T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erken seçim değil, erken cilveleşme...

Umarım, itildiğimiz "erken seçim" tartışmasını ciddiye almıyorsunuzdur; ben almamayı öğrendim, çok şükür.

Ülke seçim sath-ı mailine girmiştir... Doğru.

Erken ya da normal, bir seçim kaçınılmazdır. Bu da doğru.

Üstelik, Ecevit yatağa düştüğü andan itibaren başlamıştır bu süreç.

Ama, ortaklarda seçime gidecek ne mecal, ne de kendilerini halka arz edecek yüz kalmıştır...

Dolayısıyla seçim, "hoş" ve "boş" bir temenniden öte, ortakların birbirlerine göre pozisyonlarını belirleyen (pozisyon almalarını kolaylaştıran) bir "restleşme aracı" durumunda, şimdilik.

Ecevit-Özkan görüşmesinden ne çıkacak?

DSP'deki 9'lar nasıl bir tutum takınacak?

Daha da önemlisi, DSP ne olacak? Varolmaya devam edecek mi? Yoksa Ecevit'in gaybubetiyle birlikte siyasal yaşamdan tamamen silinecek mi?

Bir de Hüsamettin Özkan unsuru vardı, öyle ya! Siyaseti yorumlayanlar, Özkan'sız DSP'de birlik ve bütünlüğün sağlanamayacağı, dolayısıyla ağır toplarını (Özkan'ını, Derviş'ini, Cem'ini) CHP'ye kaptırmış bu partinin daha fazla yaşamayacağı/yaşatılmayacağı görüşündeler.

Demek ki seçimlerin DSP'siz yapılma ihtimali var... Demek ki bu mesele hallolmadan "erken seçim" hayal...

MHP liderinin 3 Kasım'ı dillendirmesi ise sadece hoş bir temenni.

Daha doğru bir ifadeyle, blöf. Çünkü bu parti, AB'nin şart koştuğu "uyum yasaları"nı omuzlamak istemiyor. Bugüne kadar tüm opsiyonlarını kullandı.

Yani, elinden geldiğince salladı.

Yeni yasama döneminde bu yükümlülüklerden en azından bir bölümüyle (örneğin Kürtçe öğrenim ve idam cezasının kaldırılması konusunda) yeniden sınanacak.

O halde?

Ya bu yasalara "evet" diyecek, ya da oyunbozanlık yapıp kutsal muhalefet görevine dönecek.

"Ülkücü verdiği sözden dönmeyeceği" için, en uygun kaçış alanı "erken seçim" kozunu oynayıp ortaklığı (koalisyonu) yeni bir "vasata" razı etmek.

Demek ki, erken seçimi belirleyecek olan, koalisyon ortaklarının bu vasata razı gelip gelmeyecekleri...

Nedir o vasat?

Her şeraitte koalisyona devam...

Ama Avrupa Birliği'ne hayır...

Zaten son liderler zirvesinde, "Avrupa Birliği gibi tali meselelerin aralarındaki uyumu bozamayacağını", ortaklar olarak buna izin vermeyeceklerini açıklamamışlar mıydı?

Dolayısıyla, seçim-meçim yok...

Unutun...

Barajın altında kalması mukadder partilerden böyle bir fedakarlık beklemeyin.

Bunlar, "hassas dengeler" hesaba katılarak o konuma getirilip yerleştirilmiş, rant mekanizmasının başında haketmedikleri payelere kavuşturulmuş birtakım politikacıların kendi aralarındaki cilveleşmeleri.

Pek pek, Eylül'de olağanüstü toplanıp, muhtemel bir seçimde dışarıda kalmamak için barajı yüzde 5'e çeker, bir-iki "olmasa da olur" yasa değişikliğiyle belayı savuştururlar.

Sonra da tapulu malı saydıkları koltuklarında oturmaya devam ederler.

Zaten Türkiye'nin görüp göreceği bu berbat seçim yasası, mecbur kaldığımız bu sefil siyasi partiler kanunuyla yapılacak bir erken, normal ve geç seçimin ülkeye yararı da yok.

Not: Yukarıda okuduğunuz satırlar, DSP'deki istifa depreminden önce yazıldı. Demek ki DSP'de birlik ve bütünlüğü sağlayan kişi Hüsamettin Özkan'mış. Ortaklar bir süre daha "cilveleşip" dururlar; yeni bir hükümete güç yetiremeyecekleri için de (daha ne yapsın Devlet Bahçeli), erken seçime razı olurlar...


9 Temmuz 2002
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED