|
|
Seçim 3 Kasım'da
Kısa bir aradan sonra, siyasete bıraktığımız yerden devam ediyoruz. Halâ Derviş geçer akçe; destek verdiği partiye puan getirebiliyor. Bunun yanı sıra "nafile turlarını" sürdüyor. Halâ Mesut Yılmaz ittifak kanununu Meclis'ten geçiremedi; "baraj altı" korkusunu yaşıyor. Halâ medya patronu, Tansu Çiller'e başbakanlık koltuğunu teklif edip, Siyasi Partiler Yasası'ndan ittifak yasağını kaldırmaya çalışıyor. Rodos buluşmasında da mutlaka bu çabalar devam etmiştir.
Seçim ertelenir mi?
Derviş'in Yeni Türkiye Partisi'ne sırt çevirmesiyle, Şükrü Sina Gürel'in dediği gibi "Troyka, Trişka'ya döndü" Hele seçimlerin ertelenmesine Yeni Türkiye Partisi de katkı yaparsa, İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan, bir daha bellerini doğrultamazlar. "Derviş olmadan bu parti barajın altında kalacak" iddiası seçimlerin ertelenmesini, Yeni Türkiye açısından haklı gösterebilir. Oysa, bu partinin hem baraj altında kalması kati değil, hem de kamuoyu, seçim beklerken buna karşı çıkmak, siyasi harakiri anlamına gelir. Kısacası, bizim tahminimize göre, seçim kaçkınlarına Yeni Türkiye Partisi destek vermeyecektir. Tayyip Erdoğan'ın "yasağını" kaldırmaya yönelik çabaların karşılığında, AK Parti'nin de erteleme oyununa iştirak etmesi isteniyor. 1999'da Fazilet Partisi milletvekili iken küskünler hareketine şiddetle karşı çıkan Abdullah Gül ve Bülent Arınç'ın, böyle bir oyuna geleceklerini hiç sanmayız. Zaten Tayyip Erdoğan da bütün bu dedikoduları yalanlayan bir açıklama yaptı. 3 Kasım'da seçime gidileceğini teyid etti. Herkes oyun içinde oyun bekliyor. Listelerde adı geçmeyen milletvekillerinin kazan kaldırarak seçimleri erteleyebilecekleri ileri sürülüyor. Parlamento'nun itibarını daha da zedeleyecek böyle bir girişimin senaryo seviyesinde kalacağını umut ediyoruz. Seçimi erteletme konusunda en faal isimlerden biri Mesut Yılmaz. Bu pazarlığın kapısını aralayan ise Rodos'ta Özer Çiller ile fotoğraflanan medya patronu. Çiller, bir veya bir buçuk yıl başbakanlık koltuğuna oturtulacak, buna mukabil ittifak yasası çıkacak. Böylece büyük sermaye çevrelerinin ve Kartel'in gözbebeği Yılmaz, Parlamento'ya girebilecek. Ama bu hesabın da tutması zor görünüyor. Göle maya çalmak gibi bir şey.
Derviş tutarsız
Derviş konunun ehli olmamasına rağmen siyaset mühendisliğine soyundu. Türkiye'ye geldiğinde ekonomide bile yabancılık çekti. Siyasete ise, iyice yabancı. Solu toparlayacağım diye ortaya çıktı. Oysa, 1980'lerden beri buna benzer çabalar hep yürütülür; her seferinde hüsran ile neticelenir. Sodep ile Halkçı Parti birleşmedi mi? Sonunda her ikisi birlikte daha az oy aldı. İnönü Baykal ile beraber hareket ederken, bütün ısrarlara rağmen Ecevit onların yanına gelmemişti. Zaten, sonra, Baykal ile İnönü'nün de yolları ayrıldı. Birara SHP, Hadep ile de işbirliği yapmıştı. Sağda ve solda bu şekilde ittifaklar hiç olmuyor değil. Derviş'in sanki yeni bir şeyler söylüyormuş gibi ortaya çıkıp, soldaki çatlağı onaracak bir siyasi proje için çabalaması, boşa giden gayretler. Deneme yanılma metoduyla, el yordamıyla herkesin bildiği bir gerçeği, galiba bizzat kendisi tesbit etmek istiyor. Esasında medyanın cilâlamasıyla Derviş önemini halâ koruyor. Yoksa, İMF ile iyi ilişkileri sayesinde elde edebildiği 30 milyar dolar borç haricinde, elle tutulur bir başarısı da yok. Kaldı ki, İMF o borçları Derviş'e değil, Türkiye'ye veriyor. Siyasette Kemal Derviş hata üzerine hata yapıyor. Bir kere sözü ile yaptığı birbirini tutmuyor. Amacı solu toparlamak. Şu işe bakın ki, solu toparlamak için önce DSP'yi böldü, sonra birlikte yola çıktıkları arkadaşları İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan'ı YTP'yi kurmaları için teşvik etti, "Ben sizinleyim" dedi. Bilahare onlardan desteğini çekti. YTP'nin, CHP'nin oylarının önünü kestiğini görmüyor muydu?
Korkular ortadan kalkıyor
Seçimlerde ittifakı zorlamanın temelinde AK Parti'ye karşı cepheleşme düşüncesi yatıyor. AK Parti bir tarafta olacak, diğerleri öbür tarafta. Oysa bu yanlış. Çünkü AK Parti'nin savunduğu bir çok görüş, özellikle demokratikleşme önceliği, diğer partilerle büyük bir benzerlik arz ediyor. Zaten o varsayılan korkular da yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Meselâ Sabah gazetesinde Murat Birsel şöyle yazıyor "Eyvah köktendinciler memleketi ele geçirdi korkunuz varsa, bir kenara koyun, yok böyle bir şey" (18 Ağustos 2002 - Sabah) Bu konuda gazeteci - yazar Mehmet Ali Kışlalı'nın sözüne de itibar etmeli. Zira Kışlalı'nın Türk Silâhlı Kuvvetleri ile yakın irtibatı mevcut. Radikal'de Neşe Düzel'in sorularını cevaplandıran Kışlalı "Ordu AK Parti'ye tepki göstermez. AKP'nin başarı kazanmasından bizatihi endişe duymak gibi bir şey ortada yok" diyor. (19 Ağustos 2002- Radikal)
Seçim 3 Kasım'da
Durumu özetlemek gerekirse baraj altında kalan Anap, hem seçimi ertelemeye çalışıyor, hem ittifak kanununu Meclis'ten geçirmeye uğraşıyor. Bunun için de arkasını bir medya patronuna dayıyor. Doğru Yol'un ittifak kanununa itirazı var. Tansu Çiller seçimlerin ertelenmesine de karşı. Ama medya patronunun baskısını geçiştirebilmek için, müzakereleri kesmiyor; umut veriyor. Çiller'in asıl istediği iki turlu seçim. Oysa iki turlu seçim, en büyük partiye, bugünkü durumda AK Parti'ye yarar. Derviş ise, bir hayal peşinde; üstelik tutarsız bir tavır sergiliyor. Sözgelimi, "İttifak istemiyoruz" diyen Yeni Türkiye'ye sırtını döndü. Oysa CHP lideri Deniz Baykal da "ittifaktan" değil "iltihaktan" söz etti. Küskünler hareketine benzer bir başkaldırı, listeler belli olduktan sonra yaşanabilir. Ama, halk ile inatlaşmanın, seçimleri iptal noktasına varacağını hiç sanmıyoruz. 3 Kasım'da seçim oluyor. Hem iktidar, hem de Parlamento'nun büyük bir bölümü değişecek. Seçimden kaçmak için "Ne değişecek" gerekçesini öne sürenlere duyurulur.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |