T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Saddam, petrol, Şaron ve Amerika..

Dün, Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in, "Filistin Davası'na destek vermek" ve "Baskıcı Siyonistler'le Amerikalı Düşman"ı hizaya getirmek için, Irak'ın petrol ihracatını durdurduğunu açıklaması, tek başına bir anlam taşımıyor.

Çünkü şu anda Irak'ın petrol üretimi, dünya pazarını sarsacak kadar büyük değil..

Ama petrol üreten diğer Arap ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan ile Kuveyt, Saddam'ın çizgisini izlerlerse.. Geçen hafta İran'dan gelen çağrıya, Libya'nın Kaddafi'si de uyup, petrol ihraç etmeyi durdurursa, durum ciddi olabilir..

Neticede "piyasa" denilen olgu, hassas dengelere bağımlıdır..

Saddam "petrol ihraç etmiyorum" dediği anda, 26.30 dolar olan Brent petrolünün varil fiyatı, 27.35 dolara yükseldi.

Hesaplara göre, petrol fiyatındaki yüzde 1 yükselme, sadece Amerika'daki tüketicilere, 1 milyar dolarlık ek ödeme olarak yansıyor..

Yani "petrol silahı", gerçekten tehlikeli bir silah.. Olayları uzaktan, televizyonlardan izleyen dünyalıları, Filistin'in canlı bombalarından veya İsrail'in roketlerinde çok, petrol fiyatındaki hareketler doğrudan etkiliyor.

Şaron'un tecavüzü, Amerikalı ve Avrupalı tüketicinin cebinden daha fazla benzin ve ısınma parası çıkartırsa, onlar da işin ciddiyetini anlayabilir..

Ama tabiî, işin bir başka yönü de var..

Araplar "Petrol Silahı"nı en son 1973'te kullandılar ve sebep yine İsrail'di.. Bu olayla, dünyadaki ekonomik dengeler alt-üst oldu.. O güne kadar, çok ucuz olduğu için maliyeti pek hesaplanmayan "enerji" girdisi, birden ağırlıklı hale geldi..

Ve tabiî, gelişmiş ülkeler, petrol üreticisi Araplar'a ve tüm petrol üreten ülkelere (OPEC) karşı önlem aldılar.. Merkezi Paris'te bulunan, "Uluslararası Enerji Ajansı" kuruldu.. Bu Ajans'ın (İ.E.A) stratejik petrol rezervleri, üye ülkelere 4 milyar varil petrolü sağlayacak düzeyde şu anda..

Yani, Irak'ın Ocak üretimi ölçüsüne göre, 5 yıllık bir rezervi var Uluslararası Enerji Ajansı'nın.

Ayrıca Amerika'nın Stratejik Petrol Rezervi de, üç aylık bir yedek stoku ifade ediyor.

Neticede bu önlemler sayesinde, 1990-91'deki Körfez Savaşı bile, petrol krizi olmadan atlatıldı..

Ve 2000 yılında da, Suudi Arabistan'ın önerisiyle, OPEC ülkeleri, petrolü siyasî silah olarak kullanmamak üzere, bir ilke-kararı aldılar..

Bütün bunlar maddi gerçekler ve olgular..

Ama sonuçta, İsrail'in Şaron'unun giriştiği ve "Filistin Devleti Tasarısı"nı yok etmeyi hedef alan saldırı, tüm bölgeyi ve dünya ekonomisini olumsuz biçimde etkiliyor.

Sonuç, Amerika açısından da trajiktir..

ABD Dışişleri Bakanı Powel'in başlattığı Ortadoğu gezisi, şimdiden fiyasko ile sonuçlanmıştır.. Dün İsrail Parlamentosu Knesset'le konuşan Şaron, "iş bitmeden, harekat da bitmez" demiştir.. Arafat'ı terörist ilan ederek, Filistinlilerle diyalog köprüsünü dinamitlemiştir..

Saddam'a karşı Ortadoğu'yu ve Avrupa'yı bir cephede birleştirmeye çalışan Amerika, şimdi kendisini, Şaron'un yanında ve karşısındaki koca bir cephe ile bulmak durumuna düşmüştür..

Saddam da bu durumu iyi değerlendirerek, Amerika'ya karşı petrol kartını kullanmıştır..

Saddam herhalde bu oyunu kazanamaz..

Ancak, eğer bu bir "oyun"sa, Amerika da, varını yoğunu İsrail kartına koyarak, inanılmaz bir riske atmıştır kendisini..

ŞAKA

Sezer'in jakuzisi-Ecevit'in RTÜK'ü..

Sezer, geçen yıl RTÜK Yasası'nı veto ederken, "Medya gücü kullanılarak ihalelerde haksız rekabete yol açılması ve Borsa'da işlem oyunları yapılması" ihtimallerine değinmişti..

Şimdi herhalde, DSP ve ANAP bu ihtimalleri yok ettiler ki, "Vetolu RTÜK"ü aynen ve yeniden TBMM'ye getiriyorlar..

Bence, Sezer'in jakuzisi ve perdeleri daha derinine ele alınmalı medya tarafından..

ULUSLARARASI KANUN YOLU

Nazlı Ilıcak kararı, A.İ.H. Mahkemesi'nde..

Yazar arkadaşımız ve "Düşürülmüş Milletvekili" Nazlı Ilıcak'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurusu, önemli bir olay..

Hep yazıyor, söylüyoruz..

Artık ulusal yargıları ve yerel hukukları, uluslararası yargı ve hukuk, her gün yargılıyor..

Bizim üst-yargı organımız olan "Anayasa Mahkemesi" de, kararları ile, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" tarafından yargılanıyor..

Bu da, bir "Kanun Yolu" olarak bunun kullanılması da, "Çağdaş Uygarlık" denilen olgunun güncel bir yansımasıdır..

Nazlı Ilıcak'ın durumuna gelince..

Gerçekten, Merve Kavakçı'yı Nazlı Ilıcak aday göstermemiş, Merve Kavakçı'nın milletvekili seçilmesine ilişkin mazbatayı Nazlı Ilıcak vermemiştir..

Anayasa Mahkemesi Nazlı Ilıcak'ın milletvekilliğini düşürüp, onu "siyasi yasaklı" yapan kararı alırken, Nazlı Ilıcak'ın savunmasını almamıştır..

Ve sonuçta, Türkiye'deki"Şeriat Tehlikesi" denilen şey, sanki "Nazlı Ilıcak" olarak sunulmuştur..

Bu karar, hukuku da, siyaseti de, mantığı da zorluyor..

Bakalım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bunu nasıl değerlendirecek?


9 Nisan 2002
Salı
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED