|
|
Spor sahalarından adliye koridorlarına uzanan bir kaos çıkacak ortaya. Oysa daha başlayalı 2 hafta oldu. Bu lig bu tartışmalarla nasıl biter bilemem. Ama, böyle sürerse Süper Lig tam bir çok sesli koroya döner. İlk iki haftada ortaya çıkan tablo şu; Hakemler eleştirilerden etkileniyor. Bu yüzden de bir sonraki hafta çok bağıranın yanında oluyorlar. Şimdi kamu vicdanı adına sormak istiyorum; 1- MHK eleştirilere hedef olmamak için büyük maçlara verdikleri hakemleri uyarıyor mu? 2- Hakemler, MHK'ya laf gelmesin diye tercih haklarını bir hafta önce haksızlığa uğrayan takımlar lehine mi kullanıyorlar? Ne MHK'nın ne de bu sorulara muhatap olan hakemlerin cevap vereceğini beklemiyorum. Ama cevabı zaten soruların içinde. "evet" de "hayır" da deseler uyar. Ancak ne derlerse desinler, hakem camiası etkileşim alanı içinde. Ya, kulaklarını çığlıklara tıkayıp inandıkları yolda yürüyecekler. Ya da, iyi maç idare etmek yerine "vaziyeti idare" ederek hedefte kalacaklar. Sayın Bülent Yavuz, Beşiktaş ilk hafta oynadığı Bursa maçında haklıydı. Kocaelispor da Beşiktaş karşısında uğradığı haksızlık nedeniyle haklıydı. Ancak onların haklı olmaları, kaybettikleri puanları telafi etmek anlamına gelmiyor. Bir hata olmuştur. Ama o hatayı gidermek için gösterilecek çaba, hatayı hatayla onarmak olmamalıdır. MHK ve hakemlerimizin etkileşim alanından çıkmalarını diliyor, bekliyorum. KARTAL'IN İNANCI
Son yıllarda hiçbir takımda böylesine bir kazanma azmi görmedim. "100. yılda Şampiyonluk" parolasının bunda etkin rol oynadığını söylemek mümkün. Bu aşıyı yapanların hüneri de ortada. Her maçta aynı performansı gösterirlerse, şampiyonluk yarışı tadından yenmez. Daha bu takıma girecek bir dolu yıldız var kenarda. Kimi henüz tam iyileşmedi, kimi yeterli kondisyona ulaşamadı. Lig uzun maraton. Devamlılık da şart. Beşiktaş'ın Lucescu ile iyi bir takım olacağına, oynadığı futbolu geliştireceğine, çok gol atacağına inancım güçlendi.
F.BAHÇE'YE ALKIŞLAR
Fenerbahçe'yi "takım oyunu oynamaktan uzak" olduğu için, en çok eleştirenlerden biri benim. Kendimi hem Fenerbahçeli olduğum, hem de meslek etiğine duyduğum saygı nedeniyle haklı buluyorum. Yönetim büyük paralar ödeyerek büyük transferler yaptı. Eyvallah... Hiç itirazım yok. Çünkü hedefler büyük. Çünkü hedef, Galatasaray'ın elde ettiği başarıların da üstüne çıkmak. Çünkü Fenerbahçe taraftarı bu özlemle yüreğine taş bastı. İstiyor ki, Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde şampiyon olsun. Ama sadece istemek yetmiyor! İşte bu gerçeğe takılıp kalıyoruz. En küçük hataya bile göz yumamayız. Zaten pireyi deve yapan, bir yapıya sahibiz. Ülkenin coğrafi yapısı, iklimi bizi bu hale getirmiş... Fenerbahçeli olan herkes, elbette maç kaybettiği zaman, haksızlığa uğradığı zaman, işler kötü gittiği zaman tepkisini ortaya koyacak. İyi oynadığı, kazandığı zaman da alkışlayacak. Bu asla iki yüzlülük değil. Yeter ki, kimse kimseyi kandırmasın. Sınırda yaşıyoruz. Bıçak sırtında dolaşıyoruz. Gözümüz de gönlümüz de Fenerbahçe'nin üzerinde. Kimse kaytaramaz. İlk hafta eleştirdik, bu hafta da alkışlıyoruz. Ne var bunda?
ASLAN FARKI
Kötü oynadığı zaman da kazanıyorlar. Galatasaraylı yazarlar, Galatasaray'ı Denizlispor maçında beğenmediler. Üstelik Cimbom maçı 3-1 kazandı. Terim de biliyor ve kabul ediyor, takımının iyi oynamadığını. Ama kaybı var mı? Yok . Kazandığı her maçtan sonra kazandığı zaman var. Bunu iyi biliyor. Futbolcuları O'ndan korkuyorlar! Biliyorlar ki, Dünya'nın en iyi futbolcusu da olsalar, kızağa çekilirler. O'na saygı duyuyorlar. Çünkü her çalışmada yeni birşeyler öğreniyorlar. Suçlandıklarında hocalarının haklı gerekçeleri oluyor. O'nu seviyorlar. Çünkü her koşulda kendilerini savunan bir Fatih Terim var. Medya önünde hiçbir futbolcusunu suçlamaz, küçük düşürmez. Galatasaray'ı diğer takımlardan farklı kılan da bu işte. Saygı ve sevgiyle kalın... HAFTANIN YORUMU
|
|