T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İsrailleş/tiril/mek

Türkiye'nin Filistin-İsrail konusunda nerede durması gerektiğine verilecek cevap bir bakıma Türkiye'deki yönetici aklın (varsa eğer) meşruiyetini nerede aradığını, referanslarının neler olduğunu açık eder. Türkiye'nin bölgeye hangi ittifak ve argümanlarla, ne türden bir referans çerçevesiyle girdirilmeye çalışıldığına, bu ilişkileri/ittifakları meşrulaştırma adına gönderme yapılan tarihi, stratejik gerekçelere bakarak siyasal çizginin nereye oturtulmak istendiğine karar verebiliriz.

Türkiye'yi işgal ve devlet teröründen yana bir eksene oturtma ve bunu meşrulaştırma çabaları ile bu güç odaklarının Türk siyasetine nasıl bir şekil vermek istediği sorusu arasında doğrudan bir ilişki var. Türkiye'nin, işgal ve devlet terörü gibi insanlık suçu işleyen İsrail'den yana tavır alması gerektiğini telkin edenler aslında Türkiye'deki siyasal yapılanmanın referanslarını belirtmiş oluyorlar. Dikkat edilirse İsrail'in ve nüfuz casusluğuna soyunan çevrelerin geliştirdikleri argümanlar tümüyle Türkiye'deki siyasal yapılanmanın arizi yanına vurgu/gönderme yapan ve bu ariziliğin kalıcılaştırılmasını icbar eden tekliflerdir.

Filistinlilerin işgale karşı verdikleri istiklal mücadelesine karşı Türkiye'yi işgalcilerin kefesinde tartılmaya zorlayan uluslararası aktörlerle birlikte yönetici-seçkin rolüne el koyan, topluma ve tarihe yabancılaşmış azınlığın pravokasyonu söz konusu. Bir tür nüfuz casusluğu yapan, ülkenin geleceğini pravoke eden bu zümrenin dayatmaya, sempati toplamaya çalıştığı işbirliğinin varacağı sonuç işgal/ci hukukuna dayalı siyasal modelin, en azından bakış açısının iç politikada meşruiyet kazanmasıdır.

Bu nedenle Filistin-İsrail ihtilafında takınacağınız tutum aynı zamanda iç politikadaki tavrınızın, entelektüel, vicdani ve siyasal meşruiyetinizin testi anlamına gelecektir. En azından aktörlerin tavırlarına bakarak böyesi bir çıkarsamada bulunmak yanıltıcı durmuyor. Eğer bu tercih dış politikanın özel ilgileriyle sınırlı olsaydı sorun olmayabilirdi. Ne var ki, burada taraf olanlar aynı zamanda Türkiye'de nasıl bir yapılanma istediklerinin de ipuçlarını veriyorlar. En azından taraf olanların tavırları açısından. Filistinlilerin acılarına ortak olmak kendi başına bir siyasal model değildir ama İsrail'le suç ortaklığını savunmak belli bir siyasal duruşu da ele vermektedir.

Amerika'daki etkin Yahudi grupları adına başbakan Ecevit'e gönderilen mektupta: "Türkiye kuzey Irakta ne yapıyorsa İsrail ordusu Filistin'de onu yapıyor" ifadesi ile, 'bizi arkadan vuran Araplar' söylemi, Ermeni iddiaları ve Kürtçü bölücülüğe karşı Yahudi lobisinin desteği propagandası Türkiye'nin bölgede ve hatta kendi topraklarında hangi, ne türden ilişkilerin parantezine sıkıştırılmaya çalışıldığının somutlaşmış halidir.

Bölgenin tarihi, kültürel olarak meşru parçası olan Türkiye'nin Ortadoğuya en yabancı unsuruna eklemlenmesi, meşruiyeti de o derece tartışmalı bir gücüyle işbirliğine girmesi sadece insani açıdan değil stratejik çıkarları gereği kendi aleyhinedir.

Filistin'in bağımsızlığına karşı çıkanlarla "Türk modeli" adına Mescid-i Aksa'nın müzeleştirilmesini önermekten utanmamaları bunların ne türden bir bilinç kaybına ugradıklarını, dahası tarih ve toplum önünde nasıl yüzsüzleşebileceklerini gösteriyor. Neyse ki ülkede hala aklı selim sahiplerinin varlığı böylesi bir tarih pravokasyonunundan, Türkiye'yi her yönden ipotek altına sokacak saçmalıklardan korudu.

Ancak Türkiye'nin bölgesel etkinliğini İsrail işgaliyle aynı gören, bağımsızlığını ve uluslararası konumunu birkaç lobiye ihale edercesine sömürgeleştiren zihniyet ve bunların önereceği siyasal yapılanmanın işgalcilerden farksız olduğu ortada.

Bu modelde siyasal yapılanmada daha kapalı, daha denetimden uzak, baskıcı yanı öne çıkmış, toplumun talep ve değerleri, özgürlükler karşısında güvenlik kaygısı duyan bir azınlığın hastalıklı evhamlarını göreceksiniz.

Kendi halkını ancak bir işgal gücünün duyarlılığı ve yerliliği kadar anlayabilenler aynı zamanda ülkeyi bir işgalci gibi talan ederler. Filistin konusundaki tutumlarına bakarak kimin bu halka hangi özgürlükleri çok gördüğüne karar verebilirsiniz. Halkını kültürel ve tarihi değerlerini talan edenlerin ekonomik ve maddi varlığını koruması, talan etmemesi düşünülebilir mi?

Türkiye, İsrailleşerek değil, İsral'e engel olma iradesini gösterebildiği kadar bir yer edinebilir.


9 Nisan 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED