|
|
Kimse güvende değil
Korkulan oluyor. George W. Bush'un Afganistan ve Irak'a savaş açmak üzere kullandığı, kendi adıyla anılan 'pre-emtive strike' (önleyici saldırı) doktrinine İsrail de sarıldı. Bundan sonra, dünya, güçlü olanın ve yaptığının sonunda yanına kâr kalacağına emin olanın, elinden geleni ardına koymayacağı bir cangıla dönebilir. ABD'nin Afganistan'a ve ardından Irak'a saldırısının ilk sebebi 11 Eylül uğursuz eylemleriydi; 'saldırgan' ilân edilenler arasında tek bir Afgan ve Iraklı bulunmadığı halde... Saddam'ın elinde çevre ülkelerini tehdit eden kitle imha silâhları bulunduğunu da iddia etti ABD; ama aylar sonra ortaya çıkan gerçek yeterince göz açıcı: Irak'ta kitle imha silâhları var idiyse bile Saddam onları yıllar önce yok etmiş... Bu gerçek ortada dururken, kendi sınırları içerisinde yaşayan 29 yaşındaki Filistinli bir avukat kadının Hayfa'daki bir lokantayı hedef alan eylemi yüzünden İsrail'in Suriye'yi bombalamasını kim, nasıl kınayacak? Nitekim, Suriye'nin başkentine 30 km mesafedeki Ayn Sahib mülteci kampını bombalamasından sonra, Washington İsrail'i kınamadı bile. ABD'nin Birleşmiş Milletler temsilcisi John Negroponte, "Suriye, teröre karşı savaşta yanlış yerde duruyor" açıklamasını yapmakla yetindi. Bu cümleye bakarak, Washington'un, İsrail'in saldırısından hiçbir rahatsızlık duymadığı rahatlıkla söylenebilir. Oysa, İsrail'in Suriye topraklarına düzenlediği saldırının, içeride siyaseten sıkışan Ariel Şaron'un güç gösterisi olduğu çok belli. Terörle mücadele adına girişilen terör artık ülkelerin iç politikalarının ayrılmaz bir parçası... İsrail elini bütünüyle serbest hissediyor. Son iki yıl içerisinde Filistin'de yaşananlar, Şaron ve etrafındaki ekibin gözü dönmüşlüğüne işaret ediyor. Filistinli'de kimse yarına sağ çıkabileceğinden emin değil. İsrail askerleri canlı hedeflerle tâlim yapıyorlar; İsrail tankları önlerine gelen binaları yerle bir edebiliyor. Lider konumundaki Filistinliler ölüm emri kesilmiş 'canlı cenaze' durumundalar, her an infaz edilmelerini bekliyorlar. Filistin lideri Yaser Arafat'ı da dünyanın gözü önünde tehdit ediyor Ariel Şaron... Müslümanlar için kutsal Mescid-i Aksa çevresine dönük kışkırtıcı girişimleri olduğu da biliniyor Şaron'un... İçte siyaseten sıkışan iktidarların dış mâceralara bel bağlamalarıyla ilk kez karşılaşılmıyor. Şaron iktidarı boyunca uygulanan dehşet politikaları İsrail'i kan ve gözyaşına mahkum etti. 29 yaşındaki genç bir avukat kadını 'intihar komandosu' haline dönüştüren bir süreç bu ve onun duvarın öbür tarafındaki izdüşümü de komutanlarının emirlerini dinlemeyeceklerini açıklayan İsrailli pilotlardır... Şaron, Suriye'ye saldırarak, bu süreci boşa çıkartmayı amaçlıyor. Bunu yaparken, geçmişteki kendi deneyimlerinden cesaret aldığına kuşku yok. 1982'de Lübnan'daki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarına düzenlenen saldırılarda 1700 kadar Filistinli hayatını kaybetmişti; o saldırıların ardında dönemin savunma bakanı Ariel Şaron bulunuyordu. Parlamento komisyonu raporlarına geçmiş bu sâbıkası yüzünden mahkeme önüne bile çıkarılmadı Şaron. Rapor üzerine bakanlık koltuğundan istifaya zorlandığı halde yıllar sonra başbakanlık koltuğuna oturmayı da başardı. Suçun karşılıksız kaldığını kendi deneyimlerinden biliyor Şaron ve politikalarıyla içeride büyümesine yol açtığı sorunu başka ülkelere taşıyarak 'uluslararası' hale getirmeye çabalıyor. Başarılı olma şansı var mı? Washington'un sessizliği, BM'nin felç görüntüsü Şaron ve etrafındakilere umut verebilir. Ancak, sorunun uluslararası hale dönüşmesi İsrail'in hayrına değil; tersine, aklı başında bütün İsraillilerin Şaron'un önünü arkasını düşünmez tavrından rahatsızlık duymaları gerekir. Terör terörü besler, uluslararası hale dönüştürülmüş saldırılar sınır-dışı saldırılara dâvetiye çıkarır. Şaron'un liderliğindeki İsrail resmen ateşle oynuyor. Olmuşu olmamış duruma getiremeyeceğimize göre, 11 Eylül sonrasında yaşanan köklü altüst oluşların dünya sistemi üzerindeki tahribatını belli sınırlar içerisinde tutmaktan başka çaremiz yok. Bush ve 'savaş lobisi' ile başlayan süreç, onların ABD üzerindeki etkinliklerini kaybetmesiyle tersine dönebilir. Kendi bölgesel savaşını başlatan Ariel Şaron da ABD'ye egemen 'önleyici saldırı' doktrininden cesaret alıyor çünkü... İsrail'in Suriye'ye saldırısını Washington sessizce geçiştiriyor, peki de Ankara'nın sesi neden daha güçlü çıkmıyor?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |