AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
Annan planı ve Kıbrıs
Dünkü yazımı "Masada duran Annan Planı ile adadaki somut güç dengelerini karşılaştırdığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:" diye bitirmiş idim. Manzara en genel hatları ile kanımca şöyle: Kıbrıs adasında yaklaşık sekizyüz bin Kıbrıslı yaşıyor ve bunların ikiyüz bini Kıbrıslı Türk, altıyüz bini ise Kıbrıslı Rum. Diğer bir anlatım ile ada nüfusunun dörtte biri Kıbrıslı Türk, dörtte üçü ise Kıbrıslı Rum. Ekonomik büyüklüklere bakar isek de karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: Adanın bir bütün olarak yıllık GSYİH'sı yaklaşık 13 milyar dolar. Bu yıllık gelirin dağılımı ise şöyle: yaklaşık bir milyar dolarlık bölümü Kıbrıslı Türkler tarafından, onikimilyar dolarlık bölümü ise Kıbrıslı Rumlar tarafından üretiliyor. Nüfus ve ekonomi kriterleri açısından adada güç dengesi çok net bir biçimde Rumlardan yana gibi duruyor. Meselenin hukuk yönünü ele alır isek işler daha karışık. Bizim taraf uluslarararsı hukuk açısından haklı olduğunu öne sürmekte ama uluslararası platformda KKTC tanınmıyor ve ortada KKTC'nin tanınmasını adeta imkansızlaştıran bir Birleşmiş Milletler kararı mevcut. Konu o kadar girift hale gelmiş durumda ki hukuksal haklılık konusunun altından kalkabilecek bir tarafsız uzmana rastlamak kolay değil. Ancak; reel uluslararası politikada KKTC'nin durumunun pek parlak olmadığı ortada. Somut geçerli koşullar üç aşağı-beş yukarı bu iken bu kez de Annan Planının her iki tarafa da getirdiklerine bir göz atalım. Nüfusun dörtte birine, milli gelirin ise yaklaşık yüzde sekizine sahip Türk kesimi ada sahillerinin yaklaşık yarısını Annan Planı çerçevesinde elde ediyor. Söz konusu Annan Planı Türk kesimine Londra ve Zürih andlaşmalarında da elde edilemeyen iki kesimliliği de veriyor ve elde edilen toprak yüzdesi nüfus payının üzerinde. Plana göre iki kesimlilikte Sayın Denktaş'ın terminolojisi çerçevesinde sulandırılmışlık var ama çok kısa vadede (1 Mayıs 2004) AB üyesi olacak bir ülkede bu da kanımca çok doğal. Adada yaşayan ikiyüz bin Türkün de çok kısa vadede AB vatandaşı olacağı gerçeği kanımca Planın en önemli yanı. Bu tür bir perspektif Kıbrıs Türklerinin makus talihinin kalıcı bir biçimde düzeltilmesi anlamına geliyor. Annan Planı çerçevesinde bir çözümün Türkiye'nin de dış politikasını rahatlatacağı gerçeği işin cabası. Mevcut güç dengelirinde (yerel artı uluslararası) daha iyi bir Plan ile karşılaşma şansımızın çok da güçlü olmadığını düşünüyorum. Çözüme karşı pozisyon alanların savunduğu tek elle tutulabilir gerekçe Kıbrıs'ın kuzeyinin Türkiye'nin tam üyeliğinin kesinleştiği güne kadar bir anlamda elimizde rehin olarak tutulması tezi. Yunanistan'ın, Kıbrıs Rum yönetiminin, hatta AB'nin Kuzey Kıbrıs'tan vazgeçemeyeceği varsayımı bu tezin temel dayanağı. Bu tez dışında çözüm karşıtlarının (Annan Planı çerçevesinde) elle tutulabilecek bir görüşlerine pek rastlanmıyor. 14 Aralık seçimleri çok önemli sonuçlara neden olabilir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |