|
|
Bir roman hayat
Herkesin hayatı romandır, ama bazılarının hayatından birkaç roman çıkabilir. Bu eski kanaatim, Talat Halman'ın hayat hikâyesini kendi ağzından okurken bir kez daha pekişti. Sadece şâir, gazete yazarı değil Talat Halman, bir dönem siyasete de karıştı, Türkiye'nin kültür elçiliğini yaptı; son yıllarda ise Türkiye ve ABD üniversitelerinde edebiyat dersleri, Ortadoğu ve İslâm konularında konferanslar veriyor... "Ne kadar renkli bir hayatınız varmış" dediğimde olmayan bıyıklarının altından güldü Talat Halman. "Hayatınız roman" diyecekken durdum; kendisi gibi hayatını New York'ta kurmuş Erje Ayden'in (Erce Aydıner), konusu Avrupa'da geçen casusluk romanında kahramanın adının 'Halman' olduğunu Talat Bey'in kendisi anlatıyor... İş Bankası Kültür Yayınları yeni bir dizi başlattı. Kısa zamanda bir kütüphane rafı dolduracak çeşitliliğe kavuşan dizide, hayatı merak edilen ünlülerle yapılmış ayrıntılı konuşmalardan oluşan kitaplar bulunuyor. Talat Halman'la Cahide Birgül'ün aylar süren buluşmalarının ürünü olan kitap 'Aklın Yolu Bindir' adını taşıyor. Çok yönlü bir aydın olan Talat Halman'ın renkli hayatının hemen her safhası yer alıyor kitapta... Benim en hoşuma giden öykü oğlu Hür'le ilgili anlattıkları oldu. Talat Halman lise sonrası eğitim için gittiği ABD'de bir ömür geçirdi. Çok genç yaşında evlendiği ilk eşi Barbara da Amerikalı'ydı. Fazla uzun sürmediği anlaşılan evliliğin meyvesi Hür Halman... Onun yaşadıkları, hiç değilse bana, "Keşke hayatını yazsa" dedirtecek kadar renkli. Karadenizli bir ailenin, Donanma Komutanlığı'na kadar yükselmiş amiral bir babanın oğlu olan Talat Halman, ABD'ye yerleştiği ve hayatını çeşitli işlerden kazandığı günlerde Musevi bir ailenin kızıyla evlenmiş... Mutaassıp olduğu anlaşılan aile, kızlarının bir Müslüman ile evlenmesinden hiç hoşnut olmamış; damatla görüşmeyi reddetmiş... Kısa süren evlilik bittiğinde, Musevi eski-eş, Talat Bey'den olma oğlu Hür'ü yanına alarak İsrail'e yerleşmiş (s. 127)... Hür Halman, sadece İslâm Tarihi dersleri vermiyor üniversitede bugün, İslâm'ı din olarak da seçmiş bulunuyor. Hem de çok dolambaçlı bir yoldan: 'Aklın Yolu Bindir'den öğrendiğime göre, Hür, önce Budist olmuş, sonra karizmatik bir rahibin EST tarikatına girmiş, Maoistliği denemiş, Presbiteryen Kilisesi'ne devam etmiş... (s. 268) İslâm büyük bir arayışın son durağı... Babayla ilişkisi bebeklikten beri asgaride olduğu, İsrail'de yaşayan annesi tarafından büyütüldüğü için Hür Halman'ın İslâm ile buluşması gerçekten ilginç bir olay. "Hür'ün ilk gençliğinden itibaren dinlere karşı büyük bir merakı oldu; bilmiyorum nasıl gelişti bu" diyor. Talat Halman. Zaman zaman New York'taki evine uğrayıp Talat Bey ile yeni ailesinin fertlerini de o sırada içinde yer aldığı dinî inanışa dâvet ediyormuş... "Biz darılmasın diye o grubun bazı törenlerine gidiyorduk, ama iş üye olmaya gelince olamayacağımızı söylerdik" diyor Talat Bey. Felsefe okur, Amerikan Şiir Derneği'nin bürosunda çalışırken tanıştığı bir Amerikalı kızla evlenmiş Hür. Karısı Presbiteryen olduğu için her pazar kiliseye dadanmış. Karısı, bir gün, Talat Halman'a, "Ben Presbiteryen doğdum, büyüdüm ama hiç dindar değilim, üstelik kiliseye gitmekten de hoşlanmam" demiş... Meğer, Hür, karısının hoşuna gideceğini düşünerek kiliseye dadanmış. Bu yakınma üzerine, "İstemiyorsa gelmesin, gönülsüz olduğunu anladım" demiş Hür. (s. 270). İslâm? "Derken baktım ki benimle İslamiyeti konuşmaya başladı; bazı Müslümanlarla karşılaşmış, İslamiyete ilgi duymaya başlamış..." Bir ara tepeden tırnağa yeşiller giyinmiş. "Çorabına kadar" diyor Talat Halman... Önceleri radikal davranıyor, evi ve ailesini de rahatsız ediyormuş yeni hali. Eşiyle ayrılmış, mâlî zorluklar çekmeye başlamış. "Bir yandan entellektüel yönden iyi gelişiyordu. Geç oldu, güç oldu, yavaş oldu, fakat çok başarılı bir doktora yaptı. Hızır hakkında çok ilginç bir doktora tezi yazdı. Ders vermeye başladı; etkili, öğrencilerinin çok beğendiği, takdir ettiği bir hoca oldu" diyor Talat Halman oğlu için... Hugh Talat Halman, bugün, Bill Clinton'un vaktiyle valilik yaptığı Arkansas'taki üniversitede Ortadoğu ve İslamî Araştırmalar Merkezi'nde doçent. Son karşılaşmamızda, "Oğlunuz ilk eşinizin değil de sizin yanınızda kalsaydı, İslâm'ı bulur muydu?" diye sordum Talat Halman'a; "Çok meraklıydı, bulurdu herhalde" cevabını verdi. Kitapta başka ilginç ayrıntılar da var. Daha 1960'larda Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) görevi Kürt sorununu incelemek olan iki emekli albay varmış (s. 201). 12 Mart sonrası hükümetinde kültür bakanı görevini üstlendiğinde asker-sivil ilişkilerine doğru bir teşhis koymuş Talat Halman: Askerleri siyasete siviller itiyor... Okuyalım: "Askeriye başlangıçta (askerî dönemin başbakanı) Nihat Erim'e güvenmişti, yönetimi sivil kabineye bırakmak arzusundaydı. Gel gör ki Nihat Erim hep onlara sormak, danışmak, aklınca işi sağlama bağlamak istiyordu. İzin istiyordu, onay istiyordu. (..) Herkesin lâfını o kadar dinler oldu ki, asıl kendi kabinesinin yapması gereken işleri takip edemedi. Sonra yavaş yavaş gerçekten askerlerin gölgesi arttı." (s. 229). Herkesin hayatı romandır; Talat Halman'ın hayatından birkaç roman çıkar. Keşke hayatını bir de kendisi yazsa.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |