T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Dili sivri bir münekkit Orhan Şâik Gökyay

100. doğum yılında anılan Orhan Şaik Gökyay lirik ve keskin mânâlı şiirler yazmış, vatan aşkı sanatının hâkim temasını oluşturmuştur.

1996 yılının Ocak ayına girilmek üzere iken 1995 yılının son ayının son günlerinde, tam 93 yaşında vefat eden Orhan Şâik Gökyay, güçlü bir şair, güçlü bir edebiyatçı, güçlü bir münekkit (eleştirmeci) ve dinamik ruhlu bir entellektüeldir.. Orta öğretim ders kitaplarında yeralan meşhur Bu Vatan Kimin? şiirini ve Konservatuvar Marşı'nı yazmıştır.. Diğer şiirleri de bu şiirler gibi kuvvetli parçalardır..

16 Temmuz 1902'de İnebolu'da doğan Gökyay'ın babası, Filibe'nin Çırpan ilçesinin Uysal köyü ahâlisinden edebiyat öğretmeni Mehmed Cevdet Efendi'dir.. 1922'de Ankara Darülmuallimîn'ini bitiren Gökyay, 4 sene ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Yüksek Öğretmen Okulu'na girmiş, 1930'da mezun olarak Kastamonu, Malatya, Edirne, Ankara, Bursa, Eskişehir liselerinde edebiyat öğretmenliği yapmış, 1939'da Ankara Musikî Muallim Mektebi'ne yani daha sonraki adı ile Devlet Konservatuvarı'na müdür tâyin edilmiştir.. 31 Mayıs 1944'te, (Sabahattin Ali-Nihal Atsız dâvası) için Ankara'ya gelen, okul arkadaşı Nihal Atsız'ı evinde misafir ettiği için, tevkif edilinceye kadar, Konservatuvar'ı mükemmelen idare etmiştir..

1944 Olayları sebebiyle tutuklanan diğer arkadaşlarıyla beraber beraat eden Gökyay, evvelâ Galatasaray Lisesi'ne daha sonra 1951'de Londra öğrenci müfettişliği ve Kültür Ataşeliği'ne atanmış, 1959'da Londra Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyâtı Öğretim Üyesi olmuş, 1962'de tekrar Eğitim Enstitüsü'ne dönmüş, 1967'de emekli olmuştur..

Şâir; lirik, epik, ince duygulu, keskin mânâlı şiirler yazmıştır.. Vatan sevgisi, millî duygu ve idealler, san'atının hâkim temasını teşkil etmiştir.. Şiirleri, bir kitapta toplanmamıştır.. Çağrı, Ülkü, Türk Dili, Çığır, Adsız Mecmua, Orhun, Kopuz, Yücel, Yarın dergilerinde yayınlanmıştır..

Gökyay, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce dillerini bilmekten ve güçlü edebiyatçılıktan gelen bir selâhiyetle, edebiyat ve dil vadilerinde yayınlanan eserlerdeki yanlışları ve hatâları bulmakta ve eleştirmekte eşsiz bir ustalık göstermiştir.. Hattâ biraz da acımasız davrandığı söylenebilir.. Fakültelerdeki doçent ve profesörlerin zaman zaman, onun kaleminden çekindiğine dâir söylentiler çıkmıştır..

Eğitim Enstitüsü'nde Nihad Sami Banarlı ile berâber çalıştığı devreler olmuştur.. İkisi de karizma sahibi ve güçlü birer edebiyatçı olan Banarlı ve Gökyay, iyi geçinememişler, zannederim bu âlemden birbirine dargın olarak ayrılmışlardır. Birisi Resimli Türk Edebiyatı isimli abidevî bir eserin müellifi, diğeri gerçek bir bilgin ve üslupçu.. (Burada şu hususu da kaydedelim ki, Orhan Şâik Gökyay, çok yeni kelimeleri kullandığı yazılarında uslûbundaki cazibe ve kuvveti koruyamamıştır..)

Çok seyrek görüştüğüm Orhan Şâik Bey'den bu hususta herhangi bir söz işitmediysem de rahmetli Nihad Sami Bey'den sert ve acı şikâyetler dinlediğim olmuştur.. Bir sâhanın kaliteli elemanları arasında ihtilâf ve dargınlık çıkması, bir hayat kanunu mudur, diye düşündüğüm zamanlarda aklıma tarih branşının iki seçkin şahsiyeti İbrahim Kafesoğlu ile Osman Turan'ın dargınlığı gelir ve acı ile gülümserim.. Nihad Sami Banarlı ile Mehmed Kaplan arasındaki rekaabetin ise, Çağdaş Türk Yazarları Komisyonu başkanlığında Nihad Bey'in bulunmasından doğduğu ve komisyon toplantılarında harâretli münâkaşaların cereyan etmesine münhasır kaldığını hatırlıyorum.. Abdülkadir Karahan ile Ali Nihad Tarlan arasındaki geçimsizliğin de, Karahan'ın Ali Nihad Tarlan'ın talebesi ve asistanı olduğu halde hocalık saygısını ve minnetini unutmasından kaynaklandığı hakkında söylentiler dolaşmıştır.. Tarlan'a ait sebeblerin de bu ihtilâfta rol oynadığını kaydeden öğretim üyeleri de eksik olmamıştır. Hepsi de Hakk'ın rahmetine kavuşmuş bu değerli insanlar arasında vukûa gelen ihtilâf ve kırgınlıkların ilim ve fikir yarışmasından doğduğunu, beşer ahvâl ve yaratılışı muktezasından bulunduğunu bilerek, hepsine Yüce Allah'tan rahmetler dileyelim!..

Başka bir yazıda, Orhan Şâik Gökyay'ın edebî tenkitlerini toplayan (Destursuz Bağa Girenler: Dergâh Yayınevi) isimli meşhur eseriyle diğer eserlerinden bahsedeceğim..

Türkçe'nin yılmaz savunucusu anılıyor

İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı, doğumunun 100. yılında Orhan Şaik Gökyay'ı yeniden edebiyat dünyamızın gündemine taşıyor. Bilim bahanesiyle Türk diline yapılan her türlü haksızlığın karşısında durmuş devlet sanatçısı Gökyay, bugün saat 13:30'da Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde düzenlenecek özel etkinlikle anılacak. Dede Korkut Hikayeleri üzerinde yaptığı sadeleştirme çalışmaları ile de bilinen Gökyay, kendi yolundan giden öğrencileri ile birlikte özellikle Türk dili konusunda eşsiz eserlerin ortaya çıkarılmasına öncülük etmişti. Yaşadığı yoğun duygu dünyasını şiirleri ile dile getiren, böylelikle hem edebiyat hem de şiir sahasında kaleme aldığı eserleri ile bir döneme damgasını vuran Orhan Şaik Gökyay'la ilgili açık oturuma Günay Kut, Sabri Koz, İsmail Kara ve Hayati Develi katılacak. Tel: (0212) 317 77 18-19

 
Banklar: Hayat okulunun sıraları
Eski Sovyetler Birliği'ndeki "açıklık" politikasının öncülerinden Ünlü Rus Tiyatro yazarı Aleksandr Gelman'ın dünyanın pekçok ülkesinde oynanan "Bankta İki Kişi" isimli oyunu Türkiye'de de sahnelenmeye başlandı.
11 Eylül ve yeni küresel milat
Aradan geçen zaman içinde farklı görüşler de serdedilmiş olsa bile, 11 Eylül'den bu yana stratejistler, uluslararası ilişkiler uzmanları ve politik bilimciler sürekli olarak "Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diyorlar. İki yaşına basan Entelektüel Düşünce Dergisi Karizma da, son sayısını, dünyayı sarsan olaylara ayırarak "Yeni Küresel Milat"ı işliyor. Bu özel sayıda aralarında Erol Mutlu, Ali Bulaç, Şahin Alpay, Osman Ulagay, Mehmet Altan, Bekir Karlığa, Heinz Kramer, M. Ali Kılıçbay Niyazi Öktem, Ali Yaşar Sarıbay ve Rasih Yılmaz'ında bulunduğu, çok sayıda değerli kalem 11 Eylül'ün yeni bir küresel milat olup olamayacağını tartışıyorlar. Konu, Medeniyetler Çatışması, 11 Eylül Medyası, Güvenlik ve Özgürlük Kavramları, Küreselleşme ve Ekonomi'nin Geleceği, İslam ve Terör, Küresel Terör, 11 Eylül ve Türkiye-AB İlişkileri, Hollywood Senaryoları, Afganistan gibi başlıklarla işleniyor. Tel: 0 212 665 35 56
YEDİ UYUYANLAR
'Kim olursak olalım ve nereden gelirsek gelelim, bizler onların aradıkları adamlar değildik. Tamam, çağları atlayıp gelmiştik, varlık sebebimiz bir mucizeydi ve bizim yaşadıklarımızda elbette ki bir hikmet-i hüda vardı. Ama sonuçta onların anladıkları anlamda birer aziz değildik. Kim olduğumuzu, ne olduğumuzu onlar da tam olarak bilmiyorlardı.' DR'nin ilk romanı Yedi Uyuyanlar Vadi Yayınları arasından çıktı. Geçmişle geleceğin, gerçeklikle kurgunun, uykuyla uyanıklığın içiçe geçtiği bir atmosferde Yedi Uyuyanlar'ın öyküsü sunuluyor romanda. Her satırı ve sayfasıyla okuru düşlemeye ve düşünmeye davet ediliyor roman. Düşleyerek düşünmek, düşünerek düşlemek isteyenlere.
Usta yazarlar sahnede
Şehir Tiyatrosu'nca sahnelenmiş ve hafızalarda yer etmiş oyunların "Şehir Tiyatrosu Tarihinden" başlığı altında yeniden sahneleneceğinin belirtildiği basın açıklamasına göre tiyatroseverler önümüzdeki dönemde şu oyunların da aralarında bulunduğu oyunları izleme imkanına kavuşacaklar: Necip Fazıl Kısakürek: Para ve Bir Adam Yaratmak; Ahmet Vefik Paşa: Adamcıl, Azarya ve Zoraki Tabib; Nazım Hikmet: Kafatası, Yusuf ile Menofis; Necati Cumalı: Derya Gülü ve Mine; Oktay Arayıcı: Seferi Ramazan Bey'in Nafile Dünyası; Recep Bilginer: Sarı Naciye ve İsyancılar; Orhan Asena: Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe, Tohum ve Toprak, Ölü Kentin Nabzı; Turgut Özakman: Ocak, Duvarların Ötesi, Bir Şehnaz Oyun; Vasıf Öngören: Asiye Nasıl Kurtulur? Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?
19 Ocak 2002
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED