T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
MHP ve erken seçim

Hüsamettin Özkan başkanlığında, Ecevit'siz ve MHP'siz hükûmet formülü, önce, DSP Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı'nın düzenlediği, Özkan'ı suçlayan basın toplantısı ile darbe aldı; MHP'nin erken seçim açıklaması ise, perde arkasında işlerine gelen siyaset oyunlarını tertip edenleri ortada bıraktı. Özkan ve arkadaşlarının DSP'den ayrılması ile de siyaset gemisi beklenmedik bir şekilde dalgalı sulara açıldı, evdeki hesap çarşıya uymadı.

Basında hükûmet arayışı

Oysa Ecevit'siz ve Hüsamettin Özkanlı hükûmet, egemenlerin işine geliyordu. Gazeteleri okuyunca, Özkan'a nasıl destek verdikleri açık seçik görülüyordu.Ecevit'i dışlayan bir hükûmetin temellerinin atıldığını yazmaya başlamışlardı bile...

"Ecevit'in çekilişi için onurlu bir formül bulmak... Öyle sanıyorum ki, bu formül önceki günden itibaren çalışmaya başladı. İşte bu formülün adımları: Önce Kemal Derviş teşhisini açıkladı. 'Türkiye'de ekonomik göstergeler iyi. Tek sorun, siyasi belirsizlik. Onun nedeni de, Başbakan'ın sağlık durumu' Bu tezi, önceki gün yapılan ekonomi zirvesinde bürokratlar da tekrarladı. Aynı gün Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Başkakan'ın heyet raporu alması teklifini yaptı. Zirveden sonra iki Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan aynı uçakta İstanbul'a gittiler. Orada da bazı görüşmeler yapıldı." (6 Temmuz 2002 - Hürriyet - Ertuğrul Özkök)

"Ankara'daki senaryoların ilk sayfaları, öyle görülüyor ki yarından itibaren uygulanmaya başlıyor." (7 Temmuz 2002 - Milliyet - Güneri Civaoğlu)

"Ecevit'e veda senaryosu. Öyle bir hükûmet kurulsun ki, hem Bülent Ecevit dışarda kalsın. Hem de parti olarak MHP. MHP'den doğan boşluğu DYP doldursun. Ecevit bu senaryonun yazarları arasında Özkan'ın Mesut Yılmaz'ın ve Kemal Derviş'in bulunduğunu düşünüyor. Bu senaryo hayata geçerse, üç kişi olağanüstü bir güce sahip olacak. Hüsamettin Özkan, Mesut Yılmaz ve Kemal Derviş. DSP fazla fire verirse, dışardan AK Parti'nin desteği sağlanır." (7 Temmuz 2002 - Sabah - Yavuz Donat)

Stepne partiler

"Ecevit'siz ve MHP'siz" formülde, AK Parti ve DYP stepne olarak kullanılacak; gerektiğinde bu iki parti fırlatılıp bir köşeye atılacak. Amaç, Mesut Yılmaz'ı seçim sonrası cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmak. Hüsamettin Özkan'ı aktif siyasetin içinde ve etkili bir konumda tutmak. Bütün bunları yapabilmek için Kemal Derviş rüzgârından istifade etmek.

Derviş, ulûfe dağıtacak bir adam olmadığı için, o çevrelerin pek işine gelmez. Ciddiyetiyle, görgüsüyle, üstelik sola yakın duruşuyla, Türkiye'nin aç gözlü, yiyici takımına, devlet imkânlarını peşkeş çekmez.

O, bu senaryoda, bir ekibi işbaşına getirmek amacıyla kullanılacak kişidir.

Keşke, böyle bir siyasi oyunun parçası olmak yerine, kendi oyununu kursa, Türkiye'ye böylece daha faydalı olabileceğini düşünüyorum.

Vefa ve vefasızlık

Malûm medya "Kral öldü yaşasın kral" havasında; hepsi Hüsamettin Özkan etrafında kenetlendi. Hatta işi, Ecevit'in Özkan'a vefasızlığına vardıranlar bile var. Oysa objektif bir bakış açısı, vefasızlığı Özkan'ın gösterdiğini söyleyecektir.

Özkan'ı siyasete sokup yükselten, onu yanı başına alıp etkili kılan Ecevit. Şimdi hasta olup yardıma muhtaç duruma düşen ve yakınlık bekleyen de Ecevit. En hassas bir dönemindeyken, Özkan, Mesut Yılmaz ile işbirliği yapıp, onu sırtından hançerlemeye kalkışıyor. Sonra da vefasızlıkla Ecevit suçlanıyor.

Bu ne mantık! Veyahut ne mantıksızlık! Özkan hakkındaki ilk teşhisimi, bizzat yaşadığım bir olay sonrasında koydum.

Ecevit o tarihte, Yılmaz Hükûmeti'nde Başbakan yardımcısıydı. Önemli bir yolsuzluk/usulsüzlük olayını kendisine intikal ettirdim. Beni dinledi; ama hemen ardından Hüsamettin Özkan'ı yanına çağırdı, ona anlatmamı istedi. Özkan, bir kaç cümle sarfetmiştim ki, Ecevit'e "o öyle değil böyle" diye tamamen gerçeklere aykırı biçimde durumu izah etti.

Kartel'e teşvik

1995/2 sayılı devlet yardımlarıyla ilgili tebliğe geçici birinci madde ilâve edilmiş ve dağıtım sektöründeki tekelleşmeye karşı, yeni şirket kurulması ve komple yeni yatırım yapılması kaydıyla, devlet teşvikinin yolu açılmıştı. Refahyol Hükûmeti döneminde, Aydın Doğan ve Dinç Bilgin'e ait Yaysat, Biryay, BBD ve Simge Yayıncılık şirketleri, teşvik almak için, Hazine'ye müracaat etmişler, fakat Teşvik ve Uygulama Genel Müdürü Ergün Koç "Teşvik'in gayesi sektörde tekelleşmeyi önlemektir; bu yüzden komple yeni yatırım şartı vardır" diyerek bu talebi geri çevirmişti. Ergün Koç, Haziran'da Aydın Doğan ve Dinç Bilgin'den gelen talebi red'etmişti ama, aynı istekle Temmuz ayında, Mesut Yılmaz başbakan olduktan sonra karşılaşınca, onay vermişti.

Böylece, Yılmaz'ın başbakanlığının ilk ayında, Dağıtım Kartel'ine 16 trilyon liralık teşvik verildi.

Kartelleşmeyi engelemek için çıkarılan tebliğden, Dağıtım Kartel'inin istifade ettirilmesi akla sığacak bir olay değildi.

Ama maalesef Ecevit, Hüsamettin Özkan'ın "o iş öyle değil" demesiyle hemen ikna edilmişti.

Rasputin

Ecevit'in eski Ecevit olmadığını ve Özkan'ın "Rasputin" konumuna geldiğini ilk defa o gün idrak ettim. Şu farkla ki, Rasputin, son Rus Çarı'nın oğlunun rahatsızlığından yararlanarak, doğa üstü güce sahip olduğunu da ileri sürerek, Çariçe üzerinde büyük etki kurmuştu. Özkan'ın ise arası, "Çariçe"den ziyade "Çar" ile iyiydi.

Özkan'ı Meclis'te daha yakından inceleme imkânını elde ettim. Herkesle iyi geçinme, diyalog kurma gayretindeydi. Bütün milletvekillerinin ufak tefek işlerini hal ediyor ve onların gönlünü kazanıyordu. Başbakan'ın üzerindeki etkisini bildikleri için, insanlar, meseleleri onunla hal etmeye çalışıyordu. Kimi milletvekili için, hac kontenjanı ayarlıyor; kimisinin ilindeki maarif lisesine öğretmen tayini yaptırıyordu; bir işadamına aracılık eden milletvekilini sabırla dinliyor, Hazine ile ilişkileri tanzim etme gayretine giriyordu. Kısacası ufak tefek işlerle, bir çok kişiyi kendisine manen borçlandırıyordu.

Ecevit ile konuşmak isteyenler için uğrak kapısı oydu. Bütün siyasi kombinezonların içindeydi.

Özkan'a önerge

Hakkında soruşturma önergesi vereceğim zaman, Fazilet Partisi'nden Özkan'la şahsî ilişki kuran çok sayıda milletvekili olduğunu gördüm.

Tabiî Özkan da, hem yenilikçilerin liderini (Abdullah Gül'ü), hem de Genel Başkanı (Recai Kutan'ı) arayarak böyle bir önergenin verilmemesini sağlamak istemişti.

Recai Kutan, "Acaba geciktirebilir miyiz?" diye sordu. Ben "Ok yaydan çıktı efendim" deyince, hiç itiraz etmedi.

Kutan, parti içi demokrasiye saygılı, hoşgörülü bir Genel Başkan olmuştur daima. Abdullah Gül'ü aradım, önergeme imza koyup, koymayacağını sordum:

"Neden koymayayım. Benim hakkımda tereddüdün mü var?" dedi. "Yok ama. Hani Özkan Kayserili, siz de öyle. İlişkileriniz de var."

"O başka" dedi Gül... "Bu başka. Madem bir yolsuzluk, usulsüzlük iddiası var, milletin menfaati her şeyin üzerinde."

O önerge görüşülürken, Ecevit bizzat Meclis'e geldi ve Özkan'a sahip çıktı.

İlk defa, Özkan hakkında bazı iddialar, TBMM çatısı altında dile getiriliyordu. Ve Özkan, 6 yılı aşan parlamenter hayatında ilk defa Genel Kurul'da kürsüye çıkıyordu. Halk Bankası ve Etibank raporlarının gereği yerine getirilmemiş, uyarılar gözardı edilmişti.

Hüsamettin Özkan, kendisinin Hazine'den sorumlu olmadığını söyledi ama, herkes, dönemin Hazine'den sorumlu devlet bakanı Recep Önal ile ilişkisini biliyordu. Kaldı ki, Halk Bankası doğrudan kendisine bağlıydı. Üstelik kaynanası Demirbank davası sanıkları arasındaydı. Ecevit "kaynana" konusunda da Hüsamettin Özkan'ı korudu.

Acaba kimin kime vefa göstermesi lâzım?

Bizim soruşturma önergemiz Meclis'te red'edildi. Ama DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, bu iddiaları ciddiye aldı ve Özkan hakkında hazırladığı dosyayı Adalet Bakanlığı'na yolladı. Cumhurbaşkanı Sezer de, Devlet Denetleme Kurulu'nu Halk Bankası'ndaki usulsüzlükleri soruşturması için görevlendirdi.

Bir değerlendirme

Makalem, biraz siyasî tahlil, biraz da anılardan oluştu. Ama gelişmeleri anlamak için, kişileri de iyi tanımalıyız.

*   *   *

Son durum şöyle: MHP, kendisi açısından doğru bir çıkış yaptı. İnisiyatifi ele aldı. Onu dışlayanlara ders verdi. Apo ve Kürt silâhını kullanması halinde, hükûmet ortağı olarak seçimlere girmek MHP'nin lehinedir. Zaman geçtikçe, hükûmet içindeki çatlak büyüdükçe, MHP daha fazla yıpranır. 3 Kasım, Bahçeli için yerinde bir tarih.

Bahçeli'nin çıkışı, Ecevit'e de yaradı. Kendisi açısından onurlu bir çıkış yolunun önü açıldı. Zaten seçimlere, Genel Başkan sıfatıyla katılmayacağını açıklıyordu. Seçime giderken, partinin bölünüp parçalanması, farklı senaryoların hayatiyet kazanması daha zor. Ecevit, Özkan'ı dışladıktan sonra dizginlere rahatça hâkim olacaktır. Ve uygun bir ismi DSP'nin başına geçirmeye çalışacaktır.

Anap ve Yılmaz, 3 Kasım'da seçime gidilirse, tam anlamıyla şapa oturur. Baraja takılır.

DYP-CHP-AK Parti açısından, erken seçim faydalıdır.

Saadet Partisi, muhtemelen Erbakan'ın yasağının kalkacağı 2003 ilkbaharını tercih eder.

Kemal Derviş, Saadettin Tantan, İlhan Kesici, eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Hüsnü Doğan, siyasi oluşumları zenginleştirecek isimler. Erken seçim onların da, işi, dalgalanmaya bırakmadan, süratli bir tercih yapmalarını temin edecektir.

Ufukta erken seçim var. Umutluyuz.


9 Temmuz 2002
Salı
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED