T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kuvvetler ve kurullar ayrılığı elele!.

Mönteskiyö yaşasaydı, "Kuvvetler Ayrılığı"nı icad ettiği için yüzyıllardır süren ünvanının elinden alındığını görür ve kahrından, yeniden ölürdü..

Biz Türkler, "yasama", "yürütme" ve "yargı" erklerine dayalı "Kuvvetler Ayrılığı"nı, önce askeri rejimlerde veya "geçiş dönemi" adı verilen ve hiç geçmeyen süreçlerde, yeni bir çerçeveye oturttuk..

Nasıl "Tükenmez kalemler" oldukça uzun süre tükenmezse, bizdeki "geçiş dönemleri" de, normal dönemlerden daha uzun sürer.. Ve böyle dönemlerde "Kuvvetler Ayrılığı", bizde "Kara Kuvvetleri - Hava Kuvvetleri - Deniz Kuvvetleri - Jandarma" olarak belirlenir ya..

Şimdi içinde bulunduğumuz, adı "normal", kendisi "anormal", alternatifsiz müflis iktidar döneminde de, kuvvetler ayrılığını, "Kurumlar Ayrılığı"na dönüştürdük..

Son bir hafta içinde, Ecevit Amerika'ya giderken "eli güçlü olsun" diye, arkası arkasına yeni yasalar geçti TBMM'den..

Mesela önceki gece oylanan "İhale Yasası" ile, "Kamu İhale Kurulu" oluşturuldu..

Gerçi bu şeffaflığı ve rekabeti amaçlayan yasa, 2003'te yürürlüğe girecek.. Yani ortada yasa var ama, ihaleler yine eskisi gibi, "gayr-ı şeffaf ve rekabetsiz" yapılacak 2003'e kadar..

Herhalde, iktidarın bir bildiği ve devlet müteahhitlerinin bir beklediği var ki, bu konuda "acele işe şeytan karışır" dedi yasamacılar..

Neyse.. Konuyu dağıtmayalım..

Böylece "Kamu İhaleleri Kurulu" oluşturuldu ve "devlet pastasını yandaşlara dağıtma erki", bu kurulun yetkisine verildi..

Daha önceki gün de, yasama erki "Tütün Yasası"nı oyladı ve böylece "Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu" oluşturuldu..

Bu "Tütün ve Alkollü İçkiler Kurulu" da, Tekel'in elindeki, "AK Partili ve Saadet Partili milletvekillerine, alkollü içkilerle dolu yılbaşı sepeti gönderme erkini" öncelikle üstlendi herhalde..

Belli ki, 28 Şubat benzeri bir türlü geçmeyen dönemlerde birileri şeriatı protesto etmek için "ver oğlum bir kadeh rakı" dediği zaman, "Tütün ve Alkollü İçkiler Kurulu"nun başkanı, "Paşam, bir tane de sigara yakmaz mısınız" diyecek..

Bu "Tütün ve İçki Kurulu", ayrıca tütün ekip, yaşamını sürdüren çiftçilerin tutuklanması için gerekli şartları hazırlayacak galiba..

Biliyorsunuz, bizim icad ettiğimiz "Kurullar Ayrılığı", öyle 3-5 özerk kuruldan oluşmuyor..

Temelde "Milli Güvenlik Kurulu" var..

Avrupa Birliği bu "Kurul"un siyaset içindeki ağırlıklı konumunu kabul etmeyebilir.. Paşa gönülleri bilir Avrupa'lıların..

Hem "Kurullar Ayrılığı" olacak, hem de, Milli Güvenlik Kurulu'nun gerekli yetkileri olmayacak..

Olmazsa, girmeyiz Avrupa Birliği'ne..

Bir de "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu" var ya..

Bu Kurul da, Yürütme'nin güvencesindeki, "banka kurtarma" ve "özel sektör bankalarının özgürce görev zararı yapabilme hakkı"nın yeni sahibi oldu.. Galiba ilk elde 4,5 milyar doları bu işe harcayacak "Kurul"..

Sermaye Piyasası Kurulu, Rekabet Kurulu, Telekom Kurulu, RTÜK Kurulu, v.b.

Şu anda "Yürütme"nin başındaki Ecevit, bu "Kurullar Ayrılığı"na biraz kızıyor..

"Yürütme"nin etkin üyesi Mesut Yılmaz ise, kurullarla takışmak yerine, kurullara kendi adamlarının girmesine ağırlık veriyor..

Devlet Bahçeli ise, herhalde derin derin düşünüyor..

ŞAKA

Lider var, lider var!.

Ankara'yı ziyaret eden Amerikan heyetindeki Senatör Josep Lieberman, Başbakan Ecevit'le görüştükten sonra, izlenimlerini basına şöyle aktarmış..

- Bülent Ecevit bir bilge liderdir..

Lieberman, Devlet Bahçeli için de görüş aktarsa ne derdi acaba?

- Hep düşünen, sessiz lider!.

Ya Mesut Yılmaz'la görüşseydi..

- Kendisi politikada başarısız, kardeşi iş hayatında başarılı esrarengiz lider!.

LEVENT KIRCA

'Son' filminde, gülmekten karnım ağrıdı!.

Levent Kırca, hem yıllardır hayranlıkla izlediğim soluklu bir sanatçı, hem de arkadaşım..

Öyle bir sanatçı ki.. Evimde İsmail Acar'ın yaptığı "Bizans Atları" tablosu var.. Bir gün bu resme bakıp sordu Levent Kırca,

- Sen at sever misin?

Gitmiş, evinin bahçesinde benim için bir at heykeli yapmış üç ay uğraşarak..

Yani hem tiyatrocu, hem sinemacı, hem heykeltraş, hem ressam bir sanatçı Kırca..

Neyse.. O heykel bir gün "vinçle" bizim eve geldi.. 1 ton ağırlığında, 3.5 metre uzunluğunda, şaha kalkmış bir at.. Bahçeye koyduk..

Şimdi bahtsız Sakıp Sabancı'ya acıyorum..

Emirgan'daki müze olacak binaya "Atlı Köşk" diyorlar..

Gelip bizim bahçedeki atı görse, mutlaka Emirgan'daki yerin adı "Küçük Atlı Köşk" olur..

Ve önceki gece Levent Kırca'nın hem oyuncu, hem yönetmen, Oya Kırca'nın hem oyuncu, hem yapımcı olduğu "Son" filmini izledik..

Bu filmi izleyenlerin tümü gibi, benim de gülmekten karnım ağrıdı.. Baktım, filmi benim yanımda izleyen Levent de, doya doya gülüyordu.. Çünkü bir sanatçının, bir ürünü daha ortaya çıkmıştı.. Siz de "Son"u görünce, katıla katıla, iki saat güleceksiniz..


6 Ocak 2001
Pazar
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED