|
|
Ramallah'tan
Mahmud Derviş'in sesi
İsrail işgali altındaki Ramallah'ta yaşayan Filistinli şair Mahmud Derviş'in Yeryüzü Kasidesi adlı uzun şiirinden bir parçayı sunmak istiyorum bugün. "İntifada yılında, mart ayında yeryüzü kanlı sırlarını söyledi bize Mart ayında menekşenin ve bombanın önünden beş kız geçti ve ilkokulun kapısı önünde durdular. Güllerle ve ülkemin yaban kekikleriyle birlikte tutuştular. Toprağın neşîdesine başladılar. Son kucaklaşmaya vardılar. Mart geliyor yeryüzüne, arzın karnından geliyor, genç kızların dansından, azıcık eğiliyor menekşe kızların sesini yorumlamak için. Kuşlar gagalarını uzatıyorlar neşîdeye ve kalbime doğru. Ben yeryüzüyüm Yeryüzü sensin Hatice! Kapıyı kapatma Kayboluşa dalma. Kovacağız onları çiçeklerin kabından, çamaşır ipinden Kovacağız onları bu uzun yolun taşından Celil'in havasından kovacağız onları Mart ayında menekşenin ve bombanın önünden geçti beş kız. Düştüler ilkokul kapısının önüne. Kuşların rengindeydi parmaklarındaki tebeşirler. Mart ayında sırlarını söyledi yeryüzü bize. Mart ayında uyandı at. Ey yeryüzü hanım! Çalkalanan karnında bundan böyle hangi neşîde yürüyecek? Hangi neşîde uyuşacak bu rutubetle, bu dumanla? Sanki heykeller yorumluyor şimdi Filistin'in peygamberlerini bir sürekli başlangıçta. Zamanın yeşermesidir bu, taşın kızarmasıdır Benim neşîdemdir bu Mesîh'in yaradan ve rüzgârdan çıkışıdır bu Bitki gibi yeşerip örttü çivilerini ve zincirlerini Bu benim neşîdemdir Arap gencinin rüyaya ve Kudüs'e yükselişidir bu Mart ayında uyanıyor at Ey yeryüzü hanım! Kıvrımlı dorukları hızlı bir namaza seccâde diye seriyor at, mızraklarla kanımın arasına. Bir çember çiziyorum, at dönüyor bir yayı. Yüzüm parlıyor benim, senin yüzünse yazıklı ve hanım Mart ayında dibe çöküyor deniz, küstah dünyamızdan soylu bir aygır gibi Mart ayında silkeleniyor bir ırk, Arap kıyısının ağacında Dalga hapsediyor dalgayı... dalgalanmayı... çiftleşmeyi... ya da kana bulanmayı pamukla. Rica ediyorum sizden –ey yeryüzü hanım– nasıl, nerede? soruları arasında gidip gelen ömrüme bereket kat. İşte doğan ilkbaharım, işte son ilkbaharım Mart ayında everdi ağaçlarını yeryüzü.
Mart ayında gelir ipekten gölgeler ve gölgesiz savaşçılar Kuşlar gelir kızların itirafı gibi mahrem Ve tarlalar gibi açık / kuşlar.. tarlaların gölgesi vurur kalbin ve kelimelerin üstüne. Hatice! -Yeni sevgilerine giden torunların neredeler? Ardındakileri rutubet zorlarken dedi ki Hatice: -Biraz taş toplamak için gitti kızlar. Mart ayında öğle sıcağında taze kanı yürüyor toprak. Beş kız örgünün altına buğdaydan bir tarla saklıyorlar. Elhalil kafeslerinden bir şarkının girişini okuyorlar ve beş mektup yazıyorlar: Yaşasın ülkem / Sufr'dan Celil'e kadar / Bahar sınavından, savaşçıların kovulmasından sonra Kudüs'le yükleniyorlar. / Hatice! Kapıyı ardından kapatma / Bulutlara varma / İşte yağacak gündüz / bu gündüz kurşun yağacak / işte yağacak gündüz! İntifada yılında, Mart ayında kanlı sırlarını söyledi bize yeryüzü: İlkokulun kapısında beş kız, paraşütçü birliklerine meydan okudular. Şiirden bir beyit / bir ev yükseliyor yeşil. Yeşil. İlkokulun kapısında beş kız kırılıyor aynalar aynalar Ülkemin aynaları kızlar kalbe yansıyan Yaktı çiçeklerini yeryüzü Mart ayında." (6 Nisan 2002, El-Hayat gazetesinden)
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |