|
|
Yoksulluk ve Yolsuzluk
Ahmet Taşgetiren "Topyekün Tevbe" başlıklı yazısında (Yeni Şafak, 28 Temmuz 2003) bir nevi "hepimiz suçluyuz" diyerek toplumu yolsuzluk konusunda "topyekun tevbe"ye davet ediyor. Hesap gününe inananlar için tevbe şart. Bu davete icabet lazımdır. Lakin şunu gözden kaybetmemeli. Balık baştan kokar ve büyük döker, küçük toplar. Adam balıkçıda alacağı balığın kuyruğa yakın kısmını kokluyormuş; balıkçı müstehzi bir gülüşle "Efendi balığın başını kokla, bozuk olup olmadığını oradan anlışılır" deyince; müşteri sakin-sakin "Biliyorum evladım demiş, benim anlamak istediğim şu: Bakıyorum ki koku kuyruğa kadar varmış mı?" Bizim toplum mücerret olana yönelmiştir, lakin müşahhas olanı da ihmal etmez (Yani bir gözü imamdadır). Semboller bu çerçevede çok mânalıdır. "Böyle gelmiş, böyle gidecek" kanaatini (umutsuzluğunu, düzelmez bu işler karamsarlığını) kırmak-yıkmak için atılacak adımların baştan ayağa doğru toplumu müsbet yönde etkileyeceği; bozuk düzenin iyileşebileceği fikrinin yeşereceğini hesaba katmalıyız. Millet bu mânada bazı konuları, noktaları görür ve gözetir. Feraset, feragat, cesaret, kararlılık (Hak bilinen yolda yalnız dahi gidebilmek) inanç, duruş, ısrar vb. gibi meziyetler millete daima yol gösterir, örnek olur, ona manevi güç sağlar; bu babda başta bulunanlara güven duyulur. (Baş düzelirse ayak onu takip eder.) Güven insanoğlunun en temel ihtiyacıdır. Hükümet (Yani Ak Parti) millet nezdinde iki husus için imtihan verecek: Yolsuzluk ve yoksulluk. Kurulan komisyon, düzenlenen dosyalar, demeçler, verilen sözler şimdilik şuna işaret ediyor: Tamam bu sefer adalet yerini bulacak, zalimin zulmü ortada kalmayacak, tüyü bitmemiş yetimin hakkı söke-söke alınacak. Bunu umuyor ve bekliyoruz. Yumurta kapıya dayandığında çeşitli mazeretler üreterek: Efendim elimizden bir şey gelmiyor, minareyi çalan kılıfını hazırlamış vb. gibi kıvırmalar zuhur ederse Ak Parti'nin âkıbeti de ötekilere benzer. Ve o zaman bizi topyekün tevbe'ye davet edecek sembolik hamle yok olur. Birinci imtihan budur. İkinci imtihan ülkede bıçağın artık kemiğe dayandığı yoksulluk alanıdır. Gelir dağılımının adaleti yok eden tablosu behemehal değişmelidir. Bu iş bugünden yarına olmaz diyeceksiniz. Doğru ama bu alanda da milletin yüzünü güldürecek adımları görmeliyiz. Adının başında adalet olan partinin bu yönde atacağı adımları görmeliyiz. Bu iş (asla küçümsemiyorum ama) Yoksulbank uygulamalarıyla falan olmaz. Bakınız Chateau Petrus Pomerol A.C. Rouge bir şarap markası. Atatürk Havalimanı Gümrüksüz Satış Mağazaları'nda satılıyor. Tek şişesi 1 milyar 721 milyon. Bu şaraptan ayda 30-40 şişe satılıyormuş. Hepsini de Türk müşterileri alıyormuş. (Adam, para benim değil mi istersen bir kasa da alırım diyebilir.) Buna mukabil interten ortamında "satılık böbrek" ilanları gün geçtikçe artıyormuş. Niyetimiz çarpıcı örnekler vererek ülkedeki gelir farkına işaretle duygu sömürüsü yapmak değil. Diplomalı işsiz sayısı yüzde otuza ulaşmış olan ülkemizde yoksulluğun boyutları herkes tarafından biliniyor. Biz yazmaktan bıkmayacağız. Kimileri bu konudan kabak tadı alsa da.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |