AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sinema ve tarih

"Fransız ihtilâli" denildiğinde sizin aklınıza ne gelir, bilemem, ama ben, Polonyalı yönetmen Andrzej Wadja'nın başrolünü Gerard Depardieu'ya oynattığı 'Danton' filminin bir sahnesini hatırlarım; Danton'un Robespierre'e evinde verdiği ziyafet sahnesini... Robespierre, Halk Güvenliği Komitesi başkanı olarak gözüne kestirdiklerini 'devrim düşmanı' yaftasıyla giyotine göndermektedir. Danton, ihtilâl sonrası yaşanan 'şiddet dönemi'ne son verilmesini ister konuğundan; "Devrim kendi çocuklarını yiyor" sözleriyle... Bir süre sonra, Danton da, 'ihanet' ile suçlanıp giyotinde kellesini kaybedecektir...

'Danton' filmini bir önceki festivalde izledim. Sarsıcı bir deneyimdi; tarihin beyaz perdeye yansıtıldığı pek çok film üzerimde aynı sarsıcı etkiyi yapar zaten... Şu günlerde İstanbul'un dört bir köşesindeki salonlarda oynayan tarih ile bir biçimde irtibatlı filmlerin bütününü görmeyi ne kadar isterdim...

TÜRSAK Vakfı 'Uluslararası Sinema-Tarih Buluşması'nın altıncısını başlattı. Önceki gece, açılış töreni için gittiğim Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde karşılaştığım kalabalık beni şaşırttı. 'Sinemasever' olmak bir şey, sinema tarihi ve tarih sineması ile ilgilenmek daha farklı bir şey... Dolu dev salon, benzer hislere sahip olanların hiç de az sayıda olmadığını öğretti bana...

Londra'daki günlerimde, Marble Arch'ta bulunan İngiliz Sinema Kulübü'ne de giderdim. Düzenlenen 'tematik haftalar' boyunca izlediğim filmler yıllar sonra ülkemize eriştiğinde benim için çoktan eskimişti... "Gelirse, mutlaka bir daha izleyeyim" titizlenmem yüzünden biliyorum, o filmlerin bir bölümü Türkiye'ye hiç uğramadı... 'Sinema-Tarih Buluşması' kapsamında gösterilen 80 filmin çoğu o türden... 1930'ların, 1940'ların sinema ürünleri yanında yenilerden bazısı da Türkiye'de ilk kez gösterime giriyor...

TÜRSAK Vakfı çok önemli birkaç etkinliğe birden imza attı bu vesileyle. İlki, açılış töreniydi bu etkinliklerin... Sinemayı tarihle buluşturan haftayı maddi kaynak da sağlayarak destekleyen Kültür ve Turizm bakanı Erkan Mumcu üzerinde epey konuşulmayı hak eden önemli mesajlar verdi açılış töreninde... Altıncı buluşmaya 'Medeniyetler arası diyalog' başlığını uygun görmüş TÜRSAK Vakfı; Mumcu, "Dünya gündemine dayatılan 'medeniyetler çatışması' tezi yanlıştır" dedi ve şu sıralarda sürdürülen savaşın 'paylaşım üzerine' yapıldığını ifade etti...

İstanbul entellektüel çevrelerinin Ak Parti'ye mi, yoksa Erkan Mumcu'ya mı alerjisi var? Daha ilk cümlelerini söylemişken ve önemli tespitlerini bizlerle paylaşacakken, belli bir bölgede toplanmış ve sayıları fazla olmadığı halde elleri güçlü bir grubun ısrarlı alkışlarıyla yıldırılmak istendi bakan... Ara ara devam da etti aynı gösteri; Erkan Mumcu'nun tespitlerini orada bulunanların tasvip ettiği çoğunluğun tavırlarından anlaşılabildiği halde... Sonradan, "Bakan uzun konuştu da ondan" diyenler çıktı; o çevreden bir dostum ise, "İstanbul'da resmi kişilere her durumda tepki veren öyle bir grup var" açıklamasını getirdi... Sinema tarihinin önemli filmlerini izleme fırsatını hükümetin sağladığı imkânlar sayesinde yakaladıklarını hiç akıllarına getirmiyorlar herhalde...

On dakika ya sürdü ya sürmedi, konuşma ve tepkiler boyunca, tepki veren azınlığa karşı etrafta oturanların homurtularını da çekmek zorunda kaldık. Bakan, kendinden yana homurtuları da protesto gösterisi sanmış olabilir...

TÜRSAK Vakfı başkanı Engin Yiğitgil, konuyla ilgili birkaç kişiye 'emek' ve 'onur' ödülü de sundu o akşam. Neredeyse bütün Türk filmlerinde, hemen hemen 40 yıldır, teknik adam olarak 'Necip Sarıcı' ismi yer alır; bu yılın 'emek ödülü', o isme verildi işte. Necip Sarıcı, kadrinin bilinmesi karşısında duyduğu mutluluğu izleyicilerle paylaştı. 'Onur ödülleri' ise, Türkiye'den Prof. Ünsal Oskay ile Polonyalı yönetmen Agnieszka Holland'a verildi.

Sinema dünyasının insanları hoş ve esprili oluyor; bunu bir kez de konuk Polonyalı yönetmen hanımın konuşmasından çıkardım. Beş dakika konuştu Bayan Holland, ama o beş dakika içerisinde, hem kendi ülkesiyle Türkiye arasında bizim lehimize bir mukayese yaptı, hem de bakanın mesajlarına sahip çıktı. Sanki ayaküstü mizah yapıyormuşcasına... Yeni Şafak, dün, "Erkan Mumcu Polonyalı yönetmenle birlikte fotoğraf çektirmek istemedi" diye yazdı; öyleyse yazık etmiş Erkan Bey...

Böylesine önemli ve kısa süreye pek çok film gösterimini sıkıştırarak sinemasever tarih meraklılarına göz ve zihin zevki yaşatan TÜRSAK'ın düzenlediği panel de önemliydi. Galatasaray Üniversitesi'nde düzenlenen medeniyetler buluşmasının sorunlarının tartışıldığı panele, aynı saatte bir başka önemli toplantıya katıldığım için, şahsen gidemedim; ancak konuşmacılardan Prof. İlber Ortaylı'dan çok verimli geçtiğini öğrendim; önyargılı görüşleri cevaplandırma fırsatı da vermiş panel...

Türkiye'de sinema sanatını tarihle buluşturan hangi filmleri sayabilirsiniz? Sami Ayanoğlu'nun oynadığı Yavuz Sultan Selim Ağlıyor ve İstanbul'un Fethi, Yücel Çakmaklı'nın Küçük Ağa'sı, Halid Refiğ'in Yorgun Savaşçı'sı, Ahmet Öztan'ın Kurtuluş dizisi, şu yakınlarda Abdülhamid Düşerken... Daha iyilerini de bekliyoruz bizim yönetmenlerden, 'Danton' gibilerini...


15 Aralık 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED