|
|
Wolfowitz'in sesi
neden kesildi?
Amerika'nın bütün dünyayı karşısına alarak Irak'ı işgal etmesi, Yeni Amerikan Yüzyılı projesinin en parlak adımıydı. Kibir, gösteriş ve askeri şovla başlayan, dünyanın şaşkınlık ve endişeyle izlediği dünya imparatorluğu serüveni daha ilk cephede karşı konulmaz ve muzaffer görüntüsünden çok şey kaybetti. "Küresel fetih" söylemi artık Amerika'da bile sorgulanır oldu. Bush-Cheney-Rumsfel-Wolfowitz çetesinin Irak işgalinin ilk günlerindeki meydan okuyan, işgale karşı olan her ülkeyi aşağılayan, küstahlık ve arsızlığı yansıtan ateşli açıklamalarını ne zamandır duyamıyoruz. Bunun yerine endişe ve destek arayışlarını, dünyanın nefretini kazanmış bir Amerika'yı, yalnızlığı üzerinden atmak için Latin Amerika'dan Orta Asya'ya kadar şimdiye kadar uluslararası arenada yer alamamış ve tarihin kendilerine bir şans kapısı açtığını düşünen ülkelerle yeni bir uluslararası kamuoyu oluşturma çabalarını gözlemliyoruz. Soğuk Savaş sonrasının yeni dünya düzenini, iktidar ve kaynakları dünyanın belli başlı güç merkezleri ve çevreleri ile paylaşarak oluşturma tezini reddedip tek yanlı ve ölçüsüz askeri gücün önderliğinde bir Amerikan İmparatorluğu'na dönüştürmeyi amaçlayan, bunun için uluslararası hukuk, siyasi gelenek ve ulusüstü kurumları devre dışı bırakan, yeni bir güvenlik doktrini ilan ederek gücünü sınırlayacak oluşumlara savaş açan Amerika, şimdi planlarını gözden geçirmekle yüz yüze gelmiş görünüyor. Gelişmeler, ABD yönetimine, işgalin başlı başına zafer olmadığını, aslolanın düzen kurmak, egemen olmak, kendini kabul ettirmek olduğunu anlatan bir seyir izliyor.
Küresel İmparatorluk projesi daha ilk cephede zora girdi
İki stratejik müttefiki İngiltere ve İsrail'den başka kimseye ihtiyacı olmadığı görüntüsünü veren, Irak'ı ve Ortadoğu'yu bu iki ülkenin çıkarlarını da önceleyerek yeniden belirlemeye girişen Amerika, şimdi Nikaragua, El Salvador, Honduras, Moğolistan gibi ülkelerden bile asker istiyor. İşgal öncesi ve işgal sırasında tek yanlı politikaları ilke edinen ABD, şimdi bu tek yanlılıktan geri adım atıp Irak'ta çok uluslu bir görüntü oluşturmaya çalışıyor. Amerika'nın küresel yayılmacılığını dikkatle izleyenler, ırkçılığa kadar uzanan bir siyasal düşünceyle hareket eden Bush yönetiminin, Ortadoğu'yu yeniden biçimlendirme projesinin fiyaskoyla sonuçlanmak üzere olduğunu belirtiyorlar. ABD'nin tek yanlı müdahaleci politikalar yerine çok taraflı bir sürece yeniden girmek zorunda kaldığı ifade ediliyor. Bunun da, sadece Irak'taki varlığına değil, genel anlamda tek taraflı dünya sistemi oluşturma projesine ciddi zarar verdiği, "Yeni Amerikan Yüzyılı Savaşçıları"nın daha ilk cephede tökezlediği ifade ediliyor. Irak'ta her geçen gün daha da şiddetlenen direniş, işgalin maliyetinin beklenenden çok daha fazla olması, askeri kayıpların çok yüksek olması ve işgal güçlerinin doğrudan bir halkla savaşmakla karşı karşıya bulunması ABD'yi, daha önce baskı ve şantajla sindirme politikası uyguladığı ülkelerin önünde diz çöktürdü. Irak'taki Amerikan kara kuvvetlerinden sorumlu general General David McKiernan, saldırıların hala sürdüğünü ve savaşın sona ermediğini söylerken yine Irak'taki ABD yaralılarının Andrews Hava Üssü'ne taşınmasından sorumlu komutan Yarbay Allen DeLane, "Devlet sırrı olduğu için size kesin rakam veremem ama, savaşın başlamasından bu yana, burada Andrews'da 4 binden fazla yaralı kaldı. Buraya gelip de Walter Reed ve Bethesta gibi civardaki yerlere gönderdiklerimizi de sayarsanız, bu rakam iki katına çıkar" diyor. Ancak Yarbay, ölü sayısı hakkında bilgi vermiyor. İngiliz The Guardian gazetesi, önceki gün, savaşın sona erdiği ilanından bu yana öldürülen ABD askeri sayısının Pentagon'un iddia ettiği gibi 53 değil, 112 kişi olduğunu yazdı. Afganistan'da bile Taliban giderek güç kazanıyor ve gelen haberlere bakılırsa Zabul eyaletinin Sfghan bölgesi Taliban'ın eline geçmiş durumda ve kentteki hükümet binasında şimdi Taliban bayrağı dalgalanıyor. Irak'ın tersine güçlü yabancı askeri destek aldığı Afganistan'da bile ABD denetimi güvende değil.
Buyurgan Amerika neden diz çöken Amerika oldu?
Şimdi bu ülkelerden askeri destek alabilmek için her türlü tavizi vermeye hazır. Birleşmiş Milletler'in Irak'ta denetimi eline almasına hala dirense de bunun uzun sürmeyeceği belirtiliyor. Irak'ta denetimi tamamen kaybetme korkusuyla BM müdahalesine şu ana kadar karşı çıkan, NATO'yu da istediği gibi kullanamayan ABD'nin elindeki tek "formül", Bağdat'ta bizzat kendisinin atadığı kukla yönetimin Müslüman ülkelerden asker istemesi. Türkiye ve Pakistan'la pazarlıklar bu formül çerçevesinde yürütülüyor. Kamuoyunu ikna çalışmasının ötesinde hiçbir hukuki ve ahlaki temeli olmayan bu formülle özellikle Müslüman ülkelerden destek aranıyor. Arap Birliği Bağdat'taki kukla yönetimi tanımayacağını ve Irak'a asker gönderip direnişçilerin ezilmesine destek vermeyeceğini açıkladı. Türkiye ve dünya, ABD'nin askeri yardım arayışlarına destek vererek işgali güçlendirme yerine bugünkü durumu, Washington'daki şahinlerin yağma politikalarını sınırlamak için bir fırsat olarak kullanmalı. ABD, bugüne kadar bütün operasyonlarını başka ülkelerin desteği ile sonuca ulaştırdı. Bu tekrarlanmamalı. Irak'ta giderek güçlenen direniş, Hristiyan Siyonistler'in yeni Ortadoğu düzeni projesini çöle gömüyor. Şahinlerin saldırgan politikaları ilk sınavda başarısızlıkla karşı karşıya. ABD, tek taraflı, buyurgan ve meydan okuyan tavrını değiştirerek yeniden çok taraflı ilişkilerden medet ummaya başladı. İşgale değil, bu sürece destek verilmeli.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |