|
|
Lider olsa ne yazar...
İsrail ordusunun -ihtiyatlar hariç- asker sayısı 163.500; Filistin'de eli silahlı sadece 32.000 kişi var. İsrail 3900 tankla saldırıyor, uçak sayısı da 448; Filistin'in tek bir tankı ve uçağı bulunmuyor. Bunlar resmî veriler. İsrail'in elindeki uçaklar, helikopterler, ölüm kusan füzeler, M-16 otomatik silâhları, o silâhlarda kullanılan mermiler hep Amerikan yapımı; parası da Amerikan yardımı ile ödeniyor. Dün burada dile getirilen kanaat kesin: Filistin'de İsrail değil, Amerika savaşıyor... Bu durum, aslında, ABD ile İsrail arasındaki samimi ilişkinin düzeyini ve işbirliği alanlarını bilenler için hiç de şaşırtıcı değil. İsrail, 1970'lerin başından beri, ABD'nin kendi elini kirletmek istemediği konularda onun yardımına koşuyor; ABD'nin maşası İsrail. Noam Chomsky'nin Türkçe'ye de çevrilmiş kitapları, ABD-İsrail ortak prodüksiyonu bir çok gizli operasyonu gözler önüne seriyor. Afrika sözgelimi. Zaire'de Mobutu Sese Seko'nun diktatörlük rejimi varlığını İsrail'e borçluydu. İsrail, ABD nâmına, Uganda'da İdi Amin'i (hiç değilse ilk günlerinde), Etiyopya'da Haile Selasiye'yi, Merkezi Afrika Cumhuriyeti'nde Bokassa'yı destekledi. 'Arka bahçe' gözüyle baktığı Latin Amerika'da, 'insan hakları' konusu güncellik kazandığı için Amerika'nın hareketsiz kalması üzerine, devreye İsrail girdi. Bu kıtadaki askerî diktatörlüklere, ABD, desteğini İsrail üzerinde iletmeye başladı. Arjantin ve Şili'deki askerî rejimler bu yardımlar sayesinde uzun süre ayakta kalabildi. Guatemala'daki yerli halka yönelik soykırım İsrail yardımıyla gerçekleştirildi. El Salvador ve Honduras'ta, Kontralar'a açıkça yardım yapamadığında, ABD'nin kullandığı aracı yine İsrail'di. Yediden yetmişe herkesin silâhlı olduğu dünyanın tek 'asker toplum' örneğidir İsrail. Altı milyon nüfuslu küçük bir ülke, aynı coğrafyada, dört milyona yakın Filistinli'yi kendi istediği sınırlar içerisinde tutuyor. Ancak, İsrail'in bölgede oynadığı daha geniş bir rol var: ABD nâmına diğer Arap rejimlerini hizada bulundurmak... Sovyetler Birliği hayatta ve Arap ülkelerinin bazısıyla yakın ilişki içerisindeyken, ABD, İsrail'i Soğuk Savaş'ın en önemli 'korku' unsurlarından biri haline çevirmeyi uygun bulmuştu. Türkiye'nin tanklarını modernize edebilecek kapasitedeki savunma sanayiinin ve nükleer kapasitesinin varlığını bu tercihe borçlu İsrail. İsrail'in bulunduğu bölge halkın eğilimlerinin pek az anlam taşıdığı ülkelerle dolu. Herbirinin başında halkını temsil etmekten çok uzak yönetimlerin bulunduğu pek çok ülkede, yönetimler, meşruiyetlerini İsrail'in varlığından alıyorlar. Çoğu şimdilerde ABD yanlısı olan bu rejimlerin devamını da sağlıyor İsrail. İsrail'e yağan her yıl beş milyar dolar civarındaki resmi Amerikan yardımı, İsrail'in bölgede başarıyla oynadığı bu rolün bedeli olarak da görülebilir. İsrail saldırılarının yöneldiği coğrafyadaki Filistinliler ile kendilerini onlarla kader-birliği halinde hisseden her yerdeki insanlar, karşılarında İsrail ordusunu görseler bile, esas suçlunun kim olduğunu biliyorlar. Filistin'de şu sırada yaşananlar, tarihin daha önce kaydetmediği türden bir Amerikan-karşıtlığının yaygınlaşmasını getiriyor. Bu ihtimali Washington da hesaba katıyor olmalı ki, bazı ülkelerde bulunan vatandaşlarına, "Sokağa çıkmayın", bazılarına "Ülkeye dönün" tâlimatları veriliyor. Bu gelişmenin en tehlikeli yönü, ihtilâfın, bir ucunda 'İslâm'ın bulunduğu bir uygarlıklar çatışması görüntüsünü giderek vermeye başlamasıdır. Amerikan-İsrail ortak prodüksiyonunun acımadan öldürdüğü kitleler, kendilerini, uzun yıllar sürecek ve muhtemelen dünyanın her sathında verilecek bir büyük dinler savaşının tarafı gibi algılıyorlar. Bush'un gönderdiği dışişleri bakanının bölgeye varması tam yedi günü buluyor; bu bile, niyetin, Filistinliler'i toplu imha ameliyesinde İsrailliler'e zaman kazandırmak olduğunu ispat etmiyor mu? Böyle adaletsiz bir dünyada lider olmak ABD'ye ne kazandırır?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |