AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
Saddam... ve sonrası
Saddam Hüseyin yakalandı. Hiç şüphesiz bunun, Amerika'nın Irak işgalinde bir dönüm noktası olduğu düşünülebilir. İlk başta akla işgal güçlerinin tüm zafer duygularını gölgeleyen direnişler geliyor. ABD açısından beklenen şu: Direnişler kan kaybedecek. Bu kanaat, direnişlerin Saddam eksenli - merkezli olduğu düşüncesinden kaynaklanıyor. Eğer gerçekten direniş Saddam merkezli ve yoğun olarak eski Baasçıların rol aldığı bir hadise ise lider devre dışı kaldığına göre direnişin de belinin kırılacağı sonucu çıkarılabilir. Belki bir şey daha: Saddam'ın hayatta olduğu varsayımı, direnişçiler için her halükarda bir umut oluşturuyor olabilirdi. Şimdi yakalanan ve yargılanan bir lider, direnişi besleyecek umudun sonu olabilir. Ancak, Irak'taki direnişin en azından bir boyutu ile Saddam'dan bağımsız olarak oluştuğu ihtimalleri de gözardı edilmiyor. "Dışardan gelen ve Irak'taki mücadeleyi Amerika'ya karşı uluslararası çapta yürütülecek bir mücadelenin uzantısı olarak değerlendiren direnişçiler" iddiası ne kadar doğru, bu tam bilinmiyor. Bunu bundan sonra daha iyi takip imkanı ortaya çıkacak. Bu arada, Saddam'ın canlı olarak yakalanması ve yarınlarda yargılanacak olması da Irak'ın geleceğinde hesaba katılması gerekli bir hadise olarak görülüyor. Dünkü açıklamalarda Saddam'ın adil ve açık bir mahkemede yargılanacağı ifade edildi. Bu, Saddam'ın, bölgede 30 küsur yıldır uluslarası güç odaklarıyla çok farklı platformlarda iş tutmuş bir siyasi lider olarak mahkeme huzuruna çıkacak ve konuşacak olması anlamına geliyor. Konuşursa Ortadoğu'da hiç kuşkusuz pek çok şey aydınlanacak. Burada şöyle bir soru önemli: Acaba Saddam, yürüttüğü direnişle Amerika'yı püskürteceğini mi hesap etmişti, yoksa direnebildiği kadar direnip, bir gün yakalanacağını mı düşünmüştü? Saddam'ın yakalanma sırasında hiçbir direnç göstermediği anlatıldı. Demek ki savaşmayı ve ölmeyi planlamamıştı. Acaba bundan, yargılanma sürecini direniş için kullanma hesabı mı okunmalı, yoksa sıradan bir teslimiyet mi? Bunun, Irak'taki direnişi hala beslemesi ihtimalini gündeme getirmesi tabii ki mümkün. Ancak eğer, Saddam gerçekten Irak'ta toplumda zemin oluşturmuş bir ideolojik - siyasi çizginin, bir duygunun ateşleyicisi ise... Yargılanan bir siyasi liderin, varsa, misyonuna ayrı bir güç katacağı muhakkak. Ama Irak'ta Saddam'ın böyle bir toplumsal zeminin bulunduğu tahmin edilmiyor. Bugünden itibaren Amerika ve birlikte hareket ettiği Irak'lılar için daha avantajlı günler başlıyor gibi gözüküyor. Ne de olsa hayatta olduğu farzedilen bir Saddam, bir kesim için umut ise, diğer kesim için hayalet mahiyeti taşımaktaydı. Hayalet şimdi kontrol altında. Bunun Amerikan kuvvetlerine moral vereceği muhakkak. Direnişler bittiği takdirde Amerika'nın Irak'ı yeniden yapılandırma sınavı başlayacak. Bu noktada ciddi sorunlar bulunduğu biliniyor. Direnişler daha çok Saddam'ın içinden geldiği "Sünni" bölgelerde gerçekleşiyor, dolayısıyla sünni kaynaklı gözüküyordu. Amerika'nın Sünnilerle ilişkisi nasıl olacak, demokratik bir temsil mekanizması içinde nüfusun çoğunluğunu oluşturan ama İran'la bağlantıları ve talep ettikleri "İslam ağırlıkları sistem" sebebiyle Amerika ile ilişkileri pek sıcak olmayan Şiiler'i nereye yerleştirecek? Ciddi sorunlar var. Eli güçlenmiş ama önünde ciddi sorunlar bulunan bir işgal gücü şimdi Amerika... Elhasıl, dünden itibaren Irak yeni bir dönemeçte. Kıbrıs - Türkiye: Yeni bir dönem
Kıbrıs dün seçimleri yaptı. Kıbrıs için de artık yeni bir dönemin başladığı, Kıbrıs'ta olup biteceklerin Avrupa Birliği ile ilişkiler bakımından Türkiye'nin geleceğini de hayati anlamda etkileyeceği biliniyor. Büyük sonuçlar doğuracak küçük bir seçimden söz ettiğimiz açık. Kıbrıs seçimlerinin asimetrik etkileri çok önemli. AKP hükümetinin Kıbrıs ve seçimler dolayısıyla sırat köprüsünden geçmiş kadar büyük sınav verdiğini tahmin etmek zor değil. Bundan sonrası Denktaş'a bağlı. Denktaş da, Türkiye'nin üstlendiği bedeli dikkate alarak, Kıbrıs'ta bir grubun siyasi lideri değil, tüm Kıbrıs Türklüğünün ortak lideri olarak çözüm üretici hamleleri devreye sokabilir. AKP hükümetinin, politikalardaki nüanslar biliniyor olmasına rağmen seçimlerde Denktaş'ı en azından dışlamayan, hatta zımnen destekliyor gözüken tavırlarla, Denktaş'la seçimlerden sonra daha kararlı adımlar atmayı umduğu tahmin edilebilir. Bunu bundan sonra göreceğiz. Ama her halükarda seçimlerin Kıbrıs için dönüm noktası değeri taşıdığı, herhalde Türkiye'den Amerika'ya, Avrupa'ya uzanan bir dünyanın ortak değerlendirmesi olduğu açıktır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |