T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dostlukta mükemmeli arama

Dünyayı yaşanır kılmada kan birliğinden daha çok yol birliği önemlidir. Kan kardeşliğinin bir sınırı vardır, istenildiği kadar genişletilemez. Yol kardeşliğinin ise, bir sınırı yoktur, istenildiği kadar genişletilebilir. Toplumları kan yoluyla değil, gönül yoluyla birbirine bağlananlar değiştirir. Onlar arasında dostluğun ulaşılmaz örnekleri yaşanır. Dostları için canını vermeye hazır olanlar, gönül bağlıların arasından çıkar.

Dost ve dostluk sözkonusu olduğunda, ilk olarak akla, geçmişte bir kuşağa ağabeylik yapan rahmetli Fethi Gemuhluoğlu gelir. Onun "Dostluk Üzerine" kitabının İstanbul Yayınları tarafından yeni baskısı yapıldı. O dostlukta gönüllere birbirine bağlamanın ustasıydı. "Her şey gönülde cereyan ediyor" ve "İnsanları gönül döllüyor" diyerek, bir birini hiç tanımayanlar arasında kopması sözkonusu olmayan bağlar örerdi.

Gemuhluoğlu'nun geleneğini yaşatmanın coşkusunu duyan oğlu Selman'la onun kültür ve sanat dünyasındaki öncü ve yönlendirici rolünü konuştuk. AK Parti'nin kuruluşunda Tayyip Erdoğan, Selman'ı kurucular arasına almak istemiştir. Ancak O yeni kamu görevine başladığı için kabul edemedi. Gemuhluoğlu'nun oğulları Ali ve Selman aktif politikanın dışındalar. Ancak onlar babaları gibi, tarih, coğrafya, bilim, sanat ve düşünceye dost her eylemin içinde yer almaktan geri hiçbir zaman kalmazlar.

Rahmetli, Yunus gibi: Yokluğa yerinmez, varlığa sevinmezdi. Onun için dostluk vardı, düşmanlık yoktu. Bu yüzden çevresinde bütün dünyayı kuşatan geniş bir dostluk halkası oluşmuştu. "Allah gökyüzünün altını boş bırakmaz. Dünyanın her yerinde Allah dostları vardır" derdi. Ben Onunla ilk defa 1968 yılının yaz aylarında karşılaştım.

Mühendislik ve İşletme eğitimi almış, Sanayi Bakanlığı'ndan burslu bir yeni mezun olarak Cengiz Malkoç'la iş konusunda tavsiyelerini almak üzere gitmiştik. "Bir Anadolu şehrinde müdür olmaktansa, DPT'da uzman olmak daha iyidir" demişti.

Osmanlı'ya vurgundu. "Allah'ın adını yüceltme emanetinin onlara verildiğini, ancak geri alınmadığını" söylerdi. "Büyük Reşid Paşa'dan Bülent Ecevit'e kadar gelen ihanet çizgisini iyi bilmezseniz, tarihe dost olamazsınız" uyarısını sürekli yapardı. Tarihe dost olmayanın hiçbir şeye dost olamayacağının üzerinde önemle dururdu. O komşuya, kurda, kuşa, görünene ve görünmeyen herkese sonuna kadar dosttu.

Tanzimat'tan bu yana Osmanlı'nın misyon ve vizyonuna yabancılaşan dayatmacı zihniyet, Anadolu insanının sınırlarını daraltmakla kalmadı, ekonomisini de çökertti. Türkiye'yi Avrupa'nın dilencisi haline getiren zihniyet şimdi de edebiyat kitaplarından Baki'yi, Fuzuli'yi ve Şeyh Galip'i çıkarmaya çalışıyor.

"Kendine dost olmayanlar, gayrıya dost olamazlar. Kendileriyle barışa varamayanlar gayrı ile barışa varamazlar." O yirmidört saatte yirmibeş saat dost dostlukta mükemmeli arardı.

Gemuhluoğlu dostluğun olduğu kadar sözün ve sohbetin de ustasıydı. İster Ankara'da, isterse de İstanbul'da olsun, bulunduğu her yerde çevresinde geniş sohbet ve dost halkaları oluşurdu. Osmanlı şemsiyesi gibi, geniş gönlünde düşünen herkese yer vardı. Çünkü O Osmanlı'yı Osmanlı yapan "şiir"i yakalamıştı.

"Gözü olana sabah ışımıştır."
Işığı gören düşman değil dost olur.


6 Ocak 2001
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED