bir rüya görmüyor. Seçilmiş kişi (the one) rüyasında geleceği görüyor. Aslında uyuma, uyanma ve rüya argümanlarına ilk filmden de aşinayız. 'Uyanan' Neo'nun kendini içinde bulduğu geminin adı 'Nebukadnezar' idi. Nebukadnezar, eski Babil krallarından biri. Hz. Danyal (Daniel) peygamberin kıssasında ismi geçiyor. Bazı kaynaklar, Hz. Danyal'ın rüya yorumları, remil ve kehanetleri üzerine "Kitab-ül Cifr" isimli bir kitabının olduğunu söylerler. "Cifir" kelimesinin etimolojik incelemesi de son derece heyecan vericidir. Bu kelimenin Arapça'dan Batı dillerine cifree-cipher diye geçtiğini, oradan Türkçe'ye 'şifre' olarak geri geldiğini biliyoruz. Hatta bunun, İngilizce'deki 'cyber' kelimesi ve bizdeki 'sıfır' kelimesiyle akrabalığı bulunabileceğine dair, gayet akla yatkın iddialar mevcuttur Rüyalara dönelim! Neo'nun ikinci filmde artık uyuyamadığını görüyoruz? Neo uyuduğunda hep aynı rüyayı görmektedir ve ilk filmde olduğu gibi, gördüğü rüyaların kendi gerçekliğinin üzerinde bulunan başka bir gerçeklikten "haberler" ihtiva edebileceği fikri onu uyutmamaktadır. "Büyük uyanıştan önce görülen rüyalar" argümanının Gnostisizm'den alındığı iddiaları dikkate alınmaya değer. Gnostisizm'i biraz anlamaya çalışalım.
Gnostisizm - Bilinircilik
Bilgilenmeler, edinilen bilgiyle aydınlanmaya yaklaşmalar, rüyaların ve sezginin ehemmiyeti, ışıklı kapılardan geçerek bilgi kaynağına ulaşmalar ve daha birçok öğe Gnostik referanslar taşıyor. "Gnosis" kelimesinin etimolojisinden yola çıkılarak bu akımın bir 'bilgi ile kurtuluş' akımı olduğu söylenmektedir. Ancak gnosis kelimesinin bugün İngilizce'de ki "know=bilmek" kelimesinin atası olduğu gözönüne alınarak varılan bu netice yanıltıcı olabilir. Gnostikler peşinde oldukları kainat bilgisinin teslimiyet ve ibadetle değil de sezgiyle ve bu bilgiye ulaşmayı sağlayacak bir takım sihirli formülleri bulup öğrenmekle elde edilebileceğine inanırlar. Misallendirmek gerekirse, "Maniheizm'in ve "Sâbiîliğin" tamamıyla gnostik inanç ve öğretileri temsil eden dini gelenekler olduğu ileri sürülürken, bazı din ve felsefe tarihçilerince Mandeizm, Hermetizm vs. gibi mistik inançlar da Gnostisizm olarak nitelenir. Bu yaklaşıma dayanarak Kabala'yı bir Yahudi Gnostisizmi, Batıniliği de bir Müslüman Gnostisizmi sayanlar vardır. Gnostikler, eski Yunan Felsefesi'ni esoterizm ve Hıristiyanlık'la kaynaştırıp, eklektik bir inanç sitemi kurmaya çalışan dini-mistik düşünürlerdir. Gnostisizm birçok araştırmacı tarafından dini sapkınlık olarak görülmektedir. Gnostikler maddeyi, ruhun bozulmuş bir şekli olarak görürler. Onlara göre insanın varoluş amacı, maddi varlığından sıyrılıp esas olana, yani Tanrı'ya dönmektir. Bu, bizim tarikatlardaki fenafillah makamına ulaşmaya benzetilebilir. Gnostiklere göre bu kurtuluş, ancak Tanrı'nın göndereceği seçilmiş bir kişi eliyle başlatılabilir ve kolaylaştırılabilir. Filmde Neo işte bu beklenen "mürşit", yahut başka bir değişle insanları kurtarmak için Tanrı'nın seçtiği kişidir. Matrix'teki mistik öğeleri tasavvufla irtibatlandırmaktansa, Gnostisizm'le irtibatlandırmak çok daha makul görünüyor. Tamamen Batı kültürünün temellerindeki mazmunlar üzerine inşa edilmiş bir filmi anlamaya çalışırken, yapımcıların, senaristlerin ait oldukları medeniyetlerini hesaba katmak gerekiyor. Başka bir deyişle yeniden yüklenenin sırrını evimizde değil, yüklendiği yerde aramak en doğrusu.
'İyi para kötü parayı kovar'
YÜKSEL KELEŞ / EKONOMİST
İktisadi hayatın gelişmesi ve yaygınlaşması, para talebinin artmasını, bu da yeni ve altına göre daha kıymetsiz madeni paraların tedavüle girmesini sağlamıştır. Böylece daha kıymetli madenlerden yapılan paralar zamanla yerlerini daha ucuz ve kalitesiz madeni paralara bırakmıştır. Madeni paranın yerini kağıt paralara bıraktığı günümüz iktisadi sisteminde ise paranın değeri kendi cisminden değil, üzerinde yazan miktardan kaynaklanmaktadır. Bu miktarı belirleyen ise devlettir. Para kağıttan yapıldığı için maliyeti son derece düşüktür. Ancak üzerinde yazan değer kadar mal ve hizmeti satın alabilmektedir. Bunu sağlayan ise parayı basan ve üzerindeki değeri garanti eden devlettir. Devletin gücü ve hakim olduğu ekonomik yapı zayıfladıkça kullanılan paranın güvenilirliği de azalmaktadır. Bu durum sözkonusu paraya olan talebi de azaltmaktadır. Hele yüksek enflasyonun olduğu ekonomilerde para sürekli değer kaybetmektedir. Kağıt paranızın üzerinde yazan rakam bir önceki günden daha değersizdir. Buna en güzel örnek dünyada en yüksek enflasyon oranına sahip ülkelerin başında gelen Türkiye'nin kullandığı Türk Lirası'dır. Türk Lirası günümüzde en değersiz para olarak bilinmektedir. Buna neden olan bir numaralı sebep ise enflasyondur. Senelerdir yüksek enflasyonla yaşayan Türk ekonomisi kendi parasını dünyanın en değersiz parası haline getirmiştir. Geçenlerde Merkez Bankası'nın, Borsa'da rayici olmayan yabancı paraların Vergi Usul Kanunu gereğince 2002 yılı için yapılacak değerlemelerine esas olmak üzere belirlediği kurlar, Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre kullanımdaki 101 ulusal para biriminin tamamı, TL'ye göre daha değerli konumda bulunuyor. TL'den sonra en değersiz para birimi olan Rumen Leyi dahi paramızdan 49 kat daha değerli. 1 Azerbaycan Manatı, 336 TL'ye; 1 Bangladeş Takası 28.366 TL'ye ve 1 Bulgar Levası 875.051 TL'ye eşit. Hal böyle olunca Türkiye'de insanlar Türk Lirası'nı elinde bulundurma maliyeti olan enflasyondan korunmak için, başka paralara sığınmaktadır. Türk Lirası'ndan kaçan insanların en çok tercih ettiği para birimi ise Amerikan Doları ve Avrupa para birimi olan 'eoruo'dur. Her iki para biriminin de kaynağı olan ekonomiler, dünyanın en gelişmiş ekonomik ve siyasi sistemleridir. Bu iki para birimini sadece Türkiye değil, dünyanın birçok ülkesinde yaşayan insanlar ve kurumlar tercih etmektedir. Böylece dolar, euro, Japon Yeni, sterlin gibi güçlü (İyi) paralar, Türk Lirası ve Rumen Leyi gibi zayıf (Kötü) paraların yerini almaktadır. Yani iyi para kötü parayı sistemden kovmaktadır. Tamamen olmasa bile önemli ölçüde. Resmen olmasa bile fiilen. Bu durumu önlemenin tek yolu, Türk Lirası'nın diğer para birimleri karşısında aşırı değer kaybetmesini önlemektir. Yani enflasyonu durdurmak. Bu yapıldığı takdirde Türk Lirası'nın mevcut değeri korunabilir. Daha sonra yapılacak olan ise şu ana kadar yıpranmış olan ve bol sıfırlı hale gelen paranın değerini eski haline getirmek. Bunun içinde, iyi bir planlama ve hazırlık döneminin ardından paradan bol sıfırların silinmesi gerekmektedir. Bizden sonra en değersiz para olan Rumen Leyi'ne dünyanın en değersiz parası unvanını bırakabilmek için en az iki sıfırın silinmesi gerekiyor.
Umutla gelen felaket
AHSEN OLCAY / ENFORMASYON UZMANI
Toplumumuzun çeşitli kesimleri arasındaki gelir dengesizliği, bilhassa genç insanların 'Televole'lerde gördükleri hayatlara özenmeleri bütün umutlarını şans oyunlarına bağlamalarına neden oluyor. Uzmanlar bu tür oyunlar oynayan insanların ilerde kumar oynama olasılığının çok daha yüksek olduğunu belirtiyorlar. Gençlerin çalışmaya ve üretmeye teşvik edilmesi, kendi çabalarıyla yaşam şartlarını daha yükseğe çıkarabilmeleri için onlara imkan sağlanması gerekirken, bunun tam tersi yapılıyor. Bir de üstelik şans oyunları maalesef devlet eliyle oynatılıyor. Bu tür oyunların zararlarını topluma duyurması ve kamuoyu oluşturulması gereken medya insanları özendirmek için ne gerikiyorsa yapıyor. Durum böyle olunca toplumu uyarma ve kamuoyu oluşturma görevi bir kısım duyarlı medya kuruluşlarına ve bilinçli okuyuculara düşüyor. Ancak biz ne kadar çok yazarsak yazalım, yaptığımız uyarılar sizlerin konuya göstereceği duyarlılağa bağlı olarak amacına ulaşacaktır. Aynanın buğusu
HAKAN TEMİZTÜRK / ARŞ. GÖR.
Televizyon karşısında zapping yapan bir kimse, bu ülkede insanların her gece çılgınlar gibi eğlendiği, ülkenin dört bir yanına dağılmış 'Laila'larda partiler düzenlendiği, "ülkem insanı"nın sofrasından rakıyı eksik etmediği, neredeyse bütün evlerde, bütün toplantılarda, bütün gezilerde içki içildiği zehabına kapılabilir. İnsanı bu "zehaba kapılmaya" iten bir sürü malzeme bulmak mümkündür Türkiye medyasında: Televizyondaki hemen bütün yerli dizilerde –ve filmlerde- alkol vardır. Dizi, film ve değişik televizyon programlarında gizli reklamı yapılarak alkol reklam yasağı delinmiş de olmaktadır. "Ülkem insanı"nın alkollü iken sebep olduğu trafik kazalarındaki ya da trafik denetimlerinde alkollü olarak yakalandığındaki hali de traji-komiktir ve her zaman haber bültenlerinde kendine yer bulmaktadır. Mesaisini masabaşında yarı-uykulu, polis telsizi dinleyerek geçiren gece muhabirlerinin en büyük eğlencesidir sarhoş sürücü görüntüleri; sarhoşluğun elim bir kazaya sebep olmuş olması ya da "kahramanımızın" her türden "şirinlikler" sergileyecek bir durumda yakalanması onlar için farketmez. "Gece kuşları" kameralarının ışıklarıyla olayı/olay yerini aydınlatmakla kalmazlar, Irak, Filistin, Afganistan gibi dış haberlerle Ankara ve İstanbul çıkışlı olmayan memleket haberlerinin 15-20 saniyeyle yer bulamadığı bültenlerde dakikalarca yayınlanacak malzemeyi de derlemiş olurlar. Bu ülkede –birçok ülkede olduğu gibi- alkollü içki ve sigara reklamı yasaktır. Çünkü Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni "gençliğin korunması" bağlamında gerekli tedbirleri almakla yükümlü tutmuştur: "Madde 58: ... Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır." Peki, Anayasa böyle der, kanunlar içki ve sigara reklamını yasaklarken, içki ve sigara üreticileri ne yapmaktadır? Onlar için "demokrasilerde çare tükenmez"den "kapitalizmin sınır tanımaz vahşeti"ne kadar uzanan geniş bir alanda bir sürü reklam seçeneği vardır: Reklamın hedef kitlesi "gençlik" mi olacak; Anayasa'nın korunmasını özellikle istediği "gençler"in en düşkün olduğu alanlardan biri olan spor ve spor medyası ne güne durmaktadır? İçki reklamlarında en çok başvurulan araç olarak gazetelerin spor sayfalarının –evet, özellikle spor sayfalarının- etrafı bira, viski vs. alkollü içkilerin kuşak reklamlarıyla "süslenir". Hasıl-ı kelam, Türk medyasının "alkole düşkünlüğü"nü, müsamahakâr yaklaşımını, "onaylar" tavrını açıklayabilecek herhangi bir ifade bulunmamaktadır.
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |