AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
Günümüz şiiri toplumu sarsabilir mi?
Bana sorarsanız; hayır, sarsamaz! Zira, günümüzde yazılan şiirin hem niteliği ve veçhesi, hem taşındığı ve taşıdığı kulvar, hem de idealize ettiği ufku ve yönelimi, öyle toplum sarsacak bir görüntü arz etmiyor.. Kaldı ki, kimi şairlerin ve toplumsal hassasiyet sahibi kimselerin dışında, daha genel çerçevede, 'toplumsal bir talep'in varlığı konusunda tecrübî/sezgisel şüphelerin varlığı inkâr edilemez.. Aslına bakarsanız, "Toplumu sarsacak şiir" umut, beklenti ve dileği, 70'lerin kaotik ortamında beslenip günümüze kadar taşınan ve bana göre 'fanatik hayâl'den öte anlam ifade etmeyen bir yaklaşım biçimidir. Dahası, estetik/poetik bakışa değil, politik/ideolojik bir 'kör bakış'a hizmet eder.. Hemen belirtelim ki; günümüz şiiri, son derece 'bireysel', 'individüel' kaygularla yazılıyor ve yoluna devam ediyor. Toplumu kurtarmak, topluma yön ve şekil vermek hevesinde değil. Bu, iyi bir şey elbette! Şairin, şiirini, politik/ideolojik yörüngelerin dışında tutması ve bu bağlamda her hangi bir 'uydu' yaftasını zımnen reddetmesi, şu veya bu biçimde politik/ideolojik kimlikli bir 'rol'e soyunmaktan uzak kalışı, pek tabiîdir ki, kendisine yaklaşan ve esasen son derece 'normal' sayılması gereken bir tutumdur. Şairin, yakasına yapıştırılan, 'toplum mühendisi' sıfatını sıyırışının üzerinden yıllar geçti. Günümüz şairi, asal görevinin, sadece 'iyi şiir yazmak'ta odaklandığının farkında. Bu farkında oluş, şairin bulunduğu/bulunacağı yer konusunda estetik/poetik tutumundan taviz vermeyeceği anlamını da içeriyor doğrusu.. Zaten şiir, toplumu sarsmak için yazılmaz; şiir, 'kendi' için yazılır, şiir olsun için.. Zira şiir, ereği kendinde olan bir sanattır! Yanlış anlamalara meydan vermemek için hemen bir parantez açalım: Toplumu sarsmak için şiir yazılmaz/yazılmamalıdır, evet; zaten bu hisle yazılan metin şiir değil, slogan yığını olur! Ancak, yazılan kimi şiirler pek alâ bir toplumu derinden etkileyip sarsabilir! Bunun örnekleri de mevcuttur.. Sanırım iki olgu arasındaki fark yeterince açıktır.. Şiir, ancak estetik hassasiyetin objesi ve sujesi olduğu müddetçe bir değer ifade eder; kendi varoluş katmanlarını paylaşmamıza imkân sağlar. Oysa, toplumsal hassasiyetin obje ve sujesi yapılmak istenen şiir, daha baştan kötü bir tercihtir, in-estetik kırılmadır. İncirlerin berbat edilmesi demektir.. Doğrusunu söylemek gerekirse, toplumsal hissiyatı harekete geçiren, toplumsal aktiviteye ivme kazandıran unsurların başında 'şiir'i aramak, nafile bir çabadır. Bu tür sosyal açlıkları, olsa olsa 'slogan' doldurabilir.. Dolayısıyla da, slogan kokusunun barındığı bir yerde, şiiri asla bulamazsınız! Zira, -az önce belirttiğimiz gibi- toplumsal ajitasyonu şiir değil, slogan yerine getirir. Sloganın işi ve işlevi de budur zaten: Geçici bir algı körlüğünün motivasyon sağladığı tahrik... Ha, Türk şiirinde her ikisinin aynı anda, aynı yerde bulunduğu zamanlar olmamış mıdır? Olmuştur elbette.. Yakın dönemde, 70'li yılların son dönemi, bu kaotik durumun tipik örneklerindendi…
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |