|
|
'Birileri' ve ötekiler
Yahya Kemal'in 'zoraki milletvekilliği' döneminde sarf ettiği Ankara'yla ilgili söz iyi bilinir. Üstad'a, "Ankara'nın nesini seviyorsunuz?" diye sorduklarında, "İstanbul'a dönüşünü" cevabını vermişti... Son zamanlarda benim de Ankara'dan sıtkım sıyrıldı. Kim sorsa, "Ankara'nın siyaset dışında bir özelliği yok; siyasetin şu anda sergilediği âcizliğe bakıldığında Ankara'nın nesini seveyim" diyordum, "Siyaset dışı kalması gereken biri dışında siyaset aktörlerinden hiçbirinin belirleyici bir rolü kalmadı; siyaseti izlemek bir azaba dönüştü..." Hafta sonundan itibare ile ilgili tespitim değişmekte. Ankara'nın sevdiğim zamanları, şu sırada yaşadığımız siyasi gelişmelerin yoğunlaştığı demler... Siyaseti izlemeyi keyifli hale getiren usta satranççıların sergilediğine benzer hamleler... Siyasi aktörlerin atacağı adımları önceden hesap edebilmenin verdiği keyfi, en karmaşık entrikalarla dolu bir romandan veya o romandan senaryolaştırılan bir filmi izlemekten alamaz insan... Dün, ntv'de, eşinin boşaltacağı başbakanlık makamı için Rahşan Ecevit'in düşündüğü isim olan Şükrü Sina Gürel'i izledim... "Devletten beslenerek semirmiş bazı odaklar, şimdi bu hükümetten alabilecekleri başka bir çıkar kalmamış olmalı ki, onu düşürme sevdasına kapıldılar" dedi devlet bakanı Gürel... Bir gün önce de, MHP lideri Devlet Bahçeli, "Ecevit sonrasını planlayanlar, bu hükümetin yerine MHP'yi dışarıda bırakacak bir yenisini getirme hesabı yapıyorlar" anlamına gelen açıklamalarda bulunmuştu. MHP ve DSP yöneticilerinin ağzından hiç düşmeyen bir sözcük de yabancımız değil: 'Komplo'... 'Birileri' MHP'yi hükümet dışına göndermek için 'komplo' kuruyorlar... 'Birileri' DSP'yi bölmek için 'komplo' kuruyorlar... Onların 'komplo' dediklerini siz 'siyasi ayak oyunu' olarak anlayacaksınız... Evet, 'birileri', gerekirse DSP'yi bölmeyi ve MHP'yi hükümet dışına itmeyi de içeren bir büyük siyasi manevra başlattılar. O birilerinin, kendileri için en uygun şartlarda bir 'erken seçim' hesabı içinde oldukları da belliydi. Yepyeni ittifakların kurulmasına doğru yol alırken, önlerinde, bazı muhtemel gelişmelerin tarihleri yazılı bir takvim de bulunuyor o 'birileri'nin... Takvimin en yakın hânesinde, "HADEP'in kapatılması" maddesi var. Anayasa Mahkemesi'nin, Temmuz sonundan önce, HADEP'le ilgili kapatma dâvâsını sona erdirmesi bekleniyor. Birilerinin HADEP tabanında gözü bulunuyor. Benzer bir beklenti de, takvimin 'Ekim' ayı ile ilgili sayfasında yazılı: "Tayyip Erdoğan'ın AK Parti liderliğinden zorunlu olarak ayrılması..." 'Birileri', önümüzdeki seçimin, Fransa'daki gibi çekişmeli geçeceğini hesap ediyorlar. Bir yanda AK Parti olacak, karşısında da 'birileri' denilen odağın tercih edeceği parti... "AK Parti'yi biz durdururuz" propagandasının, "Le Pen'i ben durdururum" diyen Chirac'ın Fransa'daki başarısını Türkiye'de tekrarlatacağı düşünülüyor... CHP lideri Deniz Baykal "AK Parti'nin karşısında CHP olacak" hesabında; o hesabı en yakını Bülent Tanla dün Sabah'tan Elif Ergu'ya açıkladı. Sırf bu beklentisi yüzünden, CHP, partili yönetim kurulu üyelerinin bulunduğu İş Bankası'nin iştirakleriyle ve kredilerinin kullanım biçimiyle fazla ilgilenmiyor... Bu ilgisizliğin, 'birileri'ne, kendi partisini tercih ettireceğini düşünüyor Baykal ve CHP'si... Oysa, bütün ipuçları, 'birileri' denilen çevrenin gönlünün başka bir siyasi formülde yattığına işaret ediyor... Formulün merkezinde ANAP olmak zorunda. Mesut Yılmaz, siyasette, medyada ve iş dünyasında o formülün kozasını bugüne kadar iyi ördü... Herkes, kamuoyu yoklamalarına bakıp ANAP'ın yüzde 4 veya 5'lerde kalacağı beklentisinde... Bugünkü hali gerçekten kötü ANAP'ın... Ancak, Mesut Yılmaz'ı iyi tanıdığımı sandığım için ben biraz farklı düşünüyorum: Seçim kararı alındığında, ANAP, akla gelecek-gelmeyecek ittifaklarla kendini güçlendirmiş, medya desteğiyle yelkenini şişirmiş olarak seçmen karşısına güçlü biçimde çıkabilecek... Bu dönem Meclis dışı kalmış olan CHP, ANAP'ın ustaca ayak oyunları yüzünden, önümüzdeki dönemde de umduğu büyük atılımı gerçekleştiremeyebilir... Belki o zaman, CHP sözcülerinin ağzından, "Bizim sırtımızdan palazlanan birileri, artık verebilecek başka bir şeyimiz kalmadığını anlayınca ilgilerini kaybettiler" tarzı yakınmalar işitebiliriz. Tıpkı, RTÜK Yasası ile verebileceğinin âzamisini 'birileri'ne sunan DSP'nin şimdilerde yakındığı gibi... Bir dostum, "Gelecek seçimi medya belirleyecek" diyor... Eğer dediği doğruysa, bunun anlamı, "Seçimi birileri belirleyecek" demektir... Çünkü, Hürriyet ve kardeş gazeteleri ile Sabah ve kardeşlerine ek olarak, Mehmet Emin Karamehmet'in Akşam ve Güneş'i de, anlaşıldığına göre, 'birileri' safında yer tutacak... Kanal-D, atv, Show-Tv, CNN-Türk, henüz devreye sokulmamış ama 'birileri' tarafından el altında tutulan başka kanallar... 'Birileri' tarafından kontrol edilmeyen tek grup olan Uzanlar'ın yayın organları, kendi partileri kurulunca, ister istemez içlerine kapanacak... "Medya" denilebilecek ne kaldı geriye? Ecevitler ile MHP'nin 'birileri'ne karşı yaptıkları hamleler Ankara'yı bana sevdiren şıklıkta... Bakalım, 'birileri' bu hamlelere nasıl cevap verecek?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |